Çankaya köşkü ile hükümet arasındaki diyalog oldukça dikkat çekici bir çerçeveye oturdu. Özellikle piyasaları allak bullak eden Başbakan Bülent Ecevit'in MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le olan "meşhur gürültülü kapışma"sının ardından koalisyon ortakları, Sezer'i adeta tecrit odasına attılar.
Her ne kadar Sezer, seçildiği ilk günlerdeki beyanatlarında Çankaya'nın "hükümetin noteri olmadığı"nın altını ısrarla çizdi ise de, malum gürültüden sonraki onay-veto profili, ilginç bir karaktere büründü.
Evet, sayın Sezer belki yine hükümetten gelen tüm yasaları onaylamıyor... Doğru. Ama Cumhurbaşkanı'nın vetodaki ilkeleri ve seçicilik normları son derece farklılaştı.
IMF talimatlı yasaları Meclis'ten geçirmek için Kemal Derviş'in uyguladığı "çıkmazsa giderim" yönteminin benzeri, koalisyon tarafından Sezer'e malum gürültülü kapışmadan sonra "onaylamazsan yardım kesilir, piyasa bozulur" şeklinde uygulandı. Nitekim önüne gelen yasaları, Anayasa'ya, kamu yararına, eşitlik ilkesine, sosyal adalete... vs. uygunluğu bakımından inceleyen Sezer, sanki Derviş yasaları konusunda "IMF'nin talimatlarına uygunluk" dışında bir ilkeyi göz önüne almadı. En riskli Telekom yasası dahil tüm IMF-Derviş konsorsiyumu yasaları Çankaya'dan onay gördü. Maalesef bu konsorsiyum yasalarının, kamu zararı niteliği bir tarafa, ulusal bağımsızlığımızı tehlikeye atan vahim yönleri konuşulmaktadır.
Temel sosyal, toplumsal ve anayasal ilkelere aykırı şekilde koalisyondan gelen kimi yasaları veto ederek hükümetin noteri olmadığını hissettiren Sezer, IMF ve Derviş yasaları konusunda da noter olmadığını göstermeliydi. Toplum bu onurlu beklentisine cevap bulamadı.
Bilakis kamuoyunun vaveylasına rağmen Sezer, bütün bu yasalara onay vererek adeta IMF'nin noteri konumunda iş gördü. Halbuki millet, bu global namertler karşısında sayın Cumhurbaşkanı'ndan "bugün belki paramız yok; ama şerefimiz, global güçlerin sülalesini satın alır" tarzında bir Anadolu mertliği beklemekteydi. Sezer ile ilgili bu beklenti ve imaj toplumun hafızasında tam kökleşirken, Cumhurbaşkanı sürpriz bir gelişme ile Tütün Yasası'nı veto etti.
Koalisyonun yabancılara tam teşne olma hüviyetine rağmen Sezer, ulusal ilkeler çerçevesinde beklenen tavrını koysaydı; IMF, bugün bir devlet kurumu olan Telekom'daki tayine bile şantajla müdahale etme cüretini gösteremezdi. Bu veto yönteminin bir başka vahim tarafı şudur; Türkiye'den bugün IMF'in şantajla taviz kopardığını gören AB'li dostlarımızın ülkemiz üzerindeki iştahları da kabardıkça kabarmaktadır. Bu bakımdan önümüzdeki günlerin bugünlerden daha ağır olacağını söylemek, kehanet olmasa gerek.
Bu veto yönteminden anlaşılıyor ki, Hazine arazilerini "diplomatık peşkeş"le milletin elinden çıkartan son satış yasası, Çankaya'dan dönecek. Eğer IMF'in, sümenaltından bir talimatı yoksa tabii...
Her ne kadar Sezer, seçildiği ilk günlerdeki beyanatlarında Çankaya'nın "hükümetin noteri olmadığı"nın altını ısrarla çizdi ise de, malum gürültüden sonraki onay-veto profili, ilginç bir karaktere büründü.
Evet, sayın Sezer belki yine hükümetten gelen tüm yasaları onaylamıyor... Doğru. Ama Cumhurbaşkanı'nın vetodaki ilkeleri ve seçicilik normları son derece farklılaştı.
IMF talimatlı yasaları Meclis'ten geçirmek için Kemal Derviş'in uyguladığı "çıkmazsa giderim" yönteminin benzeri, koalisyon tarafından Sezer'e malum gürültülü kapışmadan sonra "onaylamazsan yardım kesilir, piyasa bozulur" şeklinde uygulandı. Nitekim önüne gelen yasaları, Anayasa'ya, kamu yararına, eşitlik ilkesine, sosyal adalete... vs. uygunluğu bakımından inceleyen Sezer, sanki Derviş yasaları konusunda "IMF'nin talimatlarına uygunluk" dışında bir ilkeyi göz önüne almadı. En riskli Telekom yasası dahil tüm IMF-Derviş konsorsiyumu yasaları Çankaya'dan onay gördü. Maalesef bu konsorsiyum yasalarının, kamu zararı niteliği bir tarafa, ulusal bağımsızlığımızı tehlikeye atan vahim yönleri konuşulmaktadır.
Temel sosyal, toplumsal ve anayasal ilkelere aykırı şekilde koalisyondan gelen kimi yasaları veto ederek hükümetin noteri olmadığını hissettiren Sezer, IMF ve Derviş yasaları konusunda da noter olmadığını göstermeliydi. Toplum bu onurlu beklentisine cevap bulamadı.
Bilakis kamuoyunun vaveylasına rağmen Sezer, bütün bu yasalara onay vererek adeta IMF'nin noteri konumunda iş gördü. Halbuki millet, bu global namertler karşısında sayın Cumhurbaşkanı'ndan "bugün belki paramız yok; ama şerefimiz, global güçlerin sülalesini satın alır" tarzında bir Anadolu mertliği beklemekteydi. Sezer ile ilgili bu beklenti ve imaj toplumun hafızasında tam kökleşirken, Cumhurbaşkanı sürpriz bir gelişme ile Tütün Yasası'nı veto etti.
Koalisyonun yabancılara tam teşne olma hüviyetine rağmen Sezer, ulusal ilkeler çerçevesinde beklenen tavrını koysaydı; IMF, bugün bir devlet kurumu olan Telekom'daki tayine bile şantajla müdahale etme cüretini gösteremezdi. Bu veto yönteminin bir başka vahim tarafı şudur; Türkiye'den bugün IMF'in şantajla taviz kopardığını gören AB'li dostlarımızın ülkemiz üzerindeki iştahları da kabardıkça kabarmaktadır. Bu bakımdan önümüzdeki günlerin bugünlerden daha ağır olacağını söylemek, kehanet olmasa gerek.
Bu veto yönteminden anlaşılıyor ki, Hazine arazilerini "diplomatık peşkeş"le milletin elinden çıkartan son satış yasası, Çankaya'dan dönecek. Eğer IMF'in, sümenaltından bir talimatı yoksa tabii...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019