Emevî saltanatı süreci, sadece Ehl-i beyt evlatları için mihnet ve çile dönemi olmamıştır; ayı zamanda Müslümanlardan kendini Ehl-i Sünnet diye adlandıran kesimin ve hatta Müslümanların büyük çoğunluğunun, İslam’ın Ehl-i beyt kaynağından yeterince istifade etme imkanını ortadan kaldırmıştır.
Dünkü yazımızda değindik; Emevî saltanatı dönemi, Ehl-i Beyt yüce zevatının adını ananlar için tam bir çile, onlara olan “ilahî sevgi”lerini izhar edenler için tam bir mezalim devri olmuştur. Yüce Allah’ın Kur’an- Mübin’inde Rasulullah’a(sav) gönülden bağlı “bütün Mü’minlere sevmelerini emir buyurduğu” (Şura Suresi, 23) Ehl-i Beyt’i sevmenin bedeli, hatta “Hz. Ali (ra) başta olmak üzere Ehl-i Beyt’e lanet okumayı reddetmenin faturası”, can vermek, zincirlere vurularak kodeste çürütülmek, toprağından sürülmek ve türlü türlü işkencelere uğramak olmuştur.
Bu işkence ve mezalimde en büyük payı, Sahabe-i Kiram(r. anhum) başta olmak üzere İslam’ın onurlu büyükleri ve yüce zevatı almıştır.
Muaviye’den sahabeye Hz. Ali’yi lanetlemeleri baskısı
Sadece birkaç örnek bile Emevî dönemi mezalimini anlatması bakımından kâfidir.
“sahabenin büyüklerinden Sa’d bin Ebi Vakkas’ın (ra) oğlu Âmir anlatıyor:
Muâviye, babam Sa’d b. Ebî Vakkas’a, Ebu Türâb’a (yani Hz. Ali’ye) sövmesini emretti! (Babam bunu yapmayınca) Muâviye, “Seni Ebû Türâb’a sövmekten alıkoyan ne?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Sa’d(ra) şu cevabı verdi:
“Allah Rasûlü’nün(sav) onun hakkında buyurduğu şu üç şey aklımda olduğu sürece ona asla sövemem. Benim için, o üç şeyden birine sahip olmak, kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha iyidir.”
1-Muharebelerin birinde (yani Tebük’te) Allah’ın Rasûlü (sav) Ali’yi (Medine’de) kendi yerine bırakmıştı. Ali “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni kadınlar ve çocuklarla beraber mi bırakıyorsun!?” deyince, O’nun(sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Ya Ali, Musa’ya(as) nispetle Hârun(as) yeri ne idiyse, bana nispetle de senin makamın odur; böyle olmasını istemez misin? Şu farkla ki, benden sonra peygamberlik yoktur!”
2- Hayber günü de şöyle buyururken işittim:
“And olsun ki, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü’nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!”
Bunun üzerine hepimiz sancağı kapmak için can attık. Sonunda “Bana Ali’yi çağırın!” buyurdu. Hemen getirildi; ancak (rahatsızdı) gözleri ağrıyordu. Mübarek tükrüğünü Ali’nin gözlerine sürdü ve sancağı teslim etti. (Hayber’in fethi böylece nasip oldu).
3- “Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz, Allah sizden her tür pisli-ği/kusuru uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ah-zâb Suresi, 33) ayeti nâzil olunca; Allah’ın Rasûlü (sav) Ali’yi, Fâtıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i çağırarak, “Allahım! Bunlar benim Ehl-i Beytimdir” buyurdu. (Hal böyleyken, nasıl olur da ben ona söverim!)” (Müslim, Sahih, Fedail’us-Sahâbe, 32; Nesaî, Hasais, 9; Nevevi, XV, 175-176; Tirmizi, Tuhfe, X, 228-229; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 185; Tirmizî, Sünen, Menakıb, 20, Tef. Âl-i Imrân, 7; Hâkim, III, 108, 147).
Gadir-i Hum hadisleri konuşulamaz oldu
Hz. Ali’ye sövmeleri ve lanet okumaları için Sahabe-i Kiram’a yapılan bu baskılar, Ehl-i Beyt’e dair hadisleri rivayet edenler hakkında çok daha şiddetli hal aldı. Öyle ki sahabiler, Rasulullah’ın(sav) Hz. Ali’nin imamet ve velayetini ilan ettiği Gadir-i Hum hutbesine dair konuşamaz oldular; ki bunlardan biri de Zeyd b. Erkam’dır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 368; Müttakî, Kenz’ul Ummal, XIII, 104-105).
Bu baskılara rağmen Gadir-i Hum hadisi, 180’i aşkın sahabe tarafından 220 civarında Ehl-i Sünnet kaynağının yanısıra Hz. Ali’nin “Sahife”si başta olmak üzere bizzat İslam’ın Ehl-i beyt kaynaklarında nakledile gelmiştir. Bu konunun detaylarını ve delillerini daha sonra ele alacağız.
