Din İşleri Yüksek Kurulu, FETÖ'ye dair Şura kararlarının 2. maddesinde şöyle diyor: Rabbanî namlı Faruk Sirhindî ve Said Nursî, Ehl-i Beyt'e savaş açan Muaviye ve Yezid'in cinayet ve katliamlarına kılıf uydurmak için Nisa Suresi'nin 93. ayetinin "Müslümanı öldürmeyi ebedi cehennemlik bir cinayet" ilan eden açık ve bağlayıcı hükümlerini keyfî yorumlarla değiştirmeye kalkışmadılar sadece? Kendi devirlerinde de aynı batıl fetvalarını servis ederek, Müslümanların katledilmesine yol açtılar.
Gülen'in, dini kuralları belirlemede kendisini, Kur'an ve Sünnet'in mutlak otoritesi yerine ikame ettiği anlaşılmaktadır.
Kurul'un ve "FETÖ üzerinden Said Nursi'ye hücum etmemek lazımdır" diyen Başkan Mehmet Görmez'in gözden kaçırdıkları nokta, kararlarında referans aldıkları Said Nursî'nin ve Rabbani namlı A. Faruk Sirhindî'nin de aynı illetle mal'ul olmalarıdır.
Nursî ve Rabbani de kendilerini, Kur'an ve Sünnet'in mutlak otoritesi yerine ikame etmektedirler.
Her ikisinin de, Muaviye ve Yezid'i koruma adına Nisa Suresi 93. ayet-i kerimesine getirdikleri batıl yorum bunun ispatıdır.
Ayet-i kerime şöyledir: "Her kim bir mümini taammüden (bilerek, kasten) öldürürse; onun cezası, içinde ebedî olarak kalmak üzere Cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır."(Nisa Suresi 4/93).
İslam alimlerinin ittifakla beyan ettikleri üzere;
1- Bu ayet-i kerime muhkemdir,
2- Bu ayet, mü'min olan herkesi bağlayıcıdır,
2- Bu ayetin hükmü açıktır, sarihtir,
3- Bu ayetin hükmünü nesh eden hiçbir şey nazil olmamıştır,
4- Muhkem ayetler üzerinde, getirdiği hükmü değiştirecek hiçbir yorum, tevil veya ictihad yapılamaz. Böyle tevil yahut ictihad batıldır; yapanı küfre düşürür (Bkz. Suyutî, ed-Durr'ul Mensur, c. 3, s. 580-589;
Allah ve Resulü'nun getirdiği ahkam ve naslar, cümle sahabeyi, Muaviye'yi, Rabbani'yi, Nursî'yi, bizi de bağlar.
Hiç kimse, muhkem bir nas konusunda kendisini veya bir başkasını istisna kılamaz. Böyle bir yaklaşım, Hz. Peygamber'in "Onlar, hahamlarını ve papazlarını Rabler edindiler" (Tevbe 9/31) ayetine dair "Aslında onlara ibadet etmiyorlardı; Allah'ın helal kıldığını, papazları ve hahamları haram kılıyor, Allah'ın haram kıldığını da helal yapıyorlardı" (Tirmizi, Tefsir, H. No: 3095) şeklinde beyan ettiği çerçeveye dahildir.
Rabbani her mü'mini bağlayan Nisa 93'un tüm ahkamını ortadan kaldıracak şekilde, kendi tevil ve yorumlarıyla şöyle değiştirmiştir:
"Ali'ye muhalefet eden ve savaşanlar, hata etmişlerdir. Fakat bu hata ictihadî bir hatadır. Bu hatayı yapanlar kınanamaz, sorumlu tutulamaz. Ali ile savaşanlar kafir olmazlar. Fasık da değillerdir? Hatalara bir sevap, haklı olana iki sevap, belki de on kat sevap vardır? Yezid'e gelince, ona da lanetleme hususunda durmak lazımdır." (Rabbani, Mektubat, 251. Mektup, s. 437-442).
Kurtuluş Mücadelesinde, risale ve fetvalarıyla İngiliz ve Yunanların safında yer alan Sad Nursî de, ayet-i kerimenin tüm ahkamını ortadan kaldıracak şekilde aynı batıl yorumu şöylece tekrar edip durmuştur:
"Madem sırf lillâh için ve İslâmiyetin menâfii için içtihad edilmiş ve içtihaddan muharebe tevellüt etmiş; elbette hem katil, hem maktul, ikisi de ehl-i Cennettir, ikisi de ehl-i sevaptır diyebiliriz. Her ne kadar Hazret-i Ali'nin içtihadı musîb ve mukabilindekilerin hata ise de, yine azâba müstehak değiller. Çünkü, ictihad eden, hakkı bulsa iki sevap var; bulmazsa, bir nevi ibadet olan içtihad sevabı olarak bir sevap alır, hatasından mazurdur." (Sad Nursi, Mektubat, s. 56-57).
Bu yorumlar, Nisa 93'ün ahkamını ortadan kaldırmaktadır.
