Bugün "Çalışan Gazeteciler Günü"… 10 Ocak 1961'de gazetecilerin çalışma koşullarını düzenleyen 212 sayıl yasa yürürlüğe girmişti. Her yıl bu tarihi Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutluyoruz (!)
Keşke medya alanında çalışan herkesin bu güzel gününü tebrik edebilseydik. Kutlamaktan vazgeçtik, medyaya gününü gösterme azminde olanlar var!
2019 yılı içerisinde 15 Temmuz Amerikancı darbe girişimi bahane edilerek 685 gazetecinin basın kartlarının iptal edilmesi konusunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın 30 Kasım 2019'da Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda yaptığı konuşmaya bakalım: "…15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası süreçte milli güvenliğe tehdit oluşturan yapılarla aidiyeti, irtibatı veya iltisakı olduğu değerlendirilen medya kuruluşlarında çalışan veya irtibat ya da iltisak düzeyinde ilişkisi bulunduğu değerlendirilen 685 basın mensubunun basın kartı ilgili yönetmelik uyarınca iptal edilmiştir."
Peki, Gülen cemaatinin yayın organı Zaman gazetesinin eski ortaklarından Fettah Tamince'nin FETÖ'cü sayılmamasına ne buyurulur?
Tam yerine geldi, soruyu oturtalım: Basın özgürlüğünün sınırlarını kimler çiziyor?
Emperyalizme bağımlı kapitalist bir ülke olan Türkiye üzerinden özetleyecek olursak, basının özgürlük alanını belirleyen sermaye sınıfı ve onun siyasi temsilcileridir. FETÖ ve ABD ile birlikte, aslında fiilen bir koalisyon hükûmeti olarak 2002'de iktidara gelen AKP'nin rejim değişikliği konusunda üstlendiği misyon ile beraber basının özgürlük alanı daha da kısıtlanmış olsa da, Türkiye'de basının sınırlarını çizen her zaman sermaye sınıfı olmuştur.
Siyasi rant uğruna yalan terörü estirenlere karşı gerçeği halka anlatanlar yandaş olmayan basın ve gazetecilerdir. Halkın doğruyu bilme hakkı anayasal bir haktır. İktidarın, medyadaki denetimini kullanarak halkın doğru bilgilendirilmesini engellediği ortamda alternatif bilgi kaynağı yazılı ve görsel medyadır. Günümüzde bu alanda siyasi baskı zirve yapmıştır. Ve yapmaktadır.
Gazeteci, halkı gerçekle buluşturmak gibi çok temel bir misyonu yerine getirmekle görevli bir anlatıcıdır. Böyle olunca da başına gelmedik kalmıyor;
Bilanço hiç hoş değil (2019 yılı için): En az 172 gazeteci mahkemelerde haberlerini, yazılarını, yorumlarını çok çeşitli suçlamalar karşısında savunmak zorunda kaldı. En az 60 gazeteci haberleri, yazıları, eleştirileri gerekçe gösterilerek sokak ortasında ya da gece yarısı ev baskınları ile gözaltına alındı. En az 66 gazeteciye 225 yıldan fazla hapis cezası verildi.
Gazeteciler milyonlarca liralık tazminat talepleri karşısında savunma yapmak zorunda bırakılırken; 2019 yılı boyunca en az 10 gazeteciye 422 bin 486 TL para cezası kesildi.
2019 yılında en az 250 gazeteci işten çıkarıldı veya istifaya zorlandı. Bu gazetecilerin çoğu Doğan Medya Grubu'nu satı alan Demirören Medya Grubu'ndandı. Günlük yayın yapan gazeteler haftalık yayın yapmaya veya haftanın bir günü yayınlanmamaya karar verdi.
Kötü haber dünyadan; Birleşmiş Milletler'in (BM) verilerine göre 2021 yılında 55 gazeteci görevi başında öldürüldü. UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay gazetecilerin birçok tehlikeyle karşılaştıklarını belirterek, "2021'de bir kez daha çok fazla gazeteci gerçeği gün ışığına çıkarmak için en büyük bedeli ödedi" ifadelerini kullandı. Özellikle medya çalışanı kadınların yaklaşık dörtte üçünün işleriyle bağlantılı olarak online şiddete maruz kaldığı vurgulandı… Kutlanacak ne kaldı!!!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023