Kolera Epidemileri
Bazan bir hastalık belirli bölgelerde başlamakta ve tüm dünyaya yayılabilmektedir. Mesela Kolera 1835 yılında Celebes Adalarında, Endonezya yakınlarında başlamış, ve oradan da tüm dünyaya zaman zaman yayılma göstermiştir. Yayılmalar önce:
1- Filipinlere ve Kore'ye,
2- Vietnam, Kamboçya, Burma, Hindistan, Pakistan, İran, Kafkaslara,
3- Irak, Ürdün, Mısır ve Afrika devletlerine,
4- Suudi Arabistan, Yemen ve komşu ülkelere zaman zaman yayılmalar olmuştur. Sonunda 1915 yılında Balkanlar'a kadar gelmiştir. Bu kolera salgını -Epidemisinde onmilyonlarca insan ölmüş ve arkasında mezarlıklar dolusu insan kaybedilmiştir.
İlk mikrobun bulunması ve tanımı
Mesela 1849 yılında, Kolera mikrobu daha bilinmemesine rağmen, Londra'da görülen kolera Epidemisinde, İngiliz doktoru John Snow koleranın bir su kuyusundan bulaştığını tespit ederek yayılmasını durdurabilmiştir.
İlk Bakteri ise, 1876 yılında Robert Koch tarafından bulunmuştur. Adına da Bacillus Anthracis, yani şarbon mikrobu denmiştir.
Daha sonrasında ise, mikroskopik olarak binlerce değişik mikrobun keşifleri takip etmiştir.
Epidemilerde ekolojik faktörün önemi
1939 yılında meşhur Rus araştırıcı ve ilim adamı -Epidemiolog olan Evgeniy Pavlovski, Epidemilerin çıkmasında bölgesel dünyadaki ekolojik faktörlerin de rol oynadığını önesürmüştür.
Nitekim son olarak bakteri Epidemileri son yıllarda dünya haritasından nerdeyse silinmiş görümektedir. Günümüzde Sıtma, Kolera, Sifilisruam, Sarıhumma, Tetanus (Kazıklı humma), Çiçek hastalığı, Verem (Tüberkülöz), Tifüs, Lepra (Cüzzam) ve benzeri kronik endemik hastalıklar yavaş yavaş tarihe karşımıştır.
Çeşitli Antibiotiklerin keşifleri ile bu tür hastalıkların kökü kurutulmuştur.
Bunun yanında bazı hastalıkların kaybolmasında aşılar da çok önemli rol oynamıştır. Mesela çocuk felci aşısı, çiçek aşısı, değişik grupal enfeksiyon aşıları, kuduz aşıları, tetanus aşısı, tifo, tifos aşıları ve daha birçok hastalığa karşı yapılan aşılar insanları bu hastalıklara karşı korumaktadır. Onun için bu hastalıkların bazıları da tarih olmuştur.
Ama insanlar yerlerinde uslu durmamaktadır. İyi niyetli bilim adamları yanında, bu bilimsel çalışmaları suistimal edenler de olabilmektedir. Mesela bazı devletler düşmanlarına karşı kullanmak üzere, bazı biolojik silahları yeniden sunni olarak laboratuarlarda geliştirmektedirler.
Bu biyolojik silahlar arasında mesela antraks, şarbon hastalığı mikrobunu, çiçek aşısı virüsünü ve benzeri biyolojik silahları, özel olarak imal etmektedirler. Bunları gizli bir şekilde daha sonraları için tebir olarak saklamaktadırlar. Böylece düşmanlarına karşı üstünlük sağlamak istemektedirler. BM tarafından bunlar yasaklanmıştır. Ama hemen hemen bütün büyük ve güçlü devletler bunları ellerinde gizli olarak tutmaktadırlar. Tabii ki bunların yanında kimyevi gizli silahlar ve nükleer silahlar da mevcuttur. Ama onlar konumuzun dışındadır.
Çin-Hong Kong- etraf ülkeler ve Kanada
Hızlı ulaşım sistemi ve hastalığın uzun kuluçka devri dünyayı korkutmaktadır. Hastalık bulaştıktan sonra 8-10 gün geçen sağlıklı görünümlü kuluçka devresi sebebiyle, hastaların tecrit (izolasyon) edilmeleri de kolay olmamaktadır. Bu sebeple bir yerde bu hastalık görülünce acaba kimlere daha bulaşmış olabilir sorusuna halen cevap verilememektedir.
