Kadiri büyüklerinden olan es-Seyyid Ziyaeddin Abdurrahman Halis Talabanî, yine Kadiri büyüklerinden Şeyh Mâruf Berzencî ile can yoldaşıdırlar.
Şeyh Ma'ruf, Abdurrahman Halis'in hem hocası, hem de mürşididir.
Ma'ruf'un oğlu Şeyh KâkAhmed de, Abdurrahman Halis'in en yakın arkadaşıdır.
SeyyidMa'ruf, Abdurrahman Halis'in babası Kadirilik'in büyüklerinden Şeyh Ahmed Talabanî ile yakın dosttur. Babası, Halis'in de mürşididir.
Seyyid Berzenci, Abdurrahman Hâlis'i babasından yolunun hizmetine ister.
Nitekim bir gün Şeyh Ma'rûf, samimi dostu olan Abdurrahman Halis'in babası Şeyh Ahmed Talabanî'ye şöyle der:
"Ya Şeyh! Allah Teâlâ bizi bu dünyada evlattan mahrum bıraktığı halde, size on bir tane erkek evlat ihsan buyurmuş, şer'an zekât lazım gelmez mi?"
Bu hikmet yüklü latife üzerine Şeyh Ahmed Talabani, Seyyid Berzenci'nin ne demek istediğini anlayarak oğlu Abdurrahman Halis'i hizmetine verir.
Abdurrahman Hâlis uzun yıllar Seyyid Ma'ruf'un yanında kalarak ilim, irfan ve feyzinden istifâde eder. Şeyh Ma'ruf, ölümünden önce yakınlarının huzurunda hilâfet hırkasını Şeyh Abdurrahman Halis'e giydirip irşada icâzet verir, onu kendi yerine naspeder.
Halis Talabani, Şeyh Ma'ruf'un ölümünden sonra tekrar Kadiri mürşidi olan babasının yanına döner. Hem Şeyh Seyyid Berzenci'den, hem de babası Şeyh Ahmed Talabanî'den irşad ve hilâfet hırkası giymesi sebebiyle kendisine "zü'l-cenâheyn" denilmiştir.
Divan sahibi olan Abdurrahman Hâlis'in Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç dilde tasavvufî şiirleri ve Mesnevi Şerhi vardır.
Divanı, Cezbe-i Aşk adıyla basılmıştır.
Edebiyat ve Belağat üstadları, Halis Talabanî'nin şiirlerine dair, "üslup ve eda bakımından tanınmış şair Fuzûlî'nin Arapça şiirleri ile aynı seviyededir" derler.
Bu sahada oğlu Şeyh Rızâ'nın şöhreti de, babası gibi, bütün Irak'ı kaplamış ve dalga dalga genişleyerek İran ve Türkiye'ye kadar yayılmıştır.
Şeyh Rızâ da divan sahibidir.
Ata Terzibaşı'nın tespitiyle, Şeyh Rızâ'nın şöhreti kullandığı dili, babasının ise dillere can veren gönlü sebebiyledir. (Geniş bilgi için bkz.: M. Emin Koç, Seyyid Ma'ruf Berzencî: Kadhu'z-Zendve Kıdhu'r-Rend / Serhendli Rabbanî'nin Dalaletini Red, İcmal yay., İstanbul-2016)
Şeyh Rıza, hangi idarî mevkide, kim olursa olsun, sözünü esirgemeyen, hakkı-hakikati okkalı şekilde şiire yansıtan ve kitabın ortasından taşı gediğine koyan bir hiciv üstadıdır.
Abdulhamid Han'ın, Berzenci ve Talabani seyitlerine olan hürmeti büyüktür.
Rıza Talabanî, II. Abdülhamid döneminde bir süre İstanbul'a gelmiş, uzun müddet Yıldız Sarayı'nda ağırlanmış, özellikle Yusuf Kamil Paşa tarafından özel ihtimam gösterilmiştir.
Rıza Talabanî'yi daha sonraya bırakıp; yüce himmetlerini talep ederek Abdurrahman Halis Talabani'nin divanından bir eserini teberrüken arzediyorum:
Aşk olubrûz-i ezelden sâkî-i peymânemiz
Âlemi kavgaya salmış na'râ-ı mestânemiz
(Aşk, yaratılış gününden beri, kadehimizin sakisi oldu. Âlemi kavgaya boğdu sarhoşluk naralarımız.)
