Batılı ülkelerin ülkemiz üzerindeki hesapları her geçen gün daha da ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıs, Ege, Patrikhane, azınlıklar, milli ve dini tahrifat, Pontus, Kürdistan projeleri yanında pişirip pişirip de önümüze koydukları en önemli mevzulardan birisi de sözde Ermeni soykırımı meselesidir.
Bütün bu projelerin tek gayesi vardır, o da dün kabul etmediğimiz Sevr'i pratik olarak uygulatmak ve Kurtuluş Savaşı ile şehit kanlarıyla elde ettiğimiz bu aziz vatanı masa başında teslim almak.
AB, 6 Ekim 2004 tarihinde önümüze koyduğu İlerleme Raporu'nda "Sözde Ermeni Soykırımı"nı kabul etmemizi ve Ermenistan sınırını açmamızı açıkça talep etmiştir.
Almanya'da muhalefetteki Hıristiyan Demokratlar, Ermeni meselesini sık sık gündeme getirmekteler. Alman Parlamentosu'na, Türkiye'nin, 100 yıl önce Türklerin Ermenilerin öldürülmesinde oynadığı rolü gözden geçirmesini isteyen bir önerge sundular.
Bununla da yetinmeyip, Parlamento'dan 24 Nisan 1915 tarihli Ermeni tehciri ve sözde katledilmelerinin 90'ıncı yıldönümü için anma programı hazırlanmasını talep ettiler.
1915'li yıllarda Osmanlı'yla müttefik olan ve o dönemlerde böyle bir katliamın olmadığı konusunda açıklamalar yapan Almanya'nın bugün bu talep ve baskıları gerçekten manidardır.
Fransa'nın bu konudaki tutumları çok daha serttir. Türkiye'nin AB'ye üye olmaması konusunda en çok baskı yapan Fransızlardır ve bu tutumun en büyük nedenlerden birisi de sözde Ermeni soykırımıdır.
Fransa, sözde Ermeni soykırımı meselesini meclisinden geçiren ilk Batı ülkesidir.
Hatta o dönemlerde ABD parlamentosuna da bu mesele getirildi, o dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ortaya koyduğu tepki neticesinde bu öneri geri çekilmişti.
Fakat bugünlerde ABD'de de Ermeni meselesi pişirilmektedir.
Amerika'nın İllinois Eyalet Meclisi, sözde Ermeni Soykırımı iddialarını ilkokul ders kitaplarında yer almasını onayladı.
Diğer birçok AB ülkesinin tavırları da bu noktaya doğru kayıyor.
Bunları niçin anlatıyoruz?
Rasyonalist mantığa sahip olduklarını iddia eden Batılılar ispatı olmayan böyle bir mevzuda toplu olarak uygulamaya geçmesi maksatlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Maksat üzüm yemek değil, hem üzümü yemek, hem de bağcıyı dövmektir.
Bütün bu kışkırtmaların ve baskıların ardında önce soykırımı kabul ettirme, sonra tazminat koparma, asıl hedef olarak da Doğu Anadolu bölgesinde bir Ermenistan devleti kurma projesi yatmaktadır.
Bu bir komplo teorisi değil, gerçeğin ta kendisi.
Ermenistan'ın Bağımsızlık Bildirgesi'nde, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi için "Batı Ermenistan" ifadesi kullanılmıştır.
Ermenistan Anayasası'nın 11'inci ve 13'üncü maddelerinde açıkça Türkiye'den toprak talep edilmektedir.
Ermenistan, iki ülke arasındaki sınırı belirleyen 1921 Kars ve Gümrü anlaşmalarını tanımıyor.
1915'li yıllarda soykırıma uğrayanların Ermeniler değil, Türkler olduğunu gösteren birçok delil olmasına rağmen, aksini ispatlayan bir delil dahi yoktur.
Bakın Türk Tarih Kurumu(TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun araştırmalarıyla gerçeği gözler önüne sunalım:
50 binden fazla belge incelenmiş ve Osmanlı Devleti'nin soykırım yaptığına dair bir tek kanıt bulunamamıştır. Bu belgeler sadece Osmanlı Arşivi'nden değil, soykırım iddialarında bulunan ülkelerin arşivlerine de bakılmıştır.
* Soykırım iddiasında bulunanların 1921 yılından beri herkesin incelemesine açık olan Osmanlı Arşivi'ne bir kez bile girmedikleri anlaşılmıştır.
* Bu soykırım iddiaları tamamen siyasi amaçlıdır.
* Ermenilerin Doğu Anadolu'da bir devlet kurma istek ve çabalarını, bu çabalara İngiliz ve Fransızların destek verdiğini, Ermenilerin bu amaçla silahlandırıldığını ispatlayan birçok belge mevcuttur.
