Okumaktan söz açılınca, okuyanda, okumayanda hemen şu klişeleşmiş eleştiriyi yapıştırırlar. "Türk halkı kitap okumuyor" Ardından kıyaslamalar başlar. Özellikle Japon'ların Türklerden kat kat fazla kitap okuduğu, rakamlarla ortaya konur. Bu genel kabule karşı çıkanlar: "Türkiye'de kaliteli kitaplar yazılmıyor ki, okuyalım" diyorlar. Başkalarını bilmem ama ben şahsen kitapçılarda okunacak kitaplar buluyorum. Kitapçılarda bulamadığım bazı kitapları ise bizzat yazarları hediye ediyor. Bazı kitaplarda ikinci elden, yani yazarın bir arkadaşı vasıtasıyla elimize geçiyor. İşte bu yolla edindiğim ve okuduğum bir kitaptan söz edeceğim.
Sağolsun dostum gazateci yazar Muharrem Bayraktar, böyle durumlarda arkadaşlarını unutmaz. Eline geçen yeni kitaplardan mutlaka haberdar eder. Yine aynısını yaptı. Mustafa Çınkı'nın "Rant Lordları" adlı kitabını "en iyi hediye kitaptır" düşüncesiyle bana hediye etti. Geçmişten günümüze sömürüyü anlatan bu kitabı, "Bir solukta okudum" diyemeyeceğim. Çünkü kitap bir solukta okunacak hacimde ve hafiflikte değil. Kitabı elinize ilk aldığınızda hemen birçok bilgi ve belge ile karşılaşırıyorsunuz. Birkaç sayfa okuyunca şu hükmü vermek zorunda kalıyorsunuz: "Bu kitap, gerçekten derin bir araştırmanın, büyük bir bilgi birikiminin ürünüdür."
Şimdi geliniz, kitaptan bazı alıntılar yapalım da, söylediklerimizin doğruluğuna sizlerde şahit olunuz. Mustafa Çınkı "Rant Lordları" adlı kitabında şöyle diyor: "Amerika kıtasına ilk yerleşenler şeker kamışı yetiştirmeye başladı. Şeker kamışı üretimi köle ticaretini körükledi. Binlerce Afrikalı yurtlarından koparıldı, köle olarak büyük çiftliklerde çalıştırılmak üzere çok kötü koşullarda Batı Hint adaları ile Kuzey ve Güney Amerika'ya götürüldü. 15-19.yüzyıllar arasında yaşanan köle ticareti, milyonlarca (10-12 milyon) Afrikalı'nın esir alınması ve çoğunun ölümüyle sonuçlandı." (s.17-18)
İnsanları köleleştiren, mal gibi alım ve satımını yapan sömürgeciler, köleleştirdikleri insanların kaynaklarını bırakırmı? Afrika'da maden yada diğer bir deyimle yer altı kaynaklarının arama ve çıkartılması, sömürge konumundaki devlet, büyük madencilik şirketleri ve batılı ortak girişimler tarafından yürütülmektedir." (s.38) . "Genellikle madencilik alanında ulusal çıkarları ön planda tutan yöneticiler öncelikle düzenlenen karşı darbelerle iş başından uzaklaştırılır. Ortaya çıkan örnekler ulusal çıkarları koruma noktasında Afrika yönetimlerini, kamulaştırma operasyonlarından caydırıcı nitelik taşımaktadır. Kamulaştırmalarda ortaya çıkan sonuç, çok uluslu şirketlere ve gelişmiş devletlere yeni madencilik hakları verme doğrultusunda gelişmektedir.... Afrika'da bir çok maden arazisi , on yıllardır orada bulunan Batılı madencilik yada çelik işletmelerinin özel mülküdür" (s.42).
Peki bu politikalar yeni mi? Hayır yeni değil. "Batı bu tarz politikaları, Asya, Afrika ve Latin Amerika'da yüzyıllardır uyguluyor. ABD'nin önderliğinde batı ülkeleri ve onun çok uluslu şirketleri, uluslararası mafya gibi çalışarak diğer ülkelerin kaynaklarını çalıyorlar. Çok uluslu enstitüler ve elçiliklerde onlara bir taraftan nezaret ederken diğer taraftan istihbarat , planlama ve benzeri lojistik destek sağlıyor." (s. 76) Türkiye'de durum nasıl diye merak edenler için bir tespit: "Ülkemizde bazı vakıf ve derneklerin yaptığı çalışmalar, bırakın geleceğe ilişkin maden kaynakları planlamasını, stoklamasını, madenlerin stratejik olmadığı fikrini dayatmakla bunu bilimsel bir altyapısı bulunmayan fikrin toplumda gelişmesi doğrultusunda çaba göstermektedir. (s. 109) Dış desteklerle varlığını sürüdüren bu vakıf ve derneklerin sözcüleri bakınız ne diyorlar: "Dünyada artık stratejik maden kalmamıştır. Stratejik pozisyon kazanma önemli olmaktadır. Stratejik madenler, bu madeni kullanan teknolojilere sahip olması ile bir anlam kazanmaktadır." (s.109) Doyma bilmez bu sömürücüler, şimdi sadece siyahi insanları hasta etmek ve öldürme özelliğine sahip bir bakteri geliştirme tekniği" üzerinde çalışıyorlar. (s.188)
Bu kısa alıntılar kitabı tam anlamıyla tanıtmaya yetmez. Onun için en iyisi kitabı satın almak ve baştan sona okumaktır. (Adres: Ümit ofset matbacılık- Kazımkarabekir cad. 41/1 İskitler/Ankara Tel:0312 384 26 27)
Sağolsun dostum gazateci yazar Muharrem Bayraktar, böyle durumlarda arkadaşlarını unutmaz. Eline geçen yeni kitaplardan mutlaka haberdar eder. Yine aynısını yaptı. Mustafa Çınkı'nın "Rant Lordları" adlı kitabını "en iyi hediye kitaptır" düşüncesiyle bana hediye etti. Geçmişten günümüze sömürüyü anlatan bu kitabı, "Bir solukta okudum" diyemeyeceğim. Çünkü kitap bir solukta okunacak hacimde ve hafiflikte değil. Kitabı elinize ilk aldığınızda hemen birçok bilgi ve belge ile karşılaşırıyorsunuz. Birkaç sayfa okuyunca şu hükmü vermek zorunda kalıyorsunuz: "Bu kitap, gerçekten derin bir araştırmanın, büyük bir bilgi birikiminin ürünüdür."
