Avrupa'nın ülkemize bakışı artık sürpriz olmaktan çıkmıştır. Avrupa "şark meselesini" kendi perspektifinden yorumlama ve çözme konusunda kararlı durmaktadır.
Avrupa Birliği ile olan münasebetlerde bize uygulanan yaptırımlar, yöneticiler tarafından verilen karşılıksız tavizler ve batıya endeksli kötü yönetim tarafından kaybettiğimiz yüz milyarlarca dolara rağmen hâla Avrupa'nın ve ABD'nin gerçek yüzü milletimizden kaçırılmaya çalışılıyor.
Bakın oynanan oyunların vahametine...
Oyunun bir yüzü, ülkemizdeki değerleri yurt dışına kaçırmaya dönük. Bu bazen beyin göçü, bazen iş gücü göçü olduğu gibi; ülkemizin kendi kendine yetmeyeceği, kendi başına çözüm üretemeyeceği savı üzerine kurulmuş; milletimizin moralini bozma üzerine tezgahlanmıştır.
Ki, Ak partinin kuruluşunda Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa'yı ülkemizin ayağına getirmek için, ekonomik ve siyasal sorunları çözmek için Avrupa Birliğine EVET! diyoruz sözü bile ya derin bir gaflettir veya Avrupalıyı, Avrupa Birliğini vazgeçilmez ve kurtarıcı gösterme manevrasıdır. Bu yaklaşımlar maalesef Avrupa'nın ülkemiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için bir alt yapılanmadır.
Oyunun ikinci perdesi is Avrupalıların ülkemizi bilimsel olarak sahiplenmelerine dönük çalışmalarıdır. Böylece, yapılacak çalışmalarla kendi ülkemiz kamuoyu da hazırlanacak, vurucu darbeye kadar halkın gözü boyanacaktır.
Şimdi, bu konuda yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerden örnekler verelim.
Yıllardan beri yapılan arkeolojik çalışmalara batılıların verdiği destek ve ekipleri ile yaptıkları yönlendirmeler hepimizin malumudur. Sürekli olarak ülkemizdeki tahta, taş parçaları gündem edilerek bu toprakların batılılara ait olduğunun vurgusu yapılagelmiştir.
Günümüzde ise, bir adım daha atılarak "köklere dönüş" projesi uygulamaya konmuştur. Artık kayıp geçmişlerini ülkemizde aramaya gelen insan gruplarına rastlıyoruz. Bu ekipler temsil ettikleri halk grupları adına gelip, hem belli yörelerde araştırma yapıyorlar, hem de yerel halkın kökenlerinin Türk olmadığı konusunda aydınlatıcı(!) faaliyetler yapmaktadırlar. Kayıp geçmişlerini Anadolu topraklarında bulan İtalyan Veneto halkının başlattığı "Köklere Dönüş Projesi" kapsamında yola çıkan ekibe ülkemizdeki resmi yetkililer de gereken desteği vermekten çekinmiyorlar. Bu ekiplere en büyük desteği veren gruplardan birisinin de "Rotary Kulübü" olduğunun altını çizmekte fayda var.
Yurt dışında ise yapılan hummalı toplantılarla topraklarımızın asıl sahiplerinin kim olduğu konusunda akademik çalışmalar yapılıyor. Siz buna topraklarımızın şimdiden paylaşılması olarak da bakabilirsiniz.
19-25 Ağustos tarihleri arasında Fransa'nın başşehri Paris'te Sorbon Üniversitesi'nde Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac himayesinde 20. Uluslararası Bizans Araştırmaları Kongresi düzenleniyor. Bizans'ın ekonomisinden hukukuna kadar işlenecek yuvarlak masa tartışmalarında, hâlâ ayakta olan Bizans eserlerinin aslına uygun olarak kullanılması arzusu da dolaylı olarak dile getirilecek.
Daha önce İsveç'te yapılan Bizans konferansında Ayasofya ve Kariye camileri gibi; Zeyrek Camii'nin de (Pamakoristos Kilisesi) müze haline getirilmesi ısrarla istenmiş; Harvard Üniversitesi öğretim görevlisi Ihor Sevçenko, çay molalarında dolaylı olarak Bizans hipodromunun ortaya çıkarılması için Sultanahmet Camii'nin yıkılmasını teklif etmişti.
Evet bu bilgiler ışığında Avrupa Birliğini "siyasi ve ekonomik kurtarıcı" olarak görenlere samimi demek mümkün mü?
O halde söz milletin ve bu büyük milletin sahiplerinin olmalıdır.
