Yıllar önce bir kuyumcu dükkanında asılı olan, "Ayarı bozuk teraziler, hep yanlış tartarlar" atasözü beni çok etkilemiştir. O gündür bu gündür bu söze diğer atasözleri gibi çok önem veririm. Gerçekten de bir şeyin gerçek değerini ölçmek için elinizde onu değerlendirebilecek sağlam bir ölçünüz olması gerekir. Aksi taktirde ölçeceğiniz her değer, o yanlış üzerine bina olur ve doğru sanılan yanlışlar toplumda yerleşmeye başlar.
Sosyal yaşantımızda hemen her gün karşılaştığımız yanlışların temel kaynağı da bu olsa gerek. Ekonomide, kültürde, dilde, dinde, hemen her konuda herkes kendi başına buyruk yaşıyor, yaptığı yanlıştan arlanmıyor, utanmıyor.
Toplumda "Ben yaptım oldu mantığı" hakim hal halini almışsa, toplumsal yargı hükmünde olan inanç ve töreler işlemiyorsa, elde ölçü diye bir şeyin kalmadığını açıkça söyleyebiliriz.
İnsanların bu hale düşmemesi, ölçüsüz kalıp da yolunu şaşırmaması için Yüce Allah, ilk insan olarak Hz. Adem'i peygamber olarak göndermiştir. Böylece diğer insanların ondan nasıl davranacağını görerek öğrenmesini ve başı boş yaşayarak hatalara düşmemesini istemiştir.
İnsanlar yaşadıkları zamanlarda ölçü sahipleriyle ne kadar yakınlık kurabilmiş; ilahi buyruklara, emir ve yasaklara ne kadar uymuşsa o kadar mutlu ve huzurlu olabilmiştir. Aksi halde huzursuzluk, kavga ve gözyaşı hiç eksik olmamıştır.
Bugün tolumda din ve namus kavramları istismar edilen konuların en başında gelmektedir. Devletin başındaki idareciler bile yüksek sesle din adına konuşan ve yaşayanların dikkatli davranmasını talep ediyorlar. Din şûraları topluyorlar, yaşanan yanlışlıkların düzeltilmesini talep ediyorlar. Bu talepler elbette güzel talepler de peki bu yanlışları neye göre düzelteceksiniz?
Toplumdaki değer yargılarına, dinin temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet'in canlı örnekleri olan Ehl-i Beyt gerçeğine ulaşmadan, gerçek ölçüye kavuşmadan neyi neye göre düzelteceksiniz?
Din adına söz söylemesine yıllardır müsaade ettiğiniz, faaliyetine göz yumduğunuz sapık düşünce sahipleri bu kadar cephe kazanmışken, memleketin her köşesi "dırar mescidi" hükmünde nifak yuvalarıyla dolmuş iken, camilere bu kadar siyaset ve sözde tarikat görüşleri hakim olmuşken; Ehl-i Beyt imamlarının görüşleri ısrarla göz ardı edilmişken; neyi neye göre düzelteceksiniz?
Makalemizin başında "ayarı bozuk teraziler hep yanlış tartar" sözünü tekrar hatırlatalım. Ayar bozuk ayar! Önce siz elinizdeki ölçüyü düzeltin, sonra siz ayarınızı düzeltin, sonrası Allah kerimdir.
Sosyal yaşantımızda hemen her gün karşılaştığımız yanlışların temel kaynağı da bu olsa gerek. Ekonomide, kültürde, dilde, dinde, hemen her konuda herkes kendi başına buyruk yaşıyor, yaptığı yanlıştan arlanmıyor, utanmıyor.
Toplumda "Ben yaptım oldu mantığı" hakim hal halini almışsa, toplumsal yargı hükmünde olan inanç ve töreler işlemiyorsa, elde ölçü diye bir şeyin kalmadığını açıkça söyleyebiliriz.
İnsanların bu hale düşmemesi, ölçüsüz kalıp da yolunu şaşırmaması için Yüce Allah, ilk insan olarak Hz. Adem'i peygamber olarak göndermiştir. Böylece diğer insanların ondan nasıl davranacağını görerek öğrenmesini ve başı boş yaşayarak hatalara düşmemesini istemiştir.
İnsanlar yaşadıkları zamanlarda ölçü sahipleriyle ne kadar yakınlık kurabilmiş; ilahi buyruklara, emir ve yasaklara ne kadar uymuşsa o kadar mutlu ve huzurlu olabilmiştir. Aksi halde huzursuzluk, kavga ve gözyaşı hiç eksik olmamıştır.
Bugün tolumda din ve namus kavramları istismar edilen konuların en başında gelmektedir. Devletin başındaki idareciler bile yüksek sesle din adına konuşan ve yaşayanların dikkatli davranmasını talep ediyorlar. Din şûraları topluyorlar, yaşanan yanlışlıkların düzeltilmesini talep ediyorlar. Bu talepler elbette güzel talepler de peki bu yanlışları neye göre düzelteceksiniz?
Toplumdaki değer yargılarına, dinin temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet'in canlı örnekleri olan Ehl-i Beyt gerçeğine ulaşmadan, gerçek ölçüye kavuşmadan neyi neye göre düzelteceksiniz?
Din adına söz söylemesine yıllardır müsaade ettiğiniz, faaliyetine göz yumduğunuz sapık düşünce sahipleri bu kadar cephe kazanmışken, memleketin her köşesi "dırar mescidi" hükmünde nifak yuvalarıyla dolmuş iken, camilere bu kadar siyaset ve sözde tarikat görüşleri hakim olmuşken; Ehl-i Beyt imamlarının görüşleri ısrarla göz ardı edilmişken; neyi neye göre düzelteceksiniz?
Makalemizin başında "ayarı bozuk teraziler hep yanlış tartar" sözünü tekrar hatırlatalım. Ayar bozuk ayar! Önce siz elinizdeki ölçüyü düzeltin, sonra siz ayarınızı düzeltin, sonrası Allah kerimdir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Gayreti boşa gidenler ve Gaşiye Suresi / 20.02.2025
- Hüseyin Baş TÜSİAD’ı farklı açıdan eleştirdi / 19.02.2025
- Türkiye’de eleştirmek suç oldu / 18.02.2025
- Asıl dostumuz Allah’tır / 17.02.2025
- Allah’ın düşmanlarını dost edinenler! / 15.02.2025
- Mübarek gün ve geceler Allah’ın kullarına ikramıdır / 14.02.2025
- Berat Gecesi tövbe, kurtuluş ve değişim için bir fırsattır / 13.02.2025
- Cömertlik, darlıkta ve bollukta vermektir / 12.02.2025
- Ramazanın habercisi Şaban-ı Şerif ayıdır / 11.02.2025
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025
- Hüseyin Baş TÜSİAD’ı farklı açıdan eleştirdi / 19.02.2025
- Türkiye’de eleştirmek suç oldu / 18.02.2025
- Asıl dostumuz Allah’tır / 17.02.2025
- Allah’ın düşmanlarını dost edinenler! / 15.02.2025
- Mübarek gün ve geceler Allah’ın kullarına ikramıdır / 14.02.2025
- Berat Gecesi tövbe, kurtuluş ve değişim için bir fırsattır / 13.02.2025
- Cömertlik, darlıkta ve bollukta vermektir / 12.02.2025
- Ramazanın habercisi Şaban-ı Şerif ayıdır / 11.02.2025
- Sırat-ı Müstakim ne demek? / 10.02.2025