Mitinglerde genellikle heyecan hakim olur. Konuşmalar da heyecan artırıcı şekilde yapılır. Onun için, mitinglerden sonra, akıllarda yalnızca heyecanlar kalır. Onun da, tesiri kısa zamanda biter. Ancak, BTP mitinglerinde durum farklıdır. Bu farklılığı, 27 Mart 2005 tarihinde Ankara Tandoğan Meydan'ında yapılan "Kıbrıs vatandır" mitinginde, bir kere daha yaşadık ve gördük. Miting, tamda Kıbrıs'ın 'Kurtlar Sofrası'na konulduğu zaman diliminde yapıldığı için, gerçekten tarihi değer taşımaktadır.
Kıbrıs davasında, AKP hükümet oluncaya kadar, hükümet ve millet aynı görüşü paylaşıyordu. Ortak görüş şöyle özetleniyordu: "Kıbrıs davası milli bir davadır ve sadece Kıbrıs davası değildir, Türk milletinin var oluş ve yok oluş davasıdır". Bu görüşü, tarihi mitingde BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, şu sözlerle dile getirdi: "Türkiye'mizin Anadolu'sunu savunmak Kıbrıs'tan başlar. Bu yönüyle de Kıbrıs 'yavruvatan' değil, vatandır, verilemez".
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir tarihi tespiti de şöyle: " Bayrak vatanın örtüsü, şühedanın kefeni, milletin namusudur. Bayrak, uğruna canların feda edildiği tüm mukaddesatın sembolüdür... Dolayısıyla bayrağa hakaret vatana, millete ve şühedaya hakarettir. Bayrağa hakaret milletimizin kimliğine, dinine ve devletine hakarettir". Ne kadar da doğru. Devletlerin bayraklarına bakınız. Hepsi, milletlerinin inancını sembolize etmiyor mu? Ya şu, AB bayrağı neyin, nesi? Üye sayısı 25'e çıktığı halde, niçin yıldız sayısı 12'de kaldı? AB'ciler, acaba bunu hiç düşündüler mi, düşünüyorlar mı?
İnancımızı sembolize eden bayrağımızın, yurtdışında yapılan bazı mitinglerde yakıldığını, içimiz kan ağlayarak seyrediyorduk. Ne yazık ki, ilk defa, aynı hainlik, öz yurdumuzda da sergilendi. Bu duruma nasıl geldik? BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tarihi mitingde bunu şöyle anlatıyordu: "Dün, bayrağımızı 'bez parçası canım ne olacak' deyip tartışmaya açanlar, bugün AB'ye uyum bahanesiyle yüce dinimizin iman esaslarını, dini bütünlüğümüzü, milli bütünlüğümüzü ve hatta Misak-i Milli sınırlarımızı ve Kıbrıs'ımızı tartışma konusu yapmaktadırlar. Bayrağımıza hakaret eden cüretkarlar da işte bu yeniyetme AB''cilerimizden cesaret almaktadırlar. Yüce milletimiz, bunları fark ettiği gün, oyun bozuldu demektir".
Bu oyunu bozacak, bilgi ve birikime sahip olanların ve hatta bizzat bu işle görevlendirilenlerin sorumluluğu büyüktür. O kişiler, şunu çok iyi bilmelidirler ki, milletin inanç ve kültürünü korumak da, milleti korumaktır. Zira bir coğrafyada yaşayan insanların inancının değişmesi, o coğrafyanın işgal edilmesiyle eşanlamlıdır. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar, mitingde buna da değindi ve şöyle dedi: "Diyalog ve eğitim politikalarıyla Müslüman Türk kimliği tahribata tabi tutulup, mukaddes vatanından, devletinden, millet kimliğinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Diyalog, bir milletin işgal güçlerine karşı oluşabilecek direncini, milli tavrını ve vatan müdafaasını engelleme ve yok etme harekatı olup vatanı teslim etmektir".
Peki, bütün bu oyunlara karşı bir millet nasıl ayakta kalabilir? BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunu üç şarta bağlıyor:
"1. O milletin kültür, siyaset ve medeniyetini temsil eden bir kimliği olmalı.
2. Bu kimlikten kaynaklanan bir milli ideali olmalı.
3. Bu kimlik ve idealden hareketle kendini dünyanın merkezine koyduğu bir devlet politikası olmalı". Gerçekten "milli kimlik ve milli ideal" çok önemli. Bunlar, bir milleti millet yapan değerlerdir. Peyami Safa da benzer görüşleri seslendirmiş ve şöyle demişti: "İdeali olan devletler, koyun sürüsünden kahraman çıkarır. İdeali olmayan devletler de kahramanları koyun sürüsü haline getirir". Sözün özü, kahraman Türk milleti, Tandoğan Meydanı'nda kahramanıyla buluştu. Aynı buluşma seçim sandığında da gerçekleşirse, o zaman "çözülür sorunlar, hür yaşar torunlar".
