12 Eylül'de sandığa gidiyoruz. Hükümet 12 Eylüldeki referandumun gerekçesini adı darbeye anılan 1980 anayasasını değiştirmek şeklinde özetliyor. Oysa anayasa paketinin içeriğine göz attığımızda hükümetin bu söyleminin temelsiz olduğunu görüyoruz.1980 anayasasının getirdiği en temel iki şey seçim barajı ve YÖK olduğu halde referanduma sunulan anayasa paketinde bu konulara hiç değinilmemiş.Zira yüzde 10'luk seçim barajı yüzünden Türkiye, içeride ve dışarıda antidemokratik görünüyor. Türkiye'yi daha demokratik (!) daha özgürlükçü (!) yapmak istediğini söyleyen hükümetin bu konulara anayasa paketinde yer vermemesi aslında dertlerinin çok başka olduğunu, hiç ama hiç demokrasi ve özgürlük kaygısı taşımadıklarını gösteriyor. Anlaşılan Türkiye'yi Baydemir'in sözleriyle deşifre olan geleceğe hazırlamanın telaşındalar?Yüksek Öğrenim Kurumu (YÖK) başörtüsü yasağı konusu başta olmak üzere en fazla mağduriyet yaşatmış kurumların başında geliyor. Bu millet YÖK'ten çektiğini başka hiçbir şeyden çekmemiştir, desek yanlış olmaz.Demokrasi ve özgürlük konusunda mangalda kül bırakmayan AKP hükümeti maalesef bu konuya da anayasa değişiklik paketinde yer vermemiştir. YÖK aynen varlığını 12 Eylüldeki referandumdan sonra da devam ettirecektir. YÖK ve barajlar konusunun dışında bir antidemokratik uygulamada milletvekilliği dokunulmazlığıdır. Anayasa değişikliğinde bu konuya da dokunulmamıştır. Türkiye'de askerler yargılanabilmektedir, ama milletvekilleri yolsuz da olsalar, arsız da olsalar dokunulmazlık kalkanı sebebiyle yargılanamamaktadır. Askerlerle ilgili düzenlemeler yapan hükümet neden dokunulmazlık konusunu es geçmiştir?Yoksa kendilerine de dokunulabileceği korkusu mu taşımaktadır hükümet üyeleri?Hesap vermekten bu kadar korkmak niye?Oğullarının 'gemicik'leri hangi parayla açıklamak çok mu zor?Hesap vermekten korkanların mutlaka veremeyecekleri hesapları vardır.Dolayısıyla asıl meseleleri es geçen bir anayasa değişikliğiyle millet aldatılmak istenmektedir. Anayasa paketiyle memurlara toplu sözleşme hakkı verildiği iddia edilmektedir ki bu da koskoca bir aldatmacadır. Memurlara toplu sözleşme hakkı verilmekte ama anlaşma sağlanmadığı takdirde son karar yetkisi Uzlaşma Komisyonuna verilmektedir. Uzlaşma Komisyonu kararları yargı denetiminden bağımsız kılınarak toplu sözleşme hakkı verdiklerini söyledikleri memurlara hükümetin kararını kabul etmekten başka bir seçenek bırakılmamaktadır.Devletin memuruna Habur'dan Türkiye'ye giren teröristler kadar değer vermeyen bir hükümetin anladığı demokratikleşme ve özgürlük işte bu kadardır.Bu entrikaları milletin fark edip 'hayır'da karar kılması en doğru şey olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024