Şimdi geliniz, kitaptan bazı alıntılar yapalım da, söylediklerimizin doğruluğuna sizlerde şahit olunuz. Mustafa Çınkı "Rant Lordları" adlı kitabında şöyle diyor: "Amerika kıtasına ilk yerleşenler şeker kamışı yetiştirmeye başladı. Şeker kamışı üretimi köle ticaretini körükledi. Binlerce Afrikalı yurtlarından koparıldı, köle olarak büyük çiftliklerde çalıştırılmak üzere çok kötü koşullarda Batı Hint adaları ile Kuzey ve Güney Amerika'ya götürüldü. 15-19.yüzyıllar arasında yaşanan köle ticareti, milyonlarca (10-12 milyon) Afrikalı'nın esir alınması ve çoğunun ölümüyle sonuçlandı." (s.17-18)
İnsanları köleleştiren, mal gibi alım ve satımını yapan sömürgeciler, köleleştirdikleri insanların kaynaklarını bırakırmı? Afrika'da maden yada diğer bir deyimle yer altı kaynaklarının arama ve çıkartılması, sömürge konumundaki devlet, büyük madencilik şirketleri ve batılı ortak girişimler tarafından yürütülmektedir." (s.38) . "Genellikle madencilik alanında ulusal çıkarları ön planda tutan yöneticiler öncelikle düzenlenen karşı darbelerle iş başından uzaklaştırılır. Ortaya çıkan örnekler ulusal çıkarları koruma noktasında Afrika yönetimlerini, kamulaştırma operasyonlarından caydırıcı nitelik taşımaktadır. Kamulaştırmalarda ortaya çıkan sonuç, çok uluslu şirketlere ve gelişmiş devletlere yeni madencilik hakları verme doğrultusunda gelişmektedir.... Afrika'da bir çok maden arazisi , on yıllardır orada bulunan Batılı madencilik yada çelik işletmelerinin özel mülküdür" (s.42).
Peki bu politikalar yeni mi? Hayır yeni değil. "Batı bu tarz politikaları, Asya, Afrika ve Latin Amerika'da yüzyıllardır uyguluyor. ABD'nin önderliğinde batı ülkeleri ve onun çok uluslu şirketleri, uluslararası mafya gibi çalışarak diğer ülkelerin kaynaklarını çalıyorlar. Çok uluslu enstitüler ve elçiliklerde onlara bir taraftan nezaret ederken diğer taraftan istihbarat , planlama ve benzeri lojistik destek sağlıyor." (s. 76) Türkiye'de durum nasıl diye merak edenler için bir tespit: "Ülkemizde bazı vakıf ve derneklerin yaptığı çalışmalar, bırakın geleceğe ilişkin maden kaynakları planlamasını, stoklamasını, madenlerin stratejik olmadığı fikrini dayatmakla bunu bilimsel bir altyapısı bulunmayan fikrin toplumda gelişmesi doğrultusunda çaba göstermektedir. (s. 109) Dış desteklerle varlığını sürüdüren bu vakıf ve derneklerin sözcüleri bakınız ne diyorlar: "Dünyada artık stratejik maden kalmamıştır. Stratejik pozisyon kazanma önemli olmaktadır. Stratejik madenler, bu madeni kullanan teknolojilere sahip olması ile bir anlam kazanmaktadır." (s.109) Doyma bilmez bu sömürücüler, şimdi sadece siyahi insanları hasta etmek ve öldürme özelliğine sahip bir bakteri geliştirme tekniği" üzerinde çalışıyorlar. (s.188)
Bu kısa alıntılar kitabı tam anlamıyla tanıtmaya yetmez. Onun için en iyisi kitabı satın almak ve baştan sona okumaktır. (Adres: Ümit ofset matbacılık- Kazımkarabekir cad. 41/1 İskitler/Ankara Tel:0312 384 26 27)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018