Siyasi partilerin ittifaklar kurarak seçime gitmelerinin önündeki engeller kaldırıldı. İttifakların kurulabilmesi için siyasi partilerin belli şartlar çerçevesinde uzlaşmaları gerekmektedir. Öyle veya böyle siyasi partilerin uzlaşmaları demokrasimiz açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Ne var ki, demokrasimizin eksikliği sadece bununla sınırlı değildir. En büyük eksiklik, halkın vekilini seçememesidir. Evet, gerçekte halk, vekilini bizzat kendi seçemiyor. Siyasi partilerin, daha doğrusu parti liderlerinin atadığı kişileri, halk yalnızca oyluyor. Eğer buna vekil seçmek denilirse, bu yapılıyor.
Parti liderine rağmen seçilen bir vekil göstermek mümkün mü? Böyle bir şey asla gerçekleşmez. Çünkü demokrasimizde liderler partiye tamamen egemendirler. Bir başka deyişle, siyasi partilerde liderler oligarşisi vardır. Bu yıkılmadığı sürece halk, kendi vekilini seçemez. Dolayısıyla ortaya halkın vekili olmayan vekiller çıkar. Yıllardır bu ve benzeri eksiklikler gündeme getirilir, tartışılır, ama değişen hiçbir şey olmaz. Hâsılı, eski tas, eski hamam misali ittifaklarla yeni bir seçime gidilmektedir.
Küçücük olaylardan öyle büyük anlamlar çıkarılıyor ki, insanın hayret etmemesi elinde değildir. Siyasi partilerin ittifakında da aynen böyle yapılmaktadır. Söz konusu ittifakların taraftarları, kendi ittifaklarını çok büyük ve çok önemli bir birlik olarak takdim ediyorlar. Hâlbuki böyle bir takdim, en büyük ayırımcılıktır.
Milletimiz gerçekten bir birlik arzulamaktadır. Ama bunun, milletimizin hasretle arzuladığı birlikle hiçbir ilgisi yoktur. Milletimizin arzuladığı birlik, milleti ortak bir idealde buluşturacak birliktir.
Irkı, dili ve hatta dini ayrı olan milletler bile, ortak bir idealde birleştirilebilir. Nitekim İslâm milleti bu şekilde oluşturulmuş ve zamanımıza kadar gelmiştir. Bunu dinamitlemeye yönelik eylem ve söylemlerde bulunanların, birlikten söz etmelerine hiç kimse inanmaz. Çünkü yapılan birlik değil, siyasi çıkar için siyasi partilerin bir araya gelmesidir. Seçim yapıldıktan sonra, çok büyük ve çok önemli birlikten dem vuranların, birbirlerini suçlamalarına şahit olursak, hiç şaşırmayalım.
Özetle ifade edersek, siyasi yapılanmamızın eksikliği, siyasi partilerin ittifak kurmalarına imkân sağlamakla giderilemez. Altı çizilmesi gereken bir diğer eksikliğimiz de, siyasi partilerin demokratik biçimde örgütlenmemeleridir. Siyasi partiler, demokratik kurallara uygun örgütlenmedikçe, demokrasiyi sağlıklı işletemezler. Kendi içinde demokrasiyi işletmeyen siyasi partilerden, demokratik davranış beklenebilir mi?
Demokrasiyi içselleştirmeyen parti liderleri çoğunluğun oyunu hakkın ölçüsü görerek hırsa, kibre ve tahakküme kapılıyor ve demokrasiye en büyü ihaneti yapıyorlar. Daha yerinde bir deyişle, siyasi parti liderinden çok, diktatöre benzeyen liderler, demokrasiyi despotizme dönüştürüyorlar. Dahası, fikirlerden ziyade, oylara bakıyorlar. Onun içindir ki, azınlıkların oylarını, oylarıyla birlikte haklarını görmezden geliyorlar. Şu gerçeği bir kere daha hatırlatmak isteriz: Fikirlere değer verilmezse, azınlıkların hakları çoğunluklarınki gibi korunmazsa, demokrasi, sözden ve karşılıklı oyundan ibaret kalır.