Böylece hastalığa karşı alınan tedbirler, hastalığın yayılmasının çok gerisinde seyretmektedir.
Bu durumdan en çok korkan devamlı seyahat eden turistler ve acentalar ile hava personeli olmaktadır. Kısacası dünya büyük tedirginlik içinde hastalığın gelişmelerini takip etmektedir. Bu korku öyle gelişti ki; şu anda Irak'taki hadiseler bile ikinci plana düşmüş durumdadır.
Sars'ın Çin dışına yayılması
Hastalığın Toronto'da görülmesi büyük kargaşaya sebep olmuştur. Şu anda Toronto'da ve Kanada'nın her bölgesinde Sars korkusu ve heyecanı yaşanmaktadır. Bir taraftan WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) bu şehri tehlikeli bölgelerden biri ilan etmekte, diğer taraftan şehir belediye başkanı "Toronto emin şehirlerden biridir" demektedir. Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Sağlık teşkilatı tehlikeyi olduğu gibi göstermeye çalışmakta, siyasiler ise bunu örtbas etmeye çalışmaktadırlar. "Korkulacak bir durum yoktur" demektedir.
Ama dünya böyle düşünmemektedir. Toronto takımlarının diğer yerlerdeki takım oyunları kaldırılmaktadır. Maçlar iptal edilmektedir.
Sars (ağır solunum yetmezlik sendromu) belirtileri ile tanınan bu hastalık turizme ve bütün topluluklara ağır zarar vereceği düşünülmektedir.
Hastalığın sağlık, sosyal, siyasi, ekonomik ve psikolojik büyük zararlar verebileceği düşünülmektedir.
Daha şimdiden 6.000 hasta kadar görüldüğü düşünülmektedir. Üstelik hastalığın görüldüğü mahalleler, tedavi edildiği hastaneler bütün personelleri ile birlikte 10 gün kadar tecrit edilmektedir. Bu uygulama ise, gerek hastane personeli, gerekse mahalle sakinleri tarafından büyük infiallere sebep olmaktadır.
Bazan bir hastalık belirli bölgelerde başlamakta ve tüm dünyaya yayılabilmektedir. Mesela Kolera 1835 yılında Celebes Adalarında, Endonezya yakınlarında başlamış, ve oradan da tüm dünyaya zaman zaman yayılma göstermiştir. Yayılmalar önce:
1- Filipinlere ve Kore'ye,
2- Vietnam, Kamboçya, Burma, Hindistan, Pakistan, İran, Kafkaslara,
3- Irak, Ürdün, Mısır ve Afrika devletlerine,
4- Suudi Arabistan, Yemen ve komşu ülkelere zaman zaman yayılmalar olmuştur. Sonunda 1915 yılında Balkanlar'a kadar gelmiştir. Bu kolera salgını -Epidemisinde onmilyonlarca insan ölmüş ve arkasında mezarlıklar dolusu insan kaybedilmiştir.
İlk mikrobun bulunması ve tanımı
Mesela 1849 yılında, Kolera mikrobu daha bilinmemesine rağmen, Londra'da görülen kolera Epidemisinde, İngiliz doktoru John Snow koleranın bir su kuyusundan bulaştığını tespit ederek yayılmasını durdurabilmiştir.
İlk Bakteri ise, 1876 yılında Robert Koch tarafından bulunmuştur. Adına da Bacillus Anthracis, yani şarbon mikrobu denmiştir.
Daha sonrasında ise, mikroskopik olarak binlerce değişik mikrobun keşifleri takip etmiştir.
Epidemilerde ekolojik faktörün önemi
1939 yılında meşhur Rus araştırıcı ve ilim adamı -Epidemiolog olan Evgeniy Pavlovski, Epidemilerin çıkmasında bölgesel dünyadaki ekolojik faktörlerin de rol oynadığını önesürmüştür.
Nitekim son olarak bakteri Epidemileri son yıllarda dünya haritasından nerdeyse silinmiş görümektedir. Günümüzde Sıtma, Kolera, Sifilisruam, Sarıhumma, Tetanus (Kazıklı humma), Çiçek hastalığı, Verem (Tüberkülöz), Tifüs, Lepra (Cüzzam) ve benzeri kronik endemik hastalıklar yavaş yavaş tarihe karşımıştır.
