"Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor.
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgâr bekliyor"...
Geçen hafta sonu BTP İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlemiş olduğu "Şehit Aileleri İle Dayanışma ve Katılım Gecesi"ni televizyondan seyrederken gayri ihtiyarî ağzımdan Arif Nihat Asya'nın bu dörtlüğü döküldü.
Öcalan'ın İmralı mahkemesi sırasında duyguları alabildiğine istismar edilen; alel acele kurulan açık hava stüdyoları ve canlı yayın arabalarıyla adeta bir uzay üssünü andıran Mudanya İskelesinde her duruşma dönüşü kapışılarak birbiri ardına röportajlar yapılan Şehit Aileleri, örtülü olarak duruşmanın hemen arkasından; fakat daha açık ve net olarak da 12 Ocak 2000 tarihli "Öcalan'ın dosyasının askıya alınması"nı öngören Genel Başkanlar Zirvesi'nden sonra unutulmuş, duyguları deyim yerindeyse soğumaya terk edilmişti.
Terk edilen duygular aslında; Şehit yakınlarını görüşmeye geldiklerinde kovalayan Genel Başkanlara aitti.
Hiç soğur muydu evlât, kardeş, koca acısı? Ateş düştüğü yeri yakmaz mıydı?
Şehit yakınlarının hatırları Askerlik Şubeleri ve Garnizon Komutanlıkları aracılığı zaman zaman sorulmakta ve imkânlar çerçevesinde günlük dertlerine çözümler bulunmaktadır.
Fakat iş, eğitim, iskân, rehabilitasyon gibi kalıcı problemlerin çözümü, bütün bu konularda devlet imkânlarını kullanan siyasi iktidarın elindedir. Yaraya esas merhemin siyasi iktidar ve partiler aracılığı ile saplanması gerekir.
Fakat 12 Ocak'ta Öcalan ile masaya oturulduğu ve bir anlamda da "zımni ateşkes" sağlandığının zannedildiği için "diğer taraf" unutulmuş, unutturulmuş, bilinçli olarak bir kenara itilmiştir.
12 Ocak ile başlayan süreçte Şehit Aileleri ve Yakınları siyasi destekten yoksundurlar. Gittikleri her partide kapılar yüzlerine kapanmaktadır.
Öcalan'ı asacağız diye oy isteyen, alan parti bile sözünü unutmuş görünmektedir.
Aslında terör örgütü ile varıldığı ileri sürülen mutabakat işlememektedir. Zaten mutabakat filan değil, koalisyon ortakları tarafından tek taraflı olarak geri atılan bir adım vardır.
Doğu ve Güneydoğu'da teröristlerle girilen çatışmalar; "Kamuoyu uyanır, tepki duyar, milliyetçilik hisleri canlanır, bu da ne güzel devam etmekte olan AB sürecini baltalar" düşüncesindeki mütareke basını tarafından filtre edilmektedir.
PKK teslim olmamış, silâh teslim etmemiştir. Kuzey Irak'taki kamplarda barınmakta, eğitime devam etmektedir. İran, Ermenistan ve Yunanistan ile Kıbrıs Rum Kesimi hali hazırda lojistik destek temin eden ülkelerdir.
İran Dışişleri Bakanı Harrazi son Ankara ziyaretinde PKK'yı bir türlü "terörist örgüt" olarak niteleyememiştir.
Çatışmalarda göreceli bir duraklama söz konusudur. Bu taktik bir gerilemedir. PKK ağırlığı, mücadelenin bir sonraki aşaması olan siyasi tanınmaya vermiştir.
NATO İttifak Senedi'nin 5'inci maddesi yürürlükte olduğu halde MED-TV halâ yayın yapabilmekte, NATO'nun Merkezi Brüksel'de "Sürgünde Parlâmento ve Hükümet" kurma çalışmaları son sürat devam etmektedir.
10 Kasım'da eşkıya reisinin ikâmetgâhındaki fotoğrafları yayınlanmıştır. Eşkıya başı Avrupa'daki gazetesine başyazı yazmaktadır. Örgütünü yüreklendirmekte, taktik vermektedir.
Şehit Aileleri ve yakınlarını ise kimse arayıp sormamaktadır.
Gelen her AB yetkilisinin ziyaret ettiği malûm dernekler arasında elbette yoktur Şehit Aileleri. Fakat hükümetin görüşme protokolunda neden yokturlar?
İşte bu ortamda BTP'nin Şehit Aileleri'ne el uzatıp, onların ellerini öpmesi doğru zamanda, doğru yerde ve doğru vasatta yapılmış bir harekettir.
Fizikte olduğu gibi siyasette de boşluk doldurulur. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin; BTP bu boşluğu son derece iyi tespit etmiş ve doldurmuştur.
Kıskanıyorsanız siz de yapın; yapamıyorsanız, düşün peşimize gösterelim.
Şehitler tepesi elbette boş ve sahipsiz; bayrak elbette rüzgârsız kalmayacaktır.
Toprağını kahramanlar bekliyor.