Kıbrıs davasında, AKP hükümet oluncaya kadar, hükümet ve millet aynı görüşü paylaşıyordu. Ortak görüş şöyle özetleniyordu: "Kıbrıs davası milli bir davadır ve sadece Kıbrıs davası değildir, Türk milletinin var oluş ve yok oluş davasıdır". Bu görüşü, tarihi mitingde BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, şu sözlerle dile getirdi: "Türkiye'mizin Anadolu'sunu savunmak Kıbrıs'tan başlar. Bu yönüyle de Kıbrıs 'yavruvatan' değil, vatandır, verilemez".
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir tarihi tespiti de şöyle: " Bayrak vatanın örtüsü, şühedanın kefeni, milletin namusudur. Bayrak, uğruna canların feda edildiği tüm mukaddesatın sembolüdür... Dolayısıyla bayrağa hakaret vatana, millete ve şühedaya hakarettir. Bayrağa hakaret milletimizin kimliğine, dinine ve devletine hakarettir". Ne kadar da doğru. Devletlerin bayraklarına bakınız. Hepsi, milletlerinin inancını sembolize etmiyor mu? Ya şu, AB bayrağı neyin, nesi? Üye sayısı 25'e çıktığı halde, niçin yıldız sayısı 12'de kaldı? AB'ciler, acaba bunu hiç düşündüler mi, düşünüyorlar mı?
İnancımızı sembolize eden bayrağımızın, yurtdışında yapılan bazı mitinglerde yakıldığını, içimiz kan ağlayarak seyrediyorduk. Ne yazık ki, ilk defa, aynı hainlik, öz yurdumuzda da sergilendi. Bu duruma nasıl geldik? BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, tarihi mitingde bunu şöyle anlatıyordu: "Dün, bayrağımızı 'bez parçası canım ne olacak' deyip tartışmaya açanlar, bugün AB'ye uyum bahanesiyle yüce dinimizin iman esaslarını, dini bütünlüğümüzü, milli bütünlüğümüzü ve hatta Misak-i Milli sınırlarımızı ve Kıbrıs'ımızı tartışma konusu yapmaktadırlar. Bayrağımıza hakaret eden cüretkarlar da işte bu yeniyetme AB''cilerimizden cesaret almaktadırlar. Yüce milletimiz, bunları fark ettiği gün, oyun bozuldu demektir".
Bu oyunu bozacak, bilgi ve birikime sahip olanların ve hatta bizzat bu işle görevlendirilenlerin sorumluluğu büyüktür. O kişiler, şunu çok iyi bilmelidirler ki, milletin inanç ve kültürünü korumak da, milleti korumaktır. Zira bir coğrafyada yaşayan insanların inancının değişmesi, o coğrafyanın işgal edilmesiyle eşanlamlıdır. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar, mitingde buna da değindi ve şöyle dedi: "Diyalog ve eğitim politikalarıyla Müslüman Türk kimliği tahribata tabi tutulup, mukaddes vatanından, devletinden, millet kimliğinden uzaklaştırılmaya çalışılmaktadır. Diyalog, bir milletin işgal güçlerine karşı oluşabilecek direncini, milli tavrını ve vatan müdafaasını engelleme ve yok etme harekatı olup vatanı teslim etmektir".
Peki, bütün bu oyunlara karşı bir millet nasıl ayakta kalabilir? BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunu üç şarta bağlıyor:
"1. O milletin kültür, siyaset ve medeniyetini temsil eden bir kimliği olmalı.
2. Bu kimlikten kaynaklanan bir milli ideali olmalı.
3. Bu kimlik ve idealden hareketle kendini dünyanın merkezine koyduğu bir devlet politikası olmalı". Gerçekten "milli kimlik ve milli ideal" çok önemli. Bunlar, bir milleti millet yapan değerlerdir. Peyami Safa da benzer görüşleri seslendirmiş ve şöyle demişti: "İdeali olan devletler, koyun sürüsünden kahraman çıkarır. İdeali olmayan devletler de kahramanları koyun sürüsü haline getirir". Sözün özü, kahraman Türk milleti, Tandoğan Meydanı'nda kahramanıyla buluştu. Aynı buluşma seçim sandığında da gerçekleşirse, o zaman "çözülür sorunlar, hür yaşar torunlar".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018