* O dönemlerde bahsedilen Ermeni çabalarından dolayı zorunlu göçün yapılmasından İngiliz ve Fransızlar sorumludur.
* O dönemde zorunlu göç eden Ermenilere uluslararası sağlık ve yardım kuruluşlarının yardım etmesi ve Osmanlı'nın bu yardımların önünü açmasıyla ilgili birçok belge vardır. Hangi devlet soykırım yaptığı topluluk için yardım kuruluşlarını davet eder ve yardımcı olur?
* Osmanlı Devleti 1918 yılında zorunlu göçe tabi olan Ermeniler ve Kafkasya'ya gönüllü olarak giden Ermenilerin tekrar evlerine geri dönmesi için kararname çıkartmıştır. Ermeni Patrikhanesi'nin Fransa'ya gönderdiği bir bilgi notunda 644 bin Ermeni'nin geri döndüğü açıkça belirtilmiştir.
* Rus Arşivleri'nde Ermenilerin 519 bin Türk'ü katlettikleri belgelerle mevcuttur.
* O dönemlerde savaş, göç, salgın hastalıklar sebebiyle toplumun tamamı zarar görmüştür. Sırf bu sebeplerle 800 bin Türk o dönemlerde hayatını kaybetmiştir. Bu sebeplerden dolayı bazı Ermeni vatandaşların ölmesi de gayet tabiidir. Zaten yardım örgütlerinin çağırılmasının sebebi de budur.
Gerçekler ortaya koyduğunda AB ülkelerinin ve ABD'nin iddialarının tam aksine bir durum söz konusu.
Başta söyledik ya bu Sevr projesidir diye.
Ülkemizi işgal ederek amaçlarına ulaşamayanlar masa başı projelerle Türkiye'yi ekonomik, siyasi, dini ve kültürel bir ablukanın altına almaya çalışıyorlar.
Bütün bunlar, tarihi tersine çevirerek, belgeleri görmezden gelerek, bütün gerçekleri altüst ederek Türkiye'yi parçalama projeleridir.
Artık savaş meydanlarında gösterdiğimiz zaferleri siyasi ve ekonomik arenada da göstermek zorundayız.
Bunun için de bütün bu oyunların farkına varan, proje sahibi siyasilere acilen ihtiyacımız var.
Kıbrıs, Ege, Patrikhane, azınlıklar, milli ve dini tahrifat, Pontus, Kürdistan projeleri yanında pişirip pişirip de önümüze koydukları en önemli mevzulardan birisi de sözde Ermeni soykırımı meselesidir.
Bütün bu projelerin tek gayesi vardır, o da dün kabul etmediğimiz Sevr'i pratik olarak uygulatmak ve Kurtuluş Savaşı ile şehit kanlarıyla elde ettiğimiz bu aziz vatanı masa başında teslim almak.
AB, 6 Ekim 2004 tarihinde önümüze koyduğu İlerleme Raporu'nda "Sözde Ermeni Soykırımı"nı kabul etmemizi ve Ermenistan sınırını açmamızı açıkça talep etmiştir.
Almanya'da muhalefetteki Hıristiyan Demokratlar, Ermeni meselesini sık sık gündeme getirmekteler. Alman Parlamentosu'na, Türkiye'nin, 100 yıl önce Türklerin Ermenilerin öldürülmesinde oynadığı rolü gözden geçirmesini isteyen bir önerge sundular.
Bununla da yetinmeyip, Parlamento'dan 24 Nisan 1915 tarihli Ermeni tehciri ve sözde katledilmelerinin 90'ıncı yıldönümü için anma programı hazırlanmasını talep ettiler.
1915'li yıllarda Osmanlı'yla müttefik olan ve o dönemlerde böyle bir katliamın olmadığı konusunda açıklamalar yapan Almanya'nın bugün bu talep ve baskıları gerçekten manidardır.
Fransa'nın bu konudaki tutumları çok daha serttir. Türkiye'nin AB'ye üye olmaması konusunda en çok baskı yapan Fransızlardır ve bu tutumun en büyük nedenlerden birisi de sözde Ermeni soykırımıdır.
Fransa, sözde Ermeni soykırımı meselesini meclisinden geçiren ilk Batı ülkesidir.
Hatta o dönemlerde ABD parlamentosuna da bu mesele getirildi, o dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun ortaya koyduğu tepki neticesinde bu öneri geri çekilmişti.
Fakat bugünlerde ABD'de de Ermeni meselesi pişirilmektedir.
Amerika'nın İllinois Eyalet Meclisi, sözde Ermeni Soykırımı iddialarını ilkokul ders kitaplarında yer almasını onayladı.
