Türk Tarih Kurumu'nun yayınladığı ve Prof. Dr. Erdoğan Merçel'in kaleme aldığı "Türkiye Selçukluları'nda Meslekler" adlı kitabın 185. Sayfasında "Saffar" yani bakırcı maddesinde Siirt'le ilgili bir anlatım mevcuttur:
"Celalettin Karatay'ın vakfiyesine göre, imardan artan parayla hana; yirmi bakır ve tabak, bakırdan on büyük, beş orta, beş küçük tencere, iki büyük leğen, iki büyük kazan temin edilmesi de o devirde bakır kap kacakın imal edildiğini açıkça göstermektedir. Öte yandan Siirt'te iyi bakır aletler ve eşi bulunmayan taslar yapılmakta olup bunlar o dönemde meşhurdu."
Yine aynı kitabın ekinde, 13. yüzyılda Siirt'te imal edilen baştan aşağı mükemmel motiflerle bezeli, gümüş kakma bronz bir şamdan resmine de yer verilmiştir. Şamdan, halen İstanbul'da Koç Holdinge bağlı Sadberk Hanım Müzesi'nde sergilenmektedir.
Demek ki Siirt, sadece yakın geçmişte değil uzak geçmişte de çok önemli bir bakırcılık merkeziydi. Hem de üst düzeyde sanat eserlerini yapabilen ustalara dahi ev sahipliği yapmıştı. Muhtemelen Şirvan'da bakır madeninin varlığı bu mesleği mümkün kılmıştır.
Benim çocukluğum Siirt'te Bakırcılar Çarşısı'nda geçti. Okul tatillerinde çarşıya koşarak gider, mesleğin inceliklerini öğrenmeye çalışırdım. Zamanla iyi bir işleme ustası olmuştum. Bakır işlemeciliğinde en büyük rakibimiz Gazianteplileri yakalamış hatta geçmiştik. Ata mesleği olduğu için de ailemizin uğraşı ve geçim kaynağıydı. Siirt'teki çarşı, arasta kültürünün önemli bir örneğiydi. Çarşı esnafı arasında tam bir sivil toplum örgütünün kuralları işliyordu. Saygı ve sevgi eksik olmazdı. İki hafta önce çarşımızın 46 yıl önceki futbol takımının fotoğrafı Siirt'in 52 yıllık gazetesi Mücadele Gazetesi'nde yayınlandı. Bir çarşı düşünün ki futbol takımı var. Artık gerisini siz düşünün. Siirt'te hali hazırda futbol takımı olan bir çarşı var mı? Beni bilgilendirirseniz sevinirim.
Bakırcılar, bir derneğe de sahipti. Başkanlığını uzun süre "Başkan" namıyla tanınan Başkan Musa Neşvet yapmıştı. Fakat Başkan Musa Neşvet unvanını benimle paylaşmak zorunda kaldı. Sağ olsun öğretmenim Ömer Arık sayesinde 23 Nisan 1982 yılında, Hürriyet ilkokulu 5. Sınıftayken bir günlüğüne Siirt Belediye Başkanı olmuştum. O günden sonra çarşıda bana da başkan dediklerinden bu unvanla çağrılan ikinci kişiydim.
Yakın geçmişe kadar bir evin olmazsa olmazı bakır gereçlerdi. Evlenecek çiftlerin bugün beyaz eşya mağazalarına gitmeleri ne anlama geliyorsa bakırcılar da o fonksiyonu icra ediyorlardı. Beşikten mezara kadar insanların yaşamı bakır eşyalarla irtibatlıydı.
Çocuk doğar doğmaz bir beşik edinilirdi. Bebek bezi olmadığından beşiğin altına bakır bir "since" konurdu. İnsanlar vefat ettiğinde ise gassal tarafından "çerğetun" kullanılarak yıkanırdı. Yani, Beşikten mezara kadar bakır hayatımızın bir parçasıydı.
Siirt'te birçok aile geçimini bakırcılık yaparak sağlardı. Bu ailelerin ürettiği ürünler yakın ve uzak köylere çerçiler vasıtasıyla pazarlanırdı. Barter veya takas ticareti yaygındı. Köylü ürettiği tarımsal veya hayvansal ürünleri çerçilere, bakır araç gereç karşılığı verirdi. Çerçiler de çift taraflı kazançlı bir ticarete imza atardı. Siirt'in en meşhur çerçilerinden biri rahmetli Hacı Abdullah Peşkar idi. Ayrıca kalaycılık ta Siirt'in önemli bir gelir kalemiydi. Onlarca kalaycı köylere giderek kalaycılıkla geçimini temin ederdi.