İlahî ahkamı, kendi batıl tevilleriyle değiştiren Rabbani ve Nursî'nin bugünkü yol evlatları da aynı mesleği sürdürerek, benzer birçok ilahi ahkamı değiştirip işgalci ABD ve Haçlı safında yer almış; İslam coğrafyasını kan gölüne çevirenlere dolap beygirliği yapmaktadırlar. Deccaller bu öğretilerle semirmektedir.
Gülen'in, dini kuralları belirlemede kendisini, Kur'an ve Sünnet'in mutlak otoritesi yerine ikame ettiği anlaşılmaktadır.
Kurul'un ve "FETÖ üzerinden Said Nursi'ye hücum etmemek lazımdır" diyen Başkan Mehmet Görmez'in gözden kaçırdıkları nokta, kararlarında referans aldıkları Said Nursî'nin ve Rabbani namlı A. Faruk Sirhindî'nin de aynı illetle mal'ul olmalarıdır.
Nursî ve Rabbani de kendilerini, Kur'an ve Sünnet'in mutlak otoritesi yerine ikame etmektedirler.
Her ikisinin de, Muaviye ve Yezid'i koruma adına Nisa Suresi 93. ayet-i kerimesine getirdikleri batıl yorum bunun ispatıdır.
Ayet-i kerime şöyledir: "Her kim bir mümini taammüden (bilerek, kasten) öldürürse; onun cezası, içinde ebedî olarak kalmak üzere Cehennemdir. Allah ona gazab etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır."(Nisa Suresi 4/93).
İslam alimlerinin ittifakla beyan ettikleri üzere;
1- Bu ayet-i kerime muhkemdir,
2- Bu ayet, mü'min olan herkesi bağlayıcıdır,
2- Bu ayetin hükmü açıktır, sarihtir,
3- Bu ayetin hükmünü nesh eden hiçbir şey nazil olmamıştır,
4- Muhkem ayetler üzerinde, getirdiği hükmü değiştirecek hiçbir yorum, tevil veya ictihad yapılamaz. Böyle tevil yahut ictihad batıldır; yapanı küfre düşürür (Bkz. Suyutî, ed-Durr'ul Mensur, c. 3, s. 580-589;
Allah ve Resulü'nun getirdiği ahkam ve naslar, cümle sahabeyi, Muaviye'yi, Rabbani'yi, Nursî'yi, bizi de bağlar.
Hiç kimse, muhkem bir nas konusunda kendisini veya bir başkasını istisna kılamaz. Böyle bir yaklaşım, Hz. Peygamber'in "Onlar, hahamlarını ve papazlarını Rabler edindiler" (Tevbe 9/31) ayetine dair "Aslında onlara ibadet etmiyorlardı; Allah'ın helal kıldığını, papazları ve hahamları haram kılıyor, Allah'ın haram kıldığını da helal yapıyorlardı" (Tirmizi, Tefsir, H. No: 3095) şeklinde beyan ettiği çerçeveye dahildir.
Rabbani her mü'mini bağlayan Nisa 93'un tüm ahkamını ortadan kaldıracak şekilde, kendi tevil ve yorumlarıyla şöyle değiştirmiştir:
"Ali'ye muhalefet eden ve savaşanlar, hata etmişlerdir. Fakat bu hata ictihadî bir hatadır. Bu hatayı yapanlar kınanamaz, sorumlu tutulamaz. Ali ile savaşanlar kafir olmazlar. Fasık da değillerdir? Hatalara bir sevap, haklı olana iki sevap, belki de on kat sevap vardır? Yezid'e gelince, ona da lanetleme hususunda durmak lazımdır." (Rabbani, Mektubat, 251. Mektup, s. 437-442).
Kurtuluş Mücadelesinde, risale ve fetvalarıyla İngiliz ve Yunanların safında yer alan Sad Nursî de, ayet-i kerimenin tüm ahkamını ortadan kaldıracak şekilde aynı batıl yorumu şöylece tekrar edip durmuştur:
"Madem sırf lillâh için ve İslâmiyetin menâfii için içtihad edilmiş ve içtihaddan muharebe tevellüt etmiş; elbette hem katil, hem maktul, ikisi de ehl-i Cennettir, ikisi de ehl-i sevaptır diyebiliriz. Her ne kadar Hazret-i Ali'nin içtihadı musîb ve mukabilindekilerin hata ise de, yine azâba müstehak değiller. Çünkü, ictihad eden, hakkı bulsa iki sevap var; bulmazsa, bir nevi ibadet olan içtihad sevabı olarak bir sevap alır, hatasından mazurdur." (Sad Nursi, Mektubat, s. 56-57).
Bu yorumlar, Nisa 93'ün ahkamını ortadan kaldırmaktadır.
İlahî ahkamı, kendi batıl tevilleriyle değiştiren Rabbani ve Nursî'nin bugünkü yol evlatları da aynı mesleği sürdürerek, benzer birçok ilahi ahkamı değiştirip işgalci ABD ve Haçlı safında yer almış; İslam coğrafyasını kan gölüne çevirenlere dolap beygirliği yapmaktadırlar. Deccaller bu öğretilerle semirmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019