Diğer birçok AB ülkesinin tavırları da bu noktaya doğru kayıyor.
Bunları niçin anlatıyoruz?
Rasyonalist mantığa sahip olduklarını iddia eden Batılılar ispatı olmayan böyle bir mevzuda toplu olarak uygulamaya geçmesi maksatlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Maksat üzüm yemek değil, hem üzümü yemek, hem de bağcıyı dövmektir.
Bütün bu kışkırtmaların ve baskıların ardında önce soykırımı kabul ettirme, sonra tazminat koparma, asıl hedef olarak da Doğu Anadolu bölgesinde bir Ermenistan devleti kurma projesi yatmaktadır.
Bu bir komplo teorisi değil, gerçeğin ta kendisi.
Ermenistan'ın Bağımsızlık Bildirgesi'nde, Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesi için "Batı Ermenistan" ifadesi kullanılmıştır.
Ermenistan Anayasası'nın 11'inci ve 13'üncü maddelerinde açıkça Türkiye'den toprak talep edilmektedir.
Ermenistan, iki ülke arasındaki sınırı belirleyen 1921 Kars ve Gümrü anlaşmalarını tanımıyor.
1915'li yıllarda soykırıma uğrayanların Ermeniler değil, Türkler olduğunu gösteren birçok delil olmasına rağmen, aksini ispatlayan bir delil dahi yoktur.
Bakın Türk Tarih Kurumu(TTK) Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun araştırmalarıyla gerçeği gözler önüne sunalım:
50 binden fazla belge incelenmiş ve Osmanlı Devleti'nin soykırım yaptığına dair bir tek kanıt bulunamamıştır. Bu belgeler sadece Osmanlı Arşivi'nden değil, soykırım iddialarında bulunan ülkelerin arşivlerine de bakılmıştır.
* Soykırım iddiasında bulunanların 1921 yılından beri herkesin incelemesine açık olan Osmanlı Arşivi'ne bir kez bile girmedikleri anlaşılmıştır.
* Bu soykırım iddiaları tamamen siyasi amaçlıdır.
* Ermenilerin Doğu Anadolu'da bir devlet kurma istek ve çabalarını, bu çabalara İngiliz ve Fransızların destek verdiğini, Ermenilerin bu amaçla silahlandırıldığını ispatlayan birçok belge mevcuttur.
* O dönemlerde bahsedilen Ermeni çabalarından dolayı zorunlu göçün yapılmasından İngiliz ve Fransızlar sorumludur.
* O dönemde zorunlu göç eden Ermenilere uluslararası sağlık ve yardım kuruluşlarının yardım etmesi ve Osmanlı'nın bu yardımların önünü açmasıyla ilgili birçok belge vardır. Hangi devlet soykırım yaptığı topluluk için yardım kuruluşlarını davet eder ve yardımcı olur?
* Osmanlı Devleti 1918 yılında zorunlu göçe tabi olan Ermeniler ve Kafkasya'ya gönüllü olarak giden Ermenilerin tekrar evlerine geri dönmesi için kararname çıkartmıştır. Ermeni Patrikhanesi'nin Fransa'ya gönderdiği bir bilgi notunda 644 bin Ermeni'nin geri döndüğü açıkça belirtilmiştir.
* Rus Arşivleri'nde Ermenilerin 519 bin Türk'ü katlettikleri belgelerle mevcuttur.
* O dönemlerde savaş, göç, salgın hastalıklar sebebiyle toplumun tamamı zarar görmüştür. Sırf bu sebeplerle 800 bin Türk o dönemlerde hayatını kaybetmiştir. Bu sebeplerden dolayı bazı Ermeni vatandaşların ölmesi de gayet tabiidir. Zaten yardım örgütlerinin çağırılmasının sebebi de budur.
Gerçekler ortaya koyduğunda AB ülkelerinin ve ABD'nin iddialarının tam aksine bir durum söz konusu.
Başta söyledik ya bu Sevr projesidir diye.
Ülkemizi işgal ederek amaçlarına ulaşamayanlar masa başı projelerle Türkiye'yi ekonomik, siyasi, dini ve kültürel bir ablukanın altına almaya çalışıyorlar.
Bütün bunlar, tarihi tersine çevirerek, belgeleri görmezden gelerek, bütün gerçekleri altüst ederek Türkiye'yi parçalama projeleridir.
Artık savaş meydanlarında gösterdiğimiz zaferleri siyasi ve ekonomik arenada da göstermek zorundayız.
Bunun için de bütün bu oyunların farkına varan, proje sahibi siyasilere acilen ihtiyacımız var.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 'O'nun yetiştirdikleri bu vatanın garantörleri, bu milletin yılmaz savunucularıdır' / 14.04.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025