Malum olduğu üzere Rusya ile Ukrayna arasında sıcak çatışma başladı. Bu da savaş sirenlerinin dünyanın her yerinde yankılanmasına neden oldu. Bu savaş sirenlerinin korkunç sesinin getireceği olayların, savaşın sonuçlarını her kesim kendi perspektifinden yorumluyor, sonuçları kestirmeye çalışıp kendi lehine fayda sağlayacak bir duruş sergilemeye uğraşıyor. Herkes kendince haklı gerekçeler ortaya koyuyor.
Ancak olan insanlara ve insanlığa oluyor. Kadınlara, çocuklara kısaca sivil halka oluyor.
Savaşın asıl yaptığı, yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder. Savaşların insanlardan barışı ve canları aldığı doğru, barışın yanı sıra belki savaşın direkt içinde olmayan farklı coğrafyalarda yaşayan insanların da huzurunu, emeğini, üretimini, ticaretini olumsuz anlamda çok etkiler. Savaş oligartları insanların zihinlerini korkuyla, savaşla, açlıkla, ölümle, darmadağın eder sonra da dilediği gibi yeniden biçimlendirerek hükmetme kudretlerinin devamı için bir araya getirirler. Bu filmi tarihte çok izledik.
G.Orwell 'in 1984 adlı eserinden alıntıyla sosyal medyada çok dolaşan bir sözü aslında tarihteki pek çok savaşın özeti gibi; "Savaş; generaller için onur, zenginler için para, yoksullar için sefalettir." Doğru mu doğru.
Savaşın ne olduğunu, barışın ne kadar kıymetli ve önemli olduğunu hiçbir harbini kaybetmeyen büyük asker, devlet adamı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK bakın nasıl anlatıyor;
"Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."
"Askeri hareketler, siyasi faaliyetlerin ümitsiz olduğu noktada başlar. Ümidin güvenli bir surette geri dönüşü, orduların hareketinden daha seri hedeflere ulaşmayı temin edebilir."
"Barış ulusları refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur."
"Dünyada milletler bir apartmanın sakinleri gibi kabul edilir. Eğer bir apartman, sakinlerinin bazıları tarafından ateşe verilirse, diğerlerinin yangının etkisinden kurtulmasına imkân yoktur."
"Türkiye'nin güvenliğini amaç tutan, hiçbir ulusun aleyhine olmayan bir barış istikameti bizim düsturumuz olacaktır."
"En uzakta sandığımız bir olayın bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz. Bunun için insanoğlunun hepsini bir gövde ve bir ulusu bunun organı saymak gerekir. Bir gövdenin parmağının ucundaki acıdan öteki bütün organlar etkilenir."
"Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız."
"İnsanları mutlu edecek tek vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamaya yarayan hareket ve enerjidir."
"Yurtta barış, dünyada barış!"
"Küçük kıvılcımlar, büyük yangınlar doğurur!"
"Ancak ileride bir gün... Gelirse yine işgalciler, ellerinde silahlarla, flamalarla; geldikleri gibi giderler."
Hayatı savaş meydanlarında geçmiş büyük komutan Atatürk'ün Barışa verdiği önemi yukarıda bir demet olarak aktardığım o hikmet dolu sözlerinden anlamak mümkün. Bu anlayış, feraset ve deha sayesinde neredeyse bölgesinde 1. Dünya Savaşı'ndan sonra harbe girmeyen tek ülkeyiz.
Ebetteki bal bal demekle ağız tatlanmadığı gibi, barış barış demekle de barışı sağlayamayız, bunun için güçlü olmak gerekiyor. Bunu çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu işin yani barışın ekonomik anlamda güçlü olmaktan geçtiğini çok iyi biliyordu. 17 Şubat - 4 Mart 1923'te İzmir İktisat Kongresini yaptı. Milli ekonominin yol haritasını oluşturdu. Bu nedenle "Her fabrika bir kaledir" düsturuyla sanayi hamleleri yaptı. Tarımı, hayvancılığı güçlendirdi. Ülkesini ve milletini muasır medeniyetler düzeyine çıkarmak için bütün imkânları milleti için seferber ediyordu.
Bütün ümidini gençliğe bağlayan Atatürk; kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyeti halkının büyük fedakârlıklarıyla el ele vererek kurdu. Ömrü harp meydanlarında geçen, her türlü yokluğu, acıyı, zorlukları yaşayan Atatürk bütün insanlığa adeta ders veriyor, savaşın insanlar için ne kadar kötü olduğunu, bizzat yaşayan biri olarak, "Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir" sözüyle özetliyor.
Allah önce yurdumuzu, milletimizi, devletimizi savaşlardan korusun. Sonra da tabi ki bütün insanlığı korusun.
"Yurtta barış, dünyada barış."
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025