Ehl-i Beyt sevgisi uğruna can veren sahabe
Asr-ı saadetin güzide sahabilerinden, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer idaresinin fütûhat öncülerinden, Hz. Ali’nin (k.veche) cesur kumandanlarından ve sadık dostlarından Hucr b. Adiy (ra), Ehl-i Beyt sevgisi uğruna mezalime tabi tutulup şehit olanlardandır. Suriye’yi fetheden kumandanlardan biridir. Hucr (ra), Muaviye döneminde Kûfe valisi Muğire b. Şube tarafından Hz. Ali’ye lanet okuması baskılarıyla işkenceye maruz bırakılır. Hz. Hucr’dan, “Ehl-i Beyt’e ve Hz. Ali’ye can kurban” ikrarı ve ifadesinden başka bir beyan sadır olmaz. Muaviye, Kufe valisini değiştirip işbaşına babası belli olmayan (veled-i zina) Ziyad b. Ebih’i getirir. Ziyad, Hz. Hucr’u(ra) evlatları ve arkadaşlarıyla birlikte, Hucr’un fethettiği Şam topraklarına yakın Merce-i Azra’da önce hapse atılır, ardından bin bir türlü işkenceler altında şehit edilir (İbn’ul Esir, Üsd’ül Gâbe, I, 461-462; Belazurî, Fütûh’ul Buldan, 161).
Ehl-i Beyt sevgileri yüzünden İslam büyüklerine reva görülen mezalim
Gadir-i Hum hadisini rivayet edenlerden biri olan büyük muhaddis ve müfessir Said b. Cübeyr (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 347), Ehl-i Beyt sevgisi yüzünden Emevî zalimlerinden Haccac b. Yusuf es-Sakafî tarafından 49 yaşında mübarek başı kesilerek köpeklerin önüne atılmak suretiyle şehit edilmiştir(Belazurî, Ensab’ul Eşraf, VII, 366, Beyrut, tarihsiz; İbn Sa’d, Tabakat, VI, 158-260).
Ehl-i beyt sevgisiyle maruf büyük hak dostu, İslam fıkıh ve hadis ilimlerinin zirvesi Said b. Cübeyr, Mervan’ın mezalimini onaylayıp kafa sallamadığı için benzer işkencelere maruz kaldı (Bkz. İbn Sa’d, Tabakat, V, 120-140; Ebu Nuaym, Hilye, II, 160-174).
Bu emevi döneminin mezalimini ve ilim dünyasına yansımalarını aktarmaya yarın devam edeceğiz...
Dünkü yazımızda değindik; Emevî saltanatı dönemi, Ehl-i Beyt yüce zevatının adını ananlar için tam bir çile, onlara olan “ilahî sevgi”lerini izhar edenler için tam bir mezalim devri olmuştur. Yüce Allah’ın Kur’an- Mübin’inde Rasulullah’a(sav) gönülden bağlı “bütün Mü’minlere sevmelerini emir buyurduğu” (Şura Suresi, 23) Ehl-i Beyt’i sevmenin bedeli, hatta “Hz. Ali (ra) başta olmak üzere Ehl-i Beyt’e lanet okumayı reddetmenin faturası”, can vermek, zincirlere vurularak kodeste çürütülmek, toprağından sürülmek ve türlü türlü işkencelere uğramak olmuştur.
Bu işkence ve mezalimde en büyük payı, Sahabe-i Kiram(r. anhum) başta olmak üzere İslam’ın onurlu büyükleri ve yüce zevatı almıştır.
Muaviye’den sahabeye Hz. Ali’yi lanetlemeleri baskısı
Sadece birkaç örnek bile Emevî dönemi mezalimini anlatması bakımından kâfidir.
“sahabenin büyüklerinden Sa’d bin Ebi Vakkas’ın (ra) oğlu Âmir anlatıyor:
Muâviye, babam Sa’d b. Ebî Vakkas’a, Ebu Türâb’a (yani Hz. Ali’ye) sövmesini emretti! (Babam bunu yapmayınca) Muâviye, “Seni Ebû Türâb’a sövmekten alıkoyan ne?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Sa’d(ra) şu cevabı verdi:
“Allah Rasûlü’nün(sav) onun hakkında buyurduğu şu üç şey aklımda olduğu sürece ona asla sövemem. Benim için, o üç şeyden birine sahip olmak, kızıl tüylü develere sahip olmaktan daha iyidir.”
1-Muharebelerin birinde (yani Tebük’te) Allah’ın Rasûlü (sav) Ali’yi (Medine’de) kendi yerine bırakmıştı. Ali “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni kadınlar ve çocuklarla beraber mi bırakıyorsun!?” deyince, O’nun(sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Ya Ali, Musa’ya(as) nispetle Hârun(as) yeri ne idiyse, bana nispetle de senin makamın odur; böyle olmasını istemez misin? Şu farkla ki, benden sonra peygamberlik yoktur!”