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgâr bekliyor"...
Geçen hafta sonu BTP İstanbul İl Başkanlığı'nın düzenlemiş olduğu "Şehit Aileleri İle Dayanışma ve Katılım Gecesi"ni televizyondan seyrederken gayri ihtiyarî ağzımdan Arif Nihat Asya'nın bu dörtlüğü döküldü.
Öcalan'ın İmralı mahkemesi sırasında duyguları alabildiğine istismar edilen; alel acele kurulan açık hava stüdyoları ve canlı yayın arabalarıyla adeta bir uzay üssünü andıran Mudanya İskelesinde her duruşma dönüşü kapışılarak birbiri ardına röportajlar yapılan Şehit Aileleri, örtülü olarak duruşmanın hemen arkasından; fakat daha açık ve net olarak da 12 Ocak 2000 tarihli "Öcalan'ın dosyasının askıya alınması"nı öngören Genel Başkanlar Zirvesi'nden sonra unutulmuş, duyguları deyim yerindeyse soğumaya terk edilmişti.
Terk edilen duygular aslında; Şehit yakınlarını görüşmeye geldiklerinde kovalayan Genel Başkanlara aitti.
Hiç soğur muydu evlât, kardeş, koca acısı? Ateş düştüğü yeri yakmaz mıydı?
Şehit yakınlarının hatırları Askerlik Şubeleri ve Garnizon Komutanlıkları aracılığı zaman zaman sorulmakta ve imkânlar çerçevesinde günlük dertlerine çözümler bulunmaktadır.
Fakat iş, eğitim, iskân, rehabilitasyon gibi kalıcı problemlerin çözümü, bütün bu konularda devlet imkânlarını kullanan siyasi iktidarın elindedir. Yaraya esas merhemin siyasi iktidar ve partiler aracılığı ile saplanması gerekir.
Fakat 12 Ocak'ta Öcalan ile masaya oturulduğu ve bir anlamda da "zımni ateşkes" sağlandığının zannedildiği için "diğer taraf" unutulmuş, unutturulmuş, bilinçli olarak bir kenara itilmiştir.
12 Ocak ile başlayan süreçte Şehit Aileleri ve Yakınları siyasi destekten yoksundurlar. Gittikleri her partide kapılar yüzlerine kapanmaktadır.
Öcalan'ı asacağız diye oy isteyen, alan parti bile sözünü unutmuş görünmektedir.
Aslında terör örgütü ile varıldığı ileri sürülen mutabakat işlememektedir. Zaten mutabakat filan değil, koalisyon ortakları tarafından tek taraflı olarak geri atılan bir adım vardır.
Doğu ve Güneydoğu'da teröristlerle girilen çatışmalar; "Kamuoyu uyanır, tepki duyar, milliyetçilik hisleri canlanır, bu da ne güzel devam etmekte olan AB sürecini baltalar" düşüncesindeki mütareke basını tarafından filtre edilmektedir.
PKK teslim olmamış, silâh teslim etmemiştir. Kuzey Irak'taki kamplarda barınmakta, eğitime devam etmektedir. İran, Ermenistan ve Yunanistan ile Kıbrıs Rum Kesimi hali hazırda lojistik destek temin eden ülkelerdir.
İran Dışişleri Bakanı Harrazi son Ankara ziyaretinde PKK'yı bir türlü "terörist örgüt" olarak niteleyememiştir.
Çatışmalarda göreceli bir duraklama söz konusudur. Bu taktik bir gerilemedir. PKK ağırlığı, mücadelenin bir sonraki aşaması olan siyasi tanınmaya vermiştir.
NATO İttifak Senedi'nin 5'inci maddesi yürürlükte olduğu halde MED-TV halâ yayın yapabilmekte, NATO'nun Merkezi Brüksel'de "Sürgünde Parlâmento ve Hükümet" kurma çalışmaları son sürat devam etmektedir.
10 Kasım'da eşkıya reisinin ikâmetgâhındaki fotoğrafları yayınlanmıştır. Eşkıya başı Avrupa'daki gazetesine başyazı yazmaktadır. Örgütünü yüreklendirmekte, taktik vermektedir.
Şehit Aileleri ve yakınlarını ise kimse arayıp sormamaktadır.
Gelen her AB yetkilisinin ziyaret ettiği malûm dernekler arasında elbette yoktur Şehit Aileleri. Fakat hükümetin görüşme protokolunda neden yokturlar?
İşte bu ortamda BTP'nin Şehit Aileleri'ne el uzatıp, onların ellerini öpmesi doğru zamanda, doğru yerde ve doğru vasatta yapılmış bir harekettir.
Fizikte olduğu gibi siyasette de boşluk doldurulur. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin; BTP bu boşluğu son derece iyi tespit etmiş ve doldurmuştur.
Kıskanıyorsanız siz de yapın; yapamıyorsanız, düşün peşimize gösterelim.
Şehitler tepesi elbette boş ve sahipsiz; bayrak elbette rüzgârsız kalmayacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002