Bütün bunları tekrar düşünmemize ve seslendirmemize, fikir ve proje sahibi Bağımsız Türkiye Partisi'nin ittifak dışı tutulması vesile olmuştur. Aslında bu olay, siyasi partilerin niçin ittifak kurduklarını, her yönüyle ortaya koymaktadır.
Ne var ki, demokrasimizin eksikliği sadece bununla sınırlı değildir. En büyük eksiklik, halkın vekilini seçememesidir. Evet, gerçekte halk, vekilini bizzat kendi seçemiyor. Siyasi partilerin, daha doğrusu parti liderlerinin atadığı kişileri, halk yalnızca oyluyor. Eğer buna vekil seçmek denilirse, bu yapılıyor.
Parti liderine rağmen seçilen bir vekil göstermek mümkün mü? Böyle bir şey asla gerçekleşmez. Çünkü demokrasimizde liderler partiye tamamen egemendirler. Bir başka deyişle, siyasi partilerde liderler oligarşisi vardır. Bu yıkılmadığı sürece halk, kendi vekilini seçemez. Dolayısıyla ortaya halkın vekili olmayan vekiller çıkar. Yıllardır bu ve benzeri eksiklikler gündeme getirilir, tartışılır, ama değişen hiçbir şey olmaz. Hâsılı, eski tas, eski hamam misali ittifaklarla yeni bir seçime gidilmektedir.
Küçücük olaylardan öyle büyük anlamlar çıkarılıyor ki, insanın hayret etmemesi elinde değildir. Siyasi partilerin ittifakında da aynen böyle yapılmaktadır. Söz konusu ittifakların taraftarları, kendi ittifaklarını çok büyük ve çok önemli bir birlik olarak takdim ediyorlar. Hâlbuki böyle bir takdim, en büyük ayırımcılıktır.
Milletimiz gerçekten bir birlik arzulamaktadır. Ama bunun, milletimizin hasretle arzuladığı birlikle hiçbir ilgisi yoktur. Milletimizin arzuladığı birlik, milleti ortak bir idealde buluşturacak birliktir.
Irkı, dili ve hatta dini ayrı olan milletler bile, ortak bir idealde birleştirilebilir. Nitekim İslâm milleti bu şekilde oluşturulmuş ve zamanımıza kadar gelmiştir. Bunu dinamitlemeye yönelik eylem ve söylemlerde bulunanların, birlikten söz etmelerine hiç kimse inanmaz. Çünkü yapılan birlik değil, siyasi çıkar için siyasi partilerin bir araya gelmesidir. Seçim yapıldıktan sonra, çok büyük ve çok önemli birlikten dem vuranların, birbirlerini suçlamalarına şahit olursak, hiç şaşırmayalım.
Özetle ifade edersek, siyasi yapılanmamızın eksikliği, siyasi partilerin ittifak kurmalarına imkân sağlamakla giderilemez. Altı çizilmesi gereken bir diğer eksikliğimiz de, siyasi partilerin demokratik biçimde örgütlenmemeleridir. Siyasi partiler, demokratik kurallara uygun örgütlenmedikçe, demokrasiyi sağlıklı işletemezler. Kendi içinde demokrasiyi işletmeyen siyasi partilerden, demokratik davranış beklenebilir mi?
Demokrasiyi içselleştirmeyen parti liderleri çoğunluğun oyunu hakkın ölçüsü görerek hırsa, kibre ve tahakküme kapılıyor ve demokrasiye en büyü ihaneti yapıyorlar. Daha yerinde bir deyişle, siyasi parti liderinden çok, diktatöre benzeyen liderler, demokrasiyi despotizme dönüştürüyorlar. Dahası, fikirlerden ziyade, oylara bakıyorlar. Onun içindir ki, azınlıkların oylarını, oylarıyla birlikte haklarını görmezden geliyorlar. Şu gerçeği bir kere daha hatırlatmak isteriz: Fikirlere değer verilmezse, azınlıkların hakları çoğunluklarınki gibi korunmazsa, demokrasi, sözden ve karşılıklı oyundan ibaret kalır.
Bütün bunları tekrar düşünmemize ve seslendirmemize, fikir ve proje sahibi Bağımsız Türkiye Partisi'nin ittifak dışı tutulması vesile olmuştur. Aslında bu olay, siyasi partilerin niçin ittifak kurduklarını, her yönüyle ortaya koymaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018