Çeşitli Antibiotiklerin keşifleri ile bu tür hastalıkların kökü kurutulmuştur.
Bunun yanında bazı hastalıkların kaybolmasında aşılar da çok önemli rol oynamıştır. Mesela çocuk felci aşısı, çiçek aşısı, değişik grupal enfeksiyon aşıları, kuduz aşıları, tetanus aşısı, tifo, tifos aşıları ve daha birçok hastalığa karşı yapılan aşılar insanları bu hastalıklara karşı korumaktadır. Onun için bu hastalıkların bazıları da tarih olmuştur.
Ama insanlar yerlerinde uslu durmamaktadır. İyi niyetli bilim adamları yanında, bu bilimsel çalışmaları suistimal edenler de olabilmektedir. Mesela bazı devletler düşmanlarına karşı kullanmak üzere, bazı biolojik silahları yeniden sunni olarak laboratuarlarda geliştirmektedirler.
Bu biyolojik silahlar arasında mesela antraks, şarbon hastalığı mikrobunu, çiçek aşısı virüsünü ve benzeri biyolojik silahları, özel olarak imal etmektedirler. Bunları gizli bir şekilde daha sonraları için tebir olarak saklamaktadırlar. Böylece düşmanlarına karşı üstünlük sağlamak istemektedirler. BM tarafından bunlar yasaklanmıştır. Ama hemen hemen bütün büyük ve güçlü devletler bunları ellerinde gizli olarak tutmaktadırlar. Tabii ki bunların yanında kimyevi gizli silahlar ve nükleer silahlar da mevcuttur. Ama onlar konumuzun dışındadır.
Çin-Hong Kong- etraf ülkeler ve Kanada
Hızlı ulaşım sistemi ve hastalığın uzun kuluçka devri dünyayı korkutmaktadır. Hastalık bulaştıktan sonra 8-10 gün geçen sağlıklı görünümlü kuluçka devresi sebebiyle, hastaların tecrit (izolasyon) edilmeleri de kolay olmamaktadır. Bu sebeple bir yerde bu hastalık görülünce acaba kimlere daha bulaşmış olabilir sorusuna halen cevap verilememektedir.
Böylece hastalığa karşı alınan tedbirler, hastalığın yayılmasının çok gerisinde seyretmektedir.
Bu durumdan en çok korkan devamlı seyahat eden turistler ve acentalar ile hava personeli olmaktadır. Kısacası dünya büyük tedirginlik içinde hastalığın gelişmelerini takip etmektedir. Bu korku öyle gelişti ki; şu anda Irak'taki hadiseler bile ikinci plana düşmüş durumdadır.
Sars'ın Çin dışına yayılması
Hastalığın Toronto'da görülmesi büyük kargaşaya sebep olmuştur. Şu anda Toronto'da ve Kanada'nın her bölgesinde Sars korkusu ve heyecanı yaşanmaktadır. Bir taraftan WHO (Dünya Sağlık Teşkilatı) bu şehri tehlikeli bölgelerden biri ilan etmekte, diğer taraftan şehir belediye başkanı "Toronto emin şehirlerden biridir" demektedir. Her kafadan bir ses çıkmaktadır. Sağlık teşkilatı tehlikeyi olduğu gibi göstermeye çalışmakta, siyasiler ise bunu örtbas etmeye çalışmaktadırlar. "Korkulacak bir durum yoktur" demektedir.
Ama dünya böyle düşünmemektedir. Toronto takımlarının diğer yerlerdeki takım oyunları kaldırılmaktadır. Maçlar iptal edilmektedir.
Sars (ağır solunum yetmezlik sendromu) belirtileri ile tanınan bu hastalık turizme ve bütün topluluklara ağır zarar vereceği düşünülmektedir.
Hastalığın sağlık, sosyal, siyasi, ekonomik ve psikolojik büyük zararlar verebileceği düşünülmektedir.
Daha şimdiden 6.000 hasta kadar görüldüğü düşünülmektedir. Üstelik hastalığın görüldüğü mahalleler, tedavi edildiği hastaneler bütün personelleri ile birlikte 10 gün kadar tecrit edilmektedir. Bu uygulama ise, gerek hastane personeli, gerekse mahalle sakinleri tarafından büyük infiallere sebep olmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006