Âlem-i candan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdirhemîşe bâde-yi meyhanemiz
(Elest bezminden beri vuslat şarabından sarhoş olmuşuz. Meyhanemizin şarabı her zaman Tevhid sırrıdır.)
Mazhar-ı nûr-i cemâlin kıbledir aşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka'bedir puthânemiz
(Güzelliğinden saçan nurun parıltıları aşıkların kıblesidir. O güzelliğin aydınlığından Ka'be ibadet yerimiz olmuş.)
Matla'ı her zerreden tâbân olubdur âftâb
Aşk çeşmiyle temaşa eyleriz cemhânemiz
(Güneşin doğuşu her zerreden artık parlak görünür; sohbet meclisimizi aşkın gözüyle seyrederiz biz.)
Rind ü rüsvây-ı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi baştan başa tutmuş bizim efsânemiz
(Aşk yüzünden ayıpları saçılmış gönül zengini ve kalender meşrepli olduk. Cümle cihanı tutmuş namımız, efsanemiz.)
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol canâneye
Gönlümüz bülbül olub canlar olub pervanemiz
(Işık ve gül, o sevgilinin zuhur parıltılarıdır. Gönlümüz bülbül, canımız da pervane olmuştur O'na.)
Dâm-ı zülfün dâne-yi hâlin olub zincirimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyada âb-u dânemiz
(Saçının tuzağı ve beninin tanesi elimizi-kolumuzu bağlayan zincirimiz olmuş. Yoksa, dünyâ-âlemde ne bir damla suyumuz ne de bir lokmamız vardır.)
Nice yıllardır ki Hâlis hicriyle zulmetdedir
Şimdi feyz-i gavsden rûşen olub kaşanemiz
(Nice yıllardır ki Hâlis, ayrılık-hasretiyle karanlıktaydı. Şimdi ise Gavs'ın feyzinin dolmasıyla apaydınlıktır gönül kulübemiz.)
Şeyh Ma'ruf, Abdurrahman Halis'in hem hocası, hem de mürşididir.
Ma'ruf'un oğlu Şeyh KâkAhmed de, Abdurrahman Halis'in en yakın arkadaşıdır.
SeyyidMa'ruf, Abdurrahman Halis'in babası Kadirilik'in büyüklerinden Şeyh Ahmed Talabanî ile yakın dosttur. Babası, Halis'in de mürşididir.
Seyyid Berzenci, Abdurrahman Hâlis'i babasından yolunun hizmetine ister.
Nitekim bir gün Şeyh Ma'rûf, samimi dostu olan Abdurrahman Halis'in babası Şeyh Ahmed Talabanî'ye şöyle der:
"Ya Şeyh! Allah Teâlâ bizi bu dünyada evlattan mahrum bıraktığı halde, size on bir tane erkek evlat ihsan buyurmuş, şer'an zekât lazım gelmez mi?"
Bu hikmet yüklü latife üzerine Şeyh Ahmed Talabani, Seyyid Berzenci'nin ne demek istediğini anlayarak oğlu Abdurrahman Halis'i hizmetine verir.
Abdurrahman Hâlis uzun yıllar Seyyid Ma'ruf'un yanında kalarak ilim, irfan ve feyzinden istifâde eder. Şeyh Ma'ruf, ölümünden önce yakınlarının huzurunda hilâfet hırkasını Şeyh Abdurrahman Halis'e giydirip irşada icâzet verir, onu kendi yerine naspeder.
Halis Talabani, Şeyh Ma'ruf'un ölümünden sonra tekrar Kadiri mürşidi olan babasının yanına döner. Hem Şeyh Seyyid Berzenci'den, hem de babası Şeyh Ahmed Talabanî'den irşad ve hilâfet hırkası giymesi sebebiyle kendisine "zü'l-cenâheyn" denilmiştir.
Divan sahibi olan Abdurrahman Hâlis'in Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç dilde tasavvufî şiirleri ve Mesnevi Şerhi vardır.
Divanı, Cezbe-i Aşk adıyla basılmıştır.
