Osmanlı imparatorluğu artık yıkılmaya yüz tutmaya başlayınca, yoğun bakıma düşen bir hasta misali O'nu kurtarmak için çeşitli tedavi yöntemleri teklif edilmiş ve uygulanmak istenmişti.
XVIII. yüzyıl ortalarına kadar büyük bir güç olan Osmanlı Devleti, XIX. yüzyılın başlarında bu gücünü büyük oranda kaybetmiş ve yıkılma sürecine girmişti. Osmanlı Devleti aydınları bu duruma engel olabilmek amacıyla bir takım girişimlerde bulunmuş ve girişimleri tatbik etmek amacıyla bir takım fikir akımları ortaya çıkmıştır.
Osmanlı Devleti içindeki aydınlar, ülkede; siyasi, kültürel bütünlüğü sağlama düşüncesi ile ülkeyi ve milleti kurtarmak için bazı fikirlere başvurmuştur, bunlar; Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılıktır.
Bu fikir akımlarının temel gayesi aslında devleti ve milleti kurtarmaktı. Ortak noktaları bulundukları şartlarda kurtuluş için en iyi olacağını düşündükleri yolu seçmeleriydi. Osmanlıda eğitimli-eğitimsiz, zengin-fakir, şehirli-köylü bir milleti oluşturan bütün fertleri birbirine bağlayacak ortak bir payda oluşturmak temel gayeydi.
Aslında devleti, milleti esaretten ve yok olmaktan kurtarmak için çıkarlar, şartlar, rasyonalite neyi gerektiriyorsa zamanın şartlarına göre, aydınlar o argümana sarılmışlardı. Sanki hasta yoğun bakımdan çıksın, ayağa kalksın da tedavinin adı, şekli çok da önemli görülmemiş gibiydi. Burada devleti ve milleti manda esaretine layık görenleri ayrı tutuyoruz.
Neydi bu argümanlar diye baktığımızda şunları görüyoruz;
1- Osmanlıcılık 2- İslamcılık 3- Türkçülük 4- Batıcılık
Osmanlıcılık:
İmparatorluk bünyesindeki tüm kavim, cemaat ve milletlerin; din, mezhep ve etnik farkları gözetilmeksizin adalet, hürriyet, eşitlik ortamında beraber yaşamalarını temin etmek istedikleri bir anlayıştır. Osmanlıcılık fikri, devletin kuruluşunda ve şekillenmesinde fiilen mevcut ve yaşayan bir olguydu. Osmanlıcılık akımı siyasi düşüncesi Osmanlı'daki cemaat ve milliyet farklılıklarını aşan ve tüm Osmanlı topluluğuna aynı anda hitap eden ilk ideolojik yaklaşımdır.
Ancak; sonuçta 1860'tan sonra benimsenen ve II. Abdülhamit tarafından da desteklenen Osmanlıcılık ideolojisi, Balkan Savaşları'ndan sonra imparatorluk sınırları içinde patlak veren bağımsızlık mücadeleleri sonucu, geçerliğini kaybetmiştir.
İslamcılık (Panislamizm):
Aynı zamanda Balkanlar'daki Müslüman unsurların devletten kopmasını önlemek amacına dayanır. Yani bu akıma bağlı olanların, genellikle Osmanlı Devleti içindeki Türk olmayan Müslüman halklarla kaynaşma, birlikte hareket etme düşüncesini ileri sürmüşlerdir. Bu bağlamda Osmanlı bütünlüğünün korunması amaçlanmaktadır.
Ancak; bu da başarılı olamamıştır. Üstelik I. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin kışkırttığı Araplar Türklere karşı savaşmıştır. "İslamcılık anlayışının başarısızlıkla sonuçlanmasına örnek; I. Dünya Savaşı'nda Arap uluslarının Osmanlıya karşı isyan etmesidir.
Batıcılık:
Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı karşısında geri kalmış olduğunu vurgulayarak, devletin devamlılığı için her tür alanda Batı medeniyetinin örnek alınmasını ve Avrupa devletleri ile yakın ve iyi ilişkiler kurulmasını zorunlu kılar.
Tabi bu yakın ilişkiler denilince şunu anlıyoruz; "Bizdeki batıcılık, Türk toplumunu çağdaş medeniyet yönünde geliştirmektir.
Batı'da ise batıcılık, Batı diplomasisine uymaktır. Batının çıkarlarını korumak ve o çıkarlara uygun hareket etmektir. Buna uymayanlar Batı düşmanıdır. Tam Bağımsızlıktan yana olan Türklerin batıcılık anlayışıyla, batılıların batıcılık anlayışı taban tabana zıttır.
Aslında batıcılık fikrini eleştirenler de Avrupa'yı körü körüne taklit edenlere eleştiri getiriyor ve batılıların batıcılık anlayışına kayıtsız şartsız kölelik yapanları ret ediyorlar.
Batıyı Körü körüne taklit etmek isteyenler Türk milletini batının, bâtılın rıhtımına bağlamış oluyorlar. Ancak Atatürk'ün batıcılığı çağdaşlaşmadır ve Türk milletini ve devletini kendi milli diplomasisi ve milli siyasetiyle, milli ekonomisiyle, milli eğitimiyle devletini, milletini tüm dünya devletlerine karşı en gelişmiş, en ileri tam bağımsız, egemen, muktedir bir devlet ve millet yapmaktır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini de bu amaçla kurmuştur. (Devam edecek…)
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025





















































































