




Kanûn-ı Sânî 1330 (Ocak 1914) Sofya
Kardaşım Kâzım Karabekir Bey,
Mektubunuzu aldım. 2'nci Şube Müdür Muavini tayin olunmanızdan dolayı gerek sizi, gerekse orduyu tebrike layık görürüm.
Mektubunuzda gösterilen yüksek samimi sevgi, beni çok fazla sevindirmiştir. Son olarak yazdığım bir iki yazının Müdür Beyleri1 pek kızdırmış olduğunu bildirerek beni ikaz etmiş olmanıza da minnettarlığımı arz ederim.
Bununla beraber, bendeniz söz konusu yazıları tam bir saflıkla ve vazifeseverlik hissine bağlı olarak göndermiş ve kötü mana çıkarılacağını tahmin edememiştim.
Nitekim bu konuda hâlâ hayret içindeyim. Gerçi, bugün cevaben gelen yazı, bu noktada vaziyeti aydınlatmış ve yanlış anlaşılmanın neden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Azizim, bendeniz Sırp ordusu hakkında malumat alacak hâlde olmadığımı yazmadım. Yazımdan bu mana çıkarıldığına göre, yanlış anlamanın bu noktadan ileri geldiği anlaşılıyor. Bugünkü tarihli yazımla da bu yanlış anlamayı gidermeye çalıştım.
Üstlerden gelen emirleri harfiyen yerine getirmeye çalışmak bir meziyet ve o emirlerin uygulanamayacağını bildirmek ise bir acizdir.
Benim izlediğim yol, üzerime düşen vazifeleri hakkıyla yapmaktır. Ve bunun için Sırbiya ordusu hakkında bilgi talebini içeren emri tamamen yerine getirmeyi vicdani vecibe bilmekle beraber, bu konudaki güçlükleri de göstermek suretiyle üstlerimden talimat istemiştim. Şimdi de bu talimatı beklemekteyim.
Bugün aldığım yazının içeriğine bakılırsa, bu konuda talimat verilmediği gibi, bilginin harfiyen elde edilmesi lüzumuna da rastlanamamıştır. Dolayısıyla, verilen vazifenin aynen yapılması vicdani mecburiyetiyle endişeler içinde olan bendenizi bu belirsizlikten kurtarmak suretiyle gösterilecek sevgi eserlerine ve samimiyete ilelebet minnettar kalacağım.
Yazdıklarımın emredici ve eleştirici olarak değerlendirilmesine karşı, endişeyle, bir defa daha müsveddeleri gözden geçirdim. Ancak, yukarıda arz ettiğim vicdani mecburiyetten başka hiçbir güdünün yazılarıma karışmamış olduğuna kanaat getirerek gönül rahatlığına kavuştum.
Dolayısıyla, ileride yine böyle bir yanlış anlamanın önü alınmak üzere, hangi hususlar emredici ve eleştirici bulunmuş ise, bunların bildirilmesini bilhassa temenni ederim.
Hâl böyle iken, Şube müdürünün cevaben bizzat yazdığı şeyleri tercümeye hürmetinizin mâni olduğuna dair ifadelerinizden pek müteessir oldum ve üzüldüm.
Fikir ve anlayışımı ve yazılarımdaki güdüyü yukarıda arz ettikten sonra, şüphe yoktur ki, samimi bir arkadaşın tercümesini, gerçek sevgi hisleri sebebiyle uygun görmeyeceği ağır şeyleri alıp öğrenmekle de büsbütün şaşıracaktım ve tabii ki, vazifesini en iyi şekilde yapmak arzusunda bulunanlara gösterilecek kolaylık yerine, yapılan bu azarlamaların, ne kadar yersiz ve manasız olduğunu göstermek mecburiyetinde bulunacaktım.
Şurasını da ilave edeyim ki, değil böyle vazife yolunda ve hatta her konuda, şahsi haysiyetimi muhafaza için fedakârlıktan çekinmeyeceğim. Gönül almak için siz kardeşimden yardım görmeseydim ve hatta ..., bizzat müdafaaya koşacağıma şüphe buyurmayacağınızı zannederim.
Maksat, orduya hizmet ve bu suretle vatanın selametine yönelecek çalışmaya katılmaktır. Haysiyetsiz subayların nasıl felaketler hazırlamaya yatkın olduklarını, maalesef lüzumundan fazla tecrübe ettiğimiz için, ordudaki subayların yetiştirilmesi hakkındaki esas fikrin, şeref ve haysiyeti yüksek tutmaya yönelik olması gerektiği inancındayım.
İşte bu inanca dayandığım içindir ki, Alman Müdürü'nün sebep olmadan azarlamaya kalkışmış olmasını büyük bir hayretle karşılar ve haysiyet ve şerefe bu kadar az kıymet veren adı geçenin söz konusu meziyetlerden de nasibini pek alamadığını zannetmek isterim. Üstün hürmetlerimin kabulünü rica eder ve gözlerinizden öperim Kardaşım.
