MHP'nin büyük bir heyecan ve telâş içinde, transfer orucunu Sadettin Tantan için bozduğu görülmekte. Geçen hafta sonu Bahçeli Tantan'dan övgüyle söz etti, arkadan uzun bir zamandan beri sesi pek çıkmayan Şefkat Çetin Tantan'ı resmen davet etti.
Peki kim bu Tantan?
On yıl kadar önce, Tantan polisti. Seçime girdi, Fatih Belediye Başkanı oldu. Dünya Bankası ve UNESCO'dan, doğrudan belediyeye aktarılan paralarla "Sur içi"nin tarihi dokusuna dönüşü için restorasyonlara girişti. Koç grubunun da bu konuda büyük desteğini aldı.
Bundan önceki koalisyonlarda bakanlığı gündeme gelince Demirel'in "Gelirse ekibiyle beraber gelir, kadrolaşır" mülâhazasıyla karşı çıktığı söylendi.
Sonra bakan oldu. Yolsuzlukların üzerine gitti, kamuoyunda kısa sürede prim yaptı.
Bir takım uygulamaları Mesut Yılmaz'la ters düşünce de "istifa etti."
İstifasıyla, uzun bir süredir Amerika'da ikamet buyurmakta olan Fethullah Gülen'in de yurda dönüşünü daha bir süre erteleyeceği rivayet ediliyor.
Son MGK toplantısına girilirken Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın "Neden susuyorsunuz Sayın Bakan? Jandarma'ya yapılan saldırılara sizin cevap vermeniz gerekmez mi?" dediği; onun da "Durum bildiğiniz gibi değil" diye cevap verdiği basına yansıdı.
Şu anda Tantan kamuoyunda "mazlum" dur, itibarı en yüksek seviyededir, bir takım gidişattan memnun olmayan Mesut Yılmaz tarafından haksız bir şekilde görevinden alındığı kanaati yaygındır.
Fakat benim, Tantan'ın görevden alınışına memnun olmam; hiçbir icraatını zerre kadar onaylamadığım Mesut Yılmaz'ın tarafında olduğum anlamına gelmemelidir.
Tantan'ın istifasıyla gelişen olaylar, Demirel'in ne yazık ki haklılığını ortaya çıkarmıştır.
Cumhuriyet tarihinde hiç görülmedik bir biçimde İçişleri ve Emniyet'te peşpeşe istifalar gündeme gelmiştir.
Tantan'ın istifa ettiği gün, İstanbul Emniyet Müdürü olan beyefendinin o saat Ankara'da Tantan'ın yanında bulunuyor olması ne demektir? İstanbul Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdüründen sonra Müsteşar Yardımcısı Ahmet Karabilgin ve Genel Müdür Yardımcısı Muhittin Kaya'nın da görevden alınma taleplerini iletmeleri ne demektir? Üstelik şu satırların yazıldığı saatlerde İçişleri Bakanlığı Müsteşarının da istifa edeceği söyleniyordu.
Atanmışların, görevden ayrılan bir seçilmişin peşinden görev bırakmalarının anlamı nedir? Bu beyler Tantan'a mı hizmet ediyorlardı? Milletin ve Devletin hizmetinde değiller miydi?
Kaldı ki ilgili bakanlığa gene Tantan'la aynı siyasi görüşten, aynı partiden bir başka seçilmiş getirilmiştir. Seçim olup iktidar değişmemiştir ki!
Demek ki istifa edenlerin; devletle, milletle değil, Tantan'ın şahsı ile ilgili endişeleri vardır.
O halde şimdi eğri oturup doğru konuşalım; Tantan aşağı yukarı on yıldır polislikten uzak olduğuna göre, Demirel'in endişe duyduğu "kadrolaşma" keyfiyetinin "meslekî" tabana oturmadığı açıktır. Tantan'ın İçişleri ve Emniyet'teki kadrolaşması eğer "hemşehri" ve ahbab çavuş ilişkisi içinde şekillenmişse devlete yazık olmuştur.
Polis bizim polisimizdir. Türk devleti ve milletinin hizmetindedir. 20 yıldır askerle beraber yoğun bir şekilde devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü sağlamak için kendi görev alanında kahramanca savaşmaktadır.
Şahıslar etrafındaki hemşehri, eş dost bütünleşmeleri, kadrolaşmaları polisi yaralar.
Tuncay Özkan'ın köşesinde bir süre önce bir başkomiser tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na yazılmış bir dilekçe yayınlandı.
Bu dilekçede adı geçen üç kişinin, bir ay kadar sonra peş peşe istifa etmeleri tesadüf müdür?
Aynı şahısların İstanbul'daki bir otel baskınında neyle karşılaşacaklarını bilmeden paldır küldür içeri girmeleri ve sonra da oteli basanlarla yaptıkları yüzyüze görüşmede onları son derece kolay ikna etmeleri olağan mıdır?
Bu muhteremler neden aynı tavırları İstanbul'un ve meselâ Diyarbakır'ın başka köşelerindeki benzer baskınlarda sergilememişlerdir? Başarsalar, terörle mücadelede yepyeni bir ikna metodunun mucidi olarak dünya literatürüne geçmezler miydi?
Ucuz kahramanlar yaratıp kafaları bulandırmayalım. Ne Mesut Yılmaz, ne Sadettin Tantan'ın yaptıkları tamamen doğrudur. Ne biri, ne de öteki millî kahramandır.
Tantan'ın, ona şimdi kucak açmaya çalışan siyasi kadrolar ve son Jandarma operasyonları dolayısı ile işbirliği içinde bulunduğu, bir anlamda sempati ile karşılandığı askerî cenah tarafından doğru değerlendirilmesi lâzımdır.