Avrupa Birliği ile olan münasebetlerde bize uygulanan yaptırımlar, yöneticiler tarafından verilen karşılıksız tavizler ve batıya endeksli kötü yönetim tarafından kaybettiğimiz yüz milyarlarca dolara rağmen hâla Avrupa'nın ve ABD'nin gerçek yüzü milletimizden kaçırılmaya çalışılıyor.
Bakın oynanan oyunların vahametine...
Oyunun bir yüzü, ülkemizdeki değerleri yurt dışına kaçırmaya dönük. Bu bazen beyin göçü, bazen iş gücü göçü olduğu gibi; ülkemizin kendi kendine yetmeyeceği, kendi başına çözüm üretemeyeceği savı üzerine kurulmuş; milletimizin moralini bozma üzerine tezgahlanmıştır.
Ki, Ak partinin kuruluşunda Recep Tayyip Erdoğan'ın Avrupa'yı ülkemizin ayağına getirmek için, ekonomik ve siyasal sorunları çözmek için Avrupa Birliğine EVET! diyoruz sözü bile ya derin bir gaflettir veya Avrupalıyı, Avrupa Birliğini vazgeçilmez ve kurtarıcı gösterme manevrasıdır. Bu yaklaşımlar maalesef Avrupa'nın ülkemiz üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için bir alt yapılanmadır.
Oyunun ikinci perdesi is Avrupalıların ülkemizi bilimsel olarak sahiplenmelerine dönük çalışmalarıdır. Böylece, yapılacak çalışmalarla kendi ülkemiz kamuoyu da hazırlanacak, vurucu darbeye kadar halkın gözü boyanacaktır.
Şimdi, bu konuda yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerden örnekler verelim.
Yıllardan beri yapılan arkeolojik çalışmalara batılıların verdiği destek ve ekipleri ile yaptıkları yönlendirmeler hepimizin malumudur. Sürekli olarak ülkemizdeki tahta, taş parçaları gündem edilerek bu toprakların batılılara ait olduğunun vurgusu yapılagelmiştir.
Günümüzde ise, bir adım daha atılarak "köklere dönüş" projesi uygulamaya konmuştur. Artık kayıp geçmişlerini ülkemizde aramaya gelen insan gruplarına rastlıyoruz. Bu ekipler temsil ettikleri halk grupları adına gelip, hem belli yörelerde araştırma yapıyorlar, hem de yerel halkın kökenlerinin Türk olmadığı konusunda aydınlatıcı(!) faaliyetler yapmaktadırlar. Kayıp geçmişlerini Anadolu topraklarında bulan İtalyan Veneto halkının başlattığı "Köklere Dönüş Projesi" kapsamında yola çıkan ekibe ülkemizdeki resmi yetkililer de gereken desteği vermekten çekinmiyorlar. Bu ekiplere en büyük desteği veren gruplardan birisinin de "Rotary Kulübü" olduğunun altını çizmekte fayda var.
Yurt dışında ise yapılan hummalı toplantılarla topraklarımızın asıl sahiplerinin kim olduğu konusunda akademik çalışmalar yapılıyor. Siz buna topraklarımızın şimdiden paylaşılması olarak da bakabilirsiniz.
19-25 Ağustos tarihleri arasında Fransa'nın başşehri Paris'te Sorbon Üniversitesi'nde Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac himayesinde 20. Uluslararası Bizans Araştırmaları Kongresi düzenleniyor. Bizans'ın ekonomisinden hukukuna kadar işlenecek yuvarlak masa tartışmalarında, hâlâ ayakta olan Bizans eserlerinin aslına uygun olarak kullanılması arzusu da dolaylı olarak dile getirilecek.
Daha önce İsveç'te yapılan Bizans konferansında Ayasofya ve Kariye camileri gibi; Zeyrek Camii'nin de (Pamakoristos Kilisesi) müze haline getirilmesi ısrarla istenmiş; Harvard Üniversitesi öğretim görevlisi Ihor Sevçenko, çay molalarında dolaylı olarak Bizans hipodromunun ortaya çıkarılması için Sultanahmet Camii'nin yıkılmasını teklif etmişti.
Evet bu bilgiler ışığında Avrupa Birliğini "siyasi ve ekonomik kurtarıcı" olarak görenlere samimi demek mümkün mü?
O halde söz milletin ve bu büyük milletin sahiplerinin olmalıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Trump, Netanyahu ve Türkiye: Bölgedeki yeni denge / 15.04.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Hoş Geldin Atatürk penceresinden Haydar Baş / 14.04.2025
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025