Adamına göre dersek, pek de haksız sayılmayız. Siyasi iktidarın bir boyutu olan devletin selameti için alınan OHAL kararı, bu amaç için uygulandığında yine de bir hukuki çerçeve vardır. Lakin iktidar kendi ideolojisi ve beklentileri adına bir harekâta dönüştürürse OHAL'i, otokrasi yolunda altın çağını yaşamış olur ve hukuku aramak saflığın da ötesinde kalır.
Başlıktaki sorumuza dönelim ve hukuki zeminde cevap aramaya çalışalım;
1- Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz (Anayasa, madde: 6).
Olağanüstü hal (OHAL) Anayasanın 15. maddesinde yer almıştır ve 120. maddesinde de olağanüstü hal ilânının koşulları düzenlenmiştir: "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir."
Bakanlar Kurulu, OHAL'i ilân ederken kaynağı Anayasada bulunan bir yetkiyi kullanmıştır.
2- OHAL'de temel hak ve özgürlüklerin kullanılması durdurulur ise de: kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz, suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz (Anayasa, madde: 15).
Uygulamaya baktığımızda AKP hükümetinin OHAL'in gerektirdiğinden fazlasını yaptığını ve Anayasanın öngördüğü sınırların zorlandığını söyleyebiliriz. Örneğin ölüm cezasının gündeme getirilmesi gibi.
3- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) askıya alınmıştır. Bu karar AİHS'nin 15. maddesine uygundur. Sözleşmeye göre taraf devletler olağanüstü hallerde, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, Sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Sözleşme bu kuralı koyarken yine aynı maddenin 2. fıkrasında; yaşam hakkına dokunulamayacağına, hiç kimseye işkence edilemeyeceğine, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve cezaya tâbi tutulamayacağına, hiç kimsenin, işlendiği zaman suç sayılmayan eylemden ve yasada yazılı cezadan başka ceza ile cezalandırılamayacağına dair yasak getirmiştir. Yani Sözleşme askıya alınsa dahi bu haklar saklıdır ve yürürlüktedir.
AİHS'nin getirdiği bu istisnalar ile Anayasamızın olağanüstü durumlar için belirlediği istisnalar örtüşmektedir. Hal olağanüstü de olsa, insan hakları hukukunun vazgeçilmezleri askıya alınamaz durdurulamaz.
Görülüyor ki OHAL'in iç hukukta da, uluslararası hukukta da sınırları vardır. Sözün özü bir hukuku bulunmaktadır.
Peki, hukuku olmayanların elinde durum ne olacaktır? Gördüğümüz manzara buna yakındır. TV ekranlarına yansıyanlar işkence, aşağılanma emareleri göstermektedir. OHAL'in hukuk çerçevesi hayli örselenmektedir.
Ne sivil ne de askeri darbe? Darbelerden çok çeken milletimiz bunların her türlüsüne karşıdır. Nitekim darbe girişimine karşı halkın tepkisi bunu göstermektedir.
O halde OHAL'ciler!
Darbeye teşebbüs eden haksız eylemcilerin tespit ve yargılanma süreçlerinde hukuk içinde kalın.
Başlıktaki sorumuza dönelim ve hukuki zeminde cevap aramaya çalışalım;
1- Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz (Anayasa, madde: 6).
Olağanüstü hal (OHAL) Anayasanın 15. maddesinde yer almıştır ve 120. maddesinde de olağanüstü hal ilânının koşulları düzenlenmiştir: "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilân edebilir."
Bakanlar Kurulu, OHAL'i ilân ederken kaynağı Anayasada bulunan bir yetkiyi kullanmıştır.
2- OHAL'de temel hak ve özgürlüklerin kullanılması durdurulur ise de: kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz, suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz (Anayasa, madde: 15).
Uygulamaya baktığımızda AKP hükümetinin OHAL'in gerektirdiğinden fazlasını yaptığını ve Anayasanın öngördüğü sınırların zorlandığını söyleyebiliriz. Örneğin ölüm cezasının gündeme getirilmesi gibi.
3- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) askıya alınmıştır. Bu karar AİHS'nin 15. maddesine uygundur. Sözleşmeye göre taraf devletler olağanüstü hallerde, durumun gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, Sözleşmede öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Sözleşme bu kuralı koyarken yine aynı maddenin 2. fıkrasında; yaşam hakkına dokunulamayacağına, hiç kimseye işkence edilemeyeceğine, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ve cezaya tâbi tutulamayacağına, hiç kimsenin, işlendiği zaman suç sayılmayan eylemden ve yasada yazılı cezadan başka ceza ile cezalandırılamayacağına dair yasak getirmiştir. Yani Sözleşme askıya alınsa dahi bu haklar saklıdır ve yürürlüktedir.
AİHS'nin getirdiği bu istisnalar ile Anayasamızın olağanüstü durumlar için belirlediği istisnalar örtüşmektedir. Hal olağanüstü de olsa, insan hakları hukukunun vazgeçilmezleri askıya alınamaz durdurulamaz.
Görülüyor ki OHAL'in iç hukukta da, uluslararası hukukta da sınırları vardır. Sözün özü bir hukuku bulunmaktadır.
Peki, hukuku olmayanların elinde durum ne olacaktır? Gördüğümüz manzara buna yakındır. TV ekranlarına yansıyanlar işkence, aşağılanma emareleri göstermektedir. OHAL'in hukuk çerçevesi hayli örselenmektedir.
Ne sivil ne de askeri darbe? Darbelerden çok çeken milletimiz bunların her türlüsüne karşıdır. Nitekim darbe girişimine karşı halkın tepkisi bunu göstermektedir.
O halde OHAL'ciler!
Darbeye teşebbüs eden haksız eylemcilerin tespit ve yargılanma süreçlerinde hukuk içinde kalın.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023