Tantan'ın müteakip siyasi manevralarını anlamak için de bu yazının satır araları iyi okunmalıdır.
Peki kim bu Tantan?
On yıl kadar önce, Tantan polisti. Seçime girdi, Fatih Belediye Başkanı oldu. Dünya Bankası ve UNESCO'dan, doğrudan belediyeye aktarılan paralarla "Sur içi"nin tarihi dokusuna dönüşü için restorasyonlara girişti. Koç grubunun da bu konuda büyük desteğini aldı.
Bundan önceki koalisyonlarda bakanlığı gündeme gelince Demirel'in "Gelirse ekibiyle beraber gelir, kadrolaşır" mülâhazasıyla karşı çıktığı söylendi.
Sonra bakan oldu. Yolsuzlukların üzerine gitti, kamuoyunda kısa sürede prim yaptı.
Bir takım uygulamaları Mesut Yılmaz'la ters düşünce de "istifa etti."
İstifasıyla, uzun bir süredir Amerika'da ikamet buyurmakta olan Fethullah Gülen'in de yurda dönüşünü daha bir süre erteleyeceği rivayet ediliyor.
Son MGK toplantısına girilirken Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın "Neden susuyorsunuz Sayın Bakan? Jandarma'ya yapılan saldırılara sizin cevap vermeniz gerekmez mi?" dediği; onun da "Durum bildiğiniz gibi değil" diye cevap verdiği basına yansıdı.
Şu anda Tantan kamuoyunda "mazlum" dur, itibarı en yüksek seviyededir, bir takım gidişattan memnun olmayan Mesut Yılmaz tarafından haksız bir şekilde görevinden alındığı kanaati yaygındır.
Fakat benim, Tantan'ın görevden alınışına memnun olmam; hiçbir icraatını zerre kadar onaylamadığım Mesut Yılmaz'ın tarafında olduğum anlamına gelmemelidir.
Tantan'ın istifasıyla gelişen olaylar, Demirel'in ne yazık ki haklılığını ortaya çıkarmıştır.
Cumhuriyet tarihinde hiç görülmedik bir biçimde İçişleri ve Emniyet'te peşpeşe istifalar gündeme gelmiştir.
Tantan'ın istifa ettiği gün, İstanbul Emniyet Müdürü olan beyefendinin o saat Ankara'da Tantan'ın yanında bulunuyor olması ne demektir? İstanbul Emniyet Müdürü ve Emniyet Genel Müdüründen sonra Müsteşar Yardımcısı Ahmet Karabilgin ve Genel Müdür Yardımcısı Muhittin Kaya'nın da görevden alınma taleplerini iletmeleri ne demektir? Üstelik şu satırların yazıldığı saatlerde İçişleri Bakanlığı Müsteşarının da istifa edeceği söyleniyordu.
Atanmışların, görevden ayrılan bir seçilmişin peşinden görev bırakmalarının anlamı nedir? Bu beyler Tantan'a mı hizmet ediyorlardı? Milletin ve Devletin hizmetinde değiller miydi?
Kaldı ki ilgili bakanlığa gene Tantan'la aynı siyasi görüşten, aynı partiden bir başka seçilmiş getirilmiştir. Seçim olup iktidar değişmemiştir ki!
Demek ki istifa edenlerin; devletle, milletle değil, Tantan'ın şahsı ile ilgili endişeleri vardır.
O halde şimdi eğri oturup doğru konuşalım; Tantan aşağı yukarı on yıldır polislikten uzak olduğuna göre, Demirel'in endişe duyduğu "kadrolaşma" keyfiyetinin "meslekî" tabana oturmadığı açıktır. Tantan'ın İçişleri ve Emniyet'teki kadrolaşması eğer "hemşehri" ve ahbab çavuş ilişkisi içinde şekillenmişse devlete yazık olmuştur.
Polis bizim polisimizdir. Türk devleti ve milletinin hizmetindedir. 20 yıldır askerle beraber yoğun bir şekilde devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü sağlamak için kendi görev alanında kahramanca savaşmaktadır.
Şahıslar etrafındaki hemşehri, eş dost bütünleşmeleri, kadrolaşmaları polisi yaralar.
Tuncay Özkan'ın köşesinde bir süre önce bir başkomiser tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı'na yazılmış bir dilekçe yayınlandı.
Bu dilekçede adı geçen üç kişinin, bir ay kadar sonra peş peşe istifa etmeleri tesadüf müdür?
Aynı şahısların İstanbul'daki bir otel baskınında neyle karşılaşacaklarını bilmeden paldır küldür içeri girmeleri ve sonra da oteli basanlarla yaptıkları yüzyüze görüşmede onları son derece kolay ikna etmeleri olağan mıdır?
Bu muhteremler neden aynı tavırları İstanbul'un ve meselâ Diyarbakır'ın başka köşelerindeki benzer baskınlarda sergilememişlerdir? Başarsalar, terörle mücadelede yepyeni bir ikna metodunun mucidi olarak dünya literatürüne geçmezler miydi?
Ucuz kahramanlar yaratıp kafaları bulandırmayalım. Ne Mesut Yılmaz, ne Sadettin Tantan'ın yaptıkları tamamen doğrudur. Ne biri, ne de öteki millî kahramandır.
Tantan'ın, ona şimdi kucak açmaya çalışan siyasi kadrolar ve son Jandarma operasyonları dolayısı ile işbirliği içinde bulunduğu, bir anlamda sempati ile karşılandığı askerî cenah tarafından doğru değerlendirilmesi lâzımdır.
Tantan'ın müteakip siyasi manevralarını anlamak için de bu yazının satır araları iyi okunmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002