"Celalettin Karatay'ın vakfiyesine göre, imardan artan parayla hana; yirmi bakır ve tabak, bakırdan on büyük, beş orta, beş küçük tencere, iki büyük leğen, iki büyük kazan temin edilmesi de o devirde bakır kap kacakın imal edildiğini açıkça göstermektedir. Öte yandan Siirt'te iyi bakır aletler ve eşi bulunmayan taslar yapılmakta olup bunlar o dönemde meşhurdu."
Yine aynı kitabın ekinde, 13. yüzyılda Siirt'te imal edilen baştan aşağı mükemmel motiflerle bezeli, gümüş kakma bronz bir şamdan resmine de yer verilmiştir. Şamdan, halen İstanbul'da Koç Holdinge bağlı Sadberk Hanım Müzesi'nde sergilenmektedir.
Demek ki Siirt, sadece yakın geçmişte değil uzak geçmişte de çok önemli bir bakırcılık merkeziydi. Hem de üst düzeyde sanat eserlerini yapabilen ustalara dahi ev sahipliği yapmıştı. Muhtemelen Şirvan'da bakır madeninin varlığı bu mesleği mümkün kılmıştır.
Benim çocukluğum Siirt'te Bakırcılar Çarşısı'nda geçti. Okul tatillerinde çarşıya koşarak gider, mesleğin inceliklerini öğrenmeye çalışırdım. Zamanla iyi bir işleme ustası olmuştum. Bakır işlemeciliğinde en büyük rakibimiz Gazianteplileri yakalamış hatta geçmiştik. Ata mesleği olduğu için de ailemizin uğraşı ve geçim kaynağıydı. Siirt'teki çarşı, arasta kültürünün önemli bir örneğiydi. Çarşı esnafı arasında tam bir sivil toplum örgütünün kuralları işliyordu. Saygı ve sevgi eksik olmazdı. İki hafta önce çarşımızın 46 yıl önceki futbol takımının fotoğrafı Siirt'in 52 yıllık gazetesi Mücadele Gazetesi'nde yayınlandı. Bir çarşı düşünün ki futbol takımı var. Artık gerisini siz düşünün. Siirt'te hali hazırda futbol takımı olan bir çarşı var mı? Beni bilgilendirirseniz sevinirim.
Bakırcılar, bir derneğe de sahipti. Başkanlığını uzun süre "Başkan" namıyla tanınan Başkan Musa Neşvet yapmıştı. Fakat Başkan Musa Neşvet unvanını benimle paylaşmak zorunda kaldı. Sağ olsun öğretmenim Ömer Arık sayesinde 23 Nisan 1982 yılında, Hürriyet ilkokulu 5. Sınıftayken bir günlüğüne Siirt Belediye Başkanı olmuştum. O günden sonra çarşıda bana da başkan dediklerinden bu unvanla çağrılan ikinci kişiydim.
Yakın geçmişe kadar bir evin olmazsa olmazı bakır gereçlerdi. Evlenecek çiftlerin bugün beyaz eşya mağazalarına gitmeleri ne anlama geliyorsa bakırcılar da o fonksiyonu icra ediyorlardı. Beşikten mezara kadar insanların yaşamı bakır eşyalarla irtibatlıydı.
Çocuk doğar doğmaz bir beşik edinilirdi. Bebek bezi olmadığından beşiğin altına bakır bir "since" konurdu. İnsanlar vefat ettiğinde ise gassal tarafından "çerğetun" kullanılarak yıkanırdı. Yani, Beşikten mezara kadar bakır hayatımızın bir parçasıydı.
Siirt'te birçok aile geçimini bakırcılık yaparak sağlardı. Bu ailelerin ürettiği ürünler yakın ve uzak köylere çerçiler vasıtasıyla pazarlanırdı. Barter veya takas ticareti yaygındı. Köylü ürettiği tarımsal veya hayvansal ürünleri çerçilere, bakır araç gereç karşılığı verirdi. Çerçiler de çift taraflı kazançlı bir ticarete imza atardı. Siirt'in en meşhur çerçilerinden biri rahmetli Hacı Abdullah Peşkar idi. Ayrıca kalaycılık ta Siirt'in önemli bir gelir kalemiydi. Onlarca kalaycı köylere giderek kalaycılıkla geçimini temin ederdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024