2- Hayber günü de şöyle buyururken işittim:
“And olsun ki, yarın bu sancağı öyle birisine vereceğim ki; o Allah ve Rasûlü’nü, Allah ve Rasûlü de onu seviyor!”
Bunun üzerine hepimiz sancağı kapmak için can attık. Sonunda “Bana Ali’yi çağırın!” buyurdu. Hemen getirildi; ancak (rahatsızdı) gözleri ağrıyordu. Mübarek tükrüğünü Ali’nin gözlerine sürdü ve sancağı teslim etti. (Hayber’in fethi böylece nasip oldu).
3- “Ey Ehl-i Beyt! Hiç kuşkusuz, Allah sizden her tür pisli-ği/kusuru uzak tutmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ah-zâb Suresi, 33) ayeti nâzil olunca; Allah’ın Rasûlü (sav) Ali’yi, Fâtıma’yı, Hasan ve Hüseyin’i çağırarak, “Allahım! Bunlar benim Ehl-i Beytimdir” buyurdu. (Hal böyleyken, nasıl olur da ben ona söverim!)” (Müslim, Sahih, Fedail’us-Sahâbe, 32; Nesaî, Hasais, 9; Nevevi, XV, 175-176; Tirmizi, Tuhfe, X, 228-229; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 185; Tirmizî, Sünen, Menakıb, 20, Tef. Âl-i Imrân, 7; Hâkim, III, 108, 147).
Gadir-i Hum hadisleri konuşulamaz oldu
Hz. Ali’ye sövmeleri ve lanet okumaları için Sahabe-i Kiram’a yapılan bu baskılar, Ehl-i Beyt’e dair hadisleri rivayet edenler hakkında çok daha şiddetli hal aldı. Öyle ki sahabiler, Rasulullah’ın(sav) Hz. Ali’nin imamet ve velayetini ilan ettiği Gadir-i Hum hutbesine dair konuşamaz oldular; ki bunlardan biri de Zeyd b. Erkam’dır (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 368; Müttakî, Kenz’ul Ummal, XIII, 104-105).
Bu baskılara rağmen Gadir-i Hum hadisi, 180’i aşkın sahabe tarafından 220 civarında Ehl-i Sünnet kaynağının yanısıra Hz. Ali’nin “Sahife”si başta olmak üzere bizzat İslam’ın Ehl-i beyt kaynaklarında nakledile gelmiştir. Bu konunun detaylarını ve delillerini daha sonra ele alacağız.
Ehl-i Beyt sevgisi uğruna can veren sahabe
Asr-ı saadetin güzide sahabilerinden, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer idaresinin fütûhat öncülerinden, Hz. Ali’nin (k.veche) cesur kumandanlarından ve sadık dostlarından Hucr b. Adiy (ra), Ehl-i Beyt sevgisi uğruna mezalime tabi tutulup şehit olanlardandır. Suriye’yi fetheden kumandanlardan biridir. Hucr (ra), Muaviye döneminde Kûfe valisi Muğire b. Şube tarafından Hz. Ali’ye lanet okuması baskılarıyla işkenceye maruz bırakılır. Hz. Hucr’dan, “Ehl-i Beyt’e ve Hz. Ali’ye can kurban” ikrarı ve ifadesinden başka bir beyan sadır olmaz. Muaviye, Kufe valisini değiştirip işbaşına babası belli olmayan (veled-i zina) Ziyad b. Ebih’i getirir. Ziyad, Hz. Hucr’u(ra) evlatları ve arkadaşlarıyla birlikte, Hucr’un fethettiği Şam topraklarına yakın Merce-i Azra’da önce hapse atılır, ardından bin bir türlü işkenceler altında şehit edilir (İbn’ul Esir, Üsd’ül Gâbe, I, 461-462; Belazurî, Fütûh’ul Buldan, 161).
Ehl-i Beyt sevgileri yüzünden İslam büyüklerine reva görülen mezalim
Gadir-i Hum hadisini rivayet edenlerden biri olan büyük muhaddis ve müfessir Said b. Cübeyr (Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 347), Ehl-i Beyt sevgisi yüzünden Emevî zalimlerinden Haccac b. Yusuf es-Sakafî tarafından 49 yaşında mübarek başı kesilerek köpeklerin önüne atılmak suretiyle şehit edilmiştir(Belazurî, Ensab’ul Eşraf, VII, 366, Beyrut, tarihsiz; İbn Sa’d, Tabakat, VI, 158-260).
Ehl-i beyt sevgisiyle maruf büyük hak dostu, İslam fıkıh ve hadis ilimlerinin zirvesi Said b. Cübeyr, Mervan’ın mezalimini onaylayıp kafa sallamadığı için benzer işkencelere maruz kaldı (Bkz. İbn Sa’d, Tabakat, V, 120-140; Ebu Nuaym, Hilye, II, 160-174).
Bu emevi döneminin mezalimini ve ilim dünyasına yansımalarını aktarmaya yarın devam edeceğiz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019