Ali Fethi Bey selamınıza pek ziyade teşekkür eder ve bilmukabele özel olarak hürmetlerini arz eder. Mustafa Kemal. (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Kardaşım Kâzım Karabekir Bey,
Mektubunuzu aldım. 2'nci Şube Müdür Muavini tayin olunmanızdan dolayı gerek sizi, gerekse orduyu tebrike layık görürüm.
Mektubunuzda gösterilen yüksek samimi sevgi, beni çok fazla sevindirmiştir. Son olarak yazdığım bir iki yazının Müdür Beyleri1 pek kızdırmış olduğunu bildirerek beni ikaz etmiş olmanıza da minnettarlığımı arz ederim.
Bununla beraber, bendeniz söz konusu yazıları tam bir saflıkla ve vazifeseverlik hissine bağlı olarak göndermiş ve kötü mana çıkarılacağını tahmin edememiştim.
Nitekim bu konuda hâlâ hayret içindeyim. Gerçi, bugün cevaben gelen yazı, bu noktada vaziyeti aydınlatmış ve yanlış anlaşılmanın neden ibaret olduğu anlaşılmıştır.
Azizim, bendeniz Sırp ordusu hakkında malumat alacak hâlde olmadığımı yazmadım. Yazımdan bu mana çıkarıldığına göre, yanlış anlamanın bu noktadan ileri geldiği anlaşılıyor. Bugünkü tarihli yazımla da bu yanlış anlamayı gidermeye çalıştım.
Üstlerden gelen emirleri harfiyen yerine getirmeye çalışmak bir meziyet ve o emirlerin uygulanamayacağını bildirmek ise bir acizdir.
Benim izlediğim yol, üzerime düşen vazifeleri hakkıyla yapmaktır. Ve bunun için Sırbiya ordusu hakkında bilgi talebini içeren emri tamamen yerine getirmeyi vicdani vecibe bilmekle beraber, bu konudaki güçlükleri de göstermek suretiyle üstlerimden talimat istemiştim. Şimdi de bu talimatı beklemekteyim.
Bugün aldığım yazının içeriğine bakılırsa, bu konuda talimat verilmediği gibi, bilginin harfiyen elde edilmesi lüzumuna da rastlanamamıştır. Dolayısıyla, verilen vazifenin aynen yapılması vicdani mecburiyetiyle endişeler içinde olan bendenizi bu belirsizlikten kurtarmak suretiyle gösterilecek sevgi eserlerine ve samimiyete ilelebet minnettar kalacağım.
Yazdıklarımın emredici ve eleştirici olarak değerlendirilmesine karşı, endişeyle, bir defa daha müsveddeleri gözden geçirdim. Ancak, yukarıda arz ettiğim vicdani mecburiyetten başka hiçbir güdünün yazılarıma karışmamış olduğuna kanaat getirerek gönül rahatlığına kavuştum.
Dolayısıyla, ileride yine böyle bir yanlış anlamanın önü alınmak üzere, hangi hususlar emredici ve eleştirici bulunmuş ise, bunların bildirilmesini bilhassa temenni ederim.
Hâl böyle iken, Şube müdürünün cevaben bizzat yazdığı şeyleri tercümeye hürmetinizin mâni olduğuna dair ifadelerinizden pek müteessir oldum ve üzüldüm.
Fikir ve anlayışımı ve yazılarımdaki güdüyü yukarıda arz ettikten sonra, şüphe yoktur ki, samimi bir arkadaşın tercümesini, gerçek sevgi hisleri sebebiyle uygun görmeyeceği ağır şeyleri alıp öğrenmekle de büsbütün şaşıracaktım ve tabii ki, vazifesini en iyi şekilde yapmak arzusunda bulunanlara gösterilecek kolaylık yerine, yapılan bu azarlamaların, ne kadar yersiz ve manasız olduğunu göstermek mecburiyetinde bulunacaktım.
Şurasını da ilave edeyim ki, değil böyle vazife yolunda ve hatta her konuda, şahsi haysiyetimi muhafaza için fedakârlıktan çekinmeyeceğim. Gönül almak için siz kardeşimden yardım görmeseydim ve hatta ..., bizzat müdafaaya koşacağıma şüphe buyurmayacağınızı zannederim.
Maksat, orduya hizmet ve bu suretle vatanın selametine yönelecek çalışmaya katılmaktır. Haysiyetsiz subayların nasıl felaketler hazırlamaya yatkın olduklarını, maalesef lüzumundan fazla tecrübe ettiğimiz için, ordudaki subayların yetiştirilmesi hakkındaki esas fikrin, şeref ve haysiyeti yüksek tutmaya yönelik olması gerektiği inancındayım.
İşte bu inanca dayandığım içindir ki, Alman Müdürü'nün sebep olmadan azarlamaya kalkışmış olmasını büyük bir hayretle karşılar ve haysiyet ve şerefe bu kadar az kıymet veren adı geçenin söz konusu meziyetlerden de nasibini pek alamadığını zannetmek isterim. Üstün hürmetlerimin kabulünü rica eder ve gözlerinizden öperim Kardaşım.
Ali Fethi Bey selamınıza pek ziyade teşekkür eder ve bilmukabele özel olarak hürmetlerini arz eder. Mustafa Kemal. (Atatürk'ün söylev ve demeçleri 1. ciltten)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.