Türkiye'de koronavirüs salgını nasıl yönetiliyor?
Ne kadar gizlenirse gizlensin gerçek ortaya çıktı. Ve günlük korona vakasıyla, şimdilik, dünyada 4'üncü, Avrupa'da 1'inci sırada olduğumuzu öğrendik! İşin şaşılacak tarafı Bilim Kurulu üyeleri de bilmiyormuş…
Yaramızı deşse de, bilim ve meslek namusumuz gereği bu yazıyı yazmak zorunda kaldık.
Dünya tarihinde 20. yüzyıla gelene kadar bulaşıcı hastalıklar, toplum sağlığının en önemli sorunu olmuş, milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan pek çok salgın yaşanmıştır.
Özellikle 18.yüzyıldaki Sanayi Devrimi sonrası nüfusun kentlerde yoğunlaşması ve kötü yaşam koşulları, salgınların boyutunu değiştirmiş, halk sağlığı uygulamaları bu koşullar altında ortaya çıkmıştır. 1848-54 yıllarında Londra'daki yıkıcı kolera salgınının kontrol altına alınmaya çalışılması sırasında doğmuştur.
İkinci Dünya Savaşı sonrası tarih sahnesine çıkan sosyal refah devletlerin kurduğu kamucu sağlık sistemleri ve belediyecilik hizmetleri (sağlıklı yaşam alanları oluşturma, temiz su sağlanması, atıkların uzaklaştırılması ve benzerleri gibi) toplum sağlığına önemli katkıda bulunmuştur.
1970'li yıllarda kapitalist sistemin derin yapısal krize girmesi, kâr oranlarındaki düşüş ve ardından iki kutuplu dünyanın bir tarafının çökmesi sosyal refah devletinin sonunu getirmiştir. Bu ortamda krizi aşma politikaları bağlamında ortaya çıkan neoliberal politikalar hem sağlık sistemlerini dönüştürmüş, hem de sonuçları itibariyle toplum sağlığını olumsuz etkileyen uygulamaları ortaya çıkarmıştır.
2000'li yılların başına gelindiğinde baş göstermeye başlayan ekolojik kriz, artmakta olan yoksulluk ve tüm bunları hafifletecek sosyal politikaların olmayışı, dünya genelinde bulaşıcı hastalıkların yeni dönemini başlatmıştır. Afrika'da başlayan HIV/AIDS salgını, deli dana hastalığı, küresel ısınma sonucunda genişleyen tropikal alanlarla sıtma gibi hastalıkların yaygınlaşması, artan yoksullukla yeniden yükselişe geçen tüberküloz, ekolojik dengeyi altüst eden ağaç katliamı, plansız yapılanma, betonlaşma ve benzer müdahaleler…
Sosyal devletin çöküşü ve neoliberal politikaların hâkimiyetinin toplum sağlığına etkisi, sağlık hizmetlerinin piyasalaşması, ticarileşmesi ve bunun sonucu olarak sosyal sağlık hizmetlerinin terk edilmesi, halk sağlığı hizmetlerinin gerilemesi olmuştur.
Özetle 2020 yılında dünyanın yaşadığı COVID-19 pandemisi böyle bir ortamda ortaya çıkmıştır.
Neoliberal dönemin Türkiye'de miladı olan 1980 yılı sonrasında değişen Anayasa'da devletin sağlık alanındaki rolü yeniden belirlenerek, sağlık hizmetlerinde özelleştirmenin önü açılmıştır.
Türkiye'de neoliberal sağlık politikalarının başlangıcı, Dünya Bankası aracılığıyla sağlıkta reform programları ile olmuştur.
Bir yandan da kamunun sağlık hizmetlerinin desteklenmediği, değersizleştirildiği ve bu nedenle gerek sağlık çalışanlarının gerekse kurumların (sağlık ocakları ve devlet hastaneleri) zarar gördüğü bir dönem yaşanmıştır. 1986 yılında başlayan sağlık reformu projesi, her hükûmetin gündemine gelmiştir. 2003 yılında AKP'nin iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, aynı reform paketi bu kez Sağlıkta Dönüşüm Programı adı altında gündeme gelmiştir.
SONUÇ yerine: Türkiye'de pandemi için en başından beri "hafifletme" stratejisi uygulanmış, ekonominin çarklarının dönmesi amacı toplum sağlığının önüne geçmiştir. Şu günlerde salgının pik yapması yasakları yeniden gündeme getirdiyse de geç kalınmıştır.
2020 yılının ilk aylarında dünyada ve Türkiye'de sağlık hizmetleri, neoliberal sağlık reformlarının şekillendirdiği, halk sağlığı hizmetlerinin geri planda kaldığı, sağlığın ticari kısmının öne çıktığı bir durumu yaşıyoruz.
Siyasal iktidarın gündeme getirdiği ekonomi ve hukuk alanlarındaki reform yanında sağlık reformu daha az mı önemlidir. İnsan hayatı her şeyin önündedir ve sosyal devleti haketmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023