Edebiyat ve Belağat üstadları, Halis Talabanî'nin şiirlerine dair, "üslup ve eda bakımından tanınmış şair Fuzûlî'nin Arapça şiirleri ile aynı seviyededir" derler.
Bu sahada oğlu Şeyh Rızâ'nın şöhreti de, babası gibi, bütün Irak'ı kaplamış ve dalga dalga genişleyerek İran ve Türkiye'ye kadar yayılmıştır.
Şeyh Rızâ da divan sahibidir.
Ata Terzibaşı'nın tespitiyle, Şeyh Rızâ'nın şöhreti kullandığı dili, babasının ise dillere can veren gönlü sebebiyledir. (Geniş bilgi için bkz.: M. Emin Koç, Seyyid Ma'ruf Berzencî: Kadhu'z-Zendve Kıdhu'r-Rend / Serhendli Rabbanî'nin Dalaletini Red, İcmal yay., İstanbul-2016)
Şeyh Rıza, hangi idarî mevkide, kim olursa olsun, sözünü esirgemeyen, hakkı-hakikati okkalı şekilde şiire yansıtan ve kitabın ortasından taşı gediğine koyan bir hiciv üstadıdır.
Abdulhamid Han'ın, Berzenci ve Talabani seyitlerine olan hürmeti büyüktür.
Rıza Talabanî, II. Abdülhamid döneminde bir süre İstanbul'a gelmiş, uzun müddet Yıldız Sarayı'nda ağırlanmış, özellikle Yusuf Kamil Paşa tarafından özel ihtimam gösterilmiştir.
Rıza Talabanî'yi daha sonraya bırakıp; yüce himmetlerini talep ederek Abdurrahman Halis Talabani'nin divanından bir eserini teberrüken arzediyorum:
Aşk olubrûz-i ezelden sâkî-i peymânemiz
Âlemi kavgaya salmış na'râ-ı mestânemiz
(Aşk, yaratılış gününden beri, kadehimizin sakisi oldu. Âlemi kavgaya boğdu sarhoşluk naralarımız.)
Âlem-i candan şarâb-ı vasldan mest olmuşuz
Sırr-ı vahdetdirhemîşe bâde-yi meyhanemiz
(Elest bezminden beri vuslat şarabından sarhoş olmuşuz. Meyhanemizin şarabı her zaman Tevhid sırrıdır.)
Mazhar-ı nûr-i cemâlin kıbledir aşıklara
Ol cemâlin pertevinden Ka'bedir puthânemiz
(Güzelliğinden saçan nurun parıltıları aşıkların kıblesidir. O güzelliğin aydınlığından Ka'be ibadet yerimiz olmuş.)
Matla'ı her zerreden tâbân olubdur âftâb
Aşk çeşmiyle temaşa eyleriz cemhânemiz
(Güneşin doğuşu her zerreden artık parlak görünür; sohbet meclisimizi aşkın gözüyle seyrederiz biz.)
Rind ü rüsvây-ı kalender-meşreb olduk aşkdan
Âlemi baştan başa tutmuş bizim efsânemiz
(Aşk yüzünden ayıpları saçılmış gönül zengini ve kalender meşrepli olduk. Cümle cihanı tutmuş namımız, efsanemiz.)
Şem' ü gül çünki mazharlardır ol canâneye
Gönlümüz bülbül olub canlar olub pervanemiz
(Işık ve gül, o sevgilinin zuhur parıltılarıdır. Gönlümüz bülbül, canımız da pervane olmuştur O'na.)
Dâm-ı zülfün dâne-yi hâlin olub zincirimiz
Yoksa yokdur âlem-i dünyada âb-u dânemiz
(Saçının tuzağı ve beninin tanesi elimizi-kolumuzu bağlayan zincirimiz olmuş. Yoksa, dünyâ-âlemde ne bir damla suyumuz ne de bir lokmamız vardır.)
Nice yıllardır ki Hâlis hicriyle zulmetdedir
Şimdi feyz-i gavsden rûşen olub kaşanemiz
(Nice yıllardır ki Hâlis, ayrılık-hasretiyle karanlıktaydı. Şimdi ise Gavs'ın feyzinin dolmasıyla apaydınlıktır gönül kulübemiz.)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019