18-19 Ekim tarihlerinde İstanbul ve Ankara Barolarının Genel Kurulları toplandı.Fransızca demir parmaklık anlamına gelen "Barreau" sözcüğünden dilimize geçen "Baro", yargının kurucu unsuru olan avukatlık mesleğinin örgütüdür.1876 tarihinde çıkarılan Mehakim-i Nizamiye Dava Vekilleri Hakkındaki Nizamnamesi ile baroların kuruluşu düzenlenmiş, 1882 yılında da Doğu Rumeli Vilayetine ait Avukatlık Kanunu çıkarılmış ve hukukumuzda avukat deyimi ilk kez bu yasada kullanılmıştır.1969 tarihli 1136 sayılı yeni Avukatlık Kanununun 76. Maddesine göre barolar, avukatlık mesleğini geliştiren, meslektaşlar ve müvekkiller ile ilişkilerde dürüstlüğü ve güveni sağlayan, meslek düzenini, ahlâkını, saygınlığını, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunan ve koruyan, meslektaşların ortak ihtiyaçlarını karşılayan çalışmalar yapan ve bu çalışmalarını demokratik ilkelere göre sürdüren kuruluşlardır.Barolar siyasi parti misyonu üstlenmeden, demokratik hak ve özgürlüklerin yerleşmesi amacıyla Hükümet ve kamu kurumları nezdinde girişimlerde bulunan, gerektiğinde hesap soran demokratik kitle örgütü olarak da kabul edilebilir.Demek ki barolar, avukatlık mesleğinin sürdürebilirliğini güvence altına alarak meslektaşlarını gözetirken; diğer yandan da hukuk, insan hak ve özgürlükleri mücadelesi vermektedirler. Ancak, bu misyonunu yerine getirirken siyasal iktidarla çatışma kaçınılmazdır; hiçbir iktidar, denetlenmekten, sınırlanmaktan hoşlanmaz. Hele hele milliyetçiliği ayağının altına aldığı gibi hukuku da çiğneyen, hukuk tanımaz AKP iktidarı ise bu, durum vahim demektir. Nitekim adalet tarihimizde bir ilk yaşanmış; iktidar, baronun sesini kesebilmek için İstanbul Barosu Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerini toptan takibe aldırmış, iş zıvanadan çıkmıştır.Dahası da var? Adli yıl açılış töreninde Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanının konuşmasını engelleyemeyen sabık başbakan, Aziz Nesin'i bile sollayan bir siyasi komedyayla adli yıl açılış törenini ortadan kaldırmaya kadar götürmüştür hınç ve kinini.Siyasi rant ve ekonomik çıkar penceresinin sığlığından kurtulamayan iktidara karşı hukuk mücadelesinde tek bağımsız kalan yargı unsuru barolardır. Yargının diğer unsurlarını HSYK (Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) üzerinden kendine bağlamaya kalkışan AKP iktidarı, baroları ele geçirememenin hezeyanı içerisindedir.Âdil olmayı siyasi rant beklentisi olmadan koşulsuz yerine getirebilen bir meslek örgütü olarak barolar, yönetimlerini seçerken siyasi parti mantığından uzak davranmaları, ülke içinde olduğu kadar uluslararası düzlemde de etkinliklerini sağlamaları, yönetimde tüm grupların temsil ve etkinliğinin yolu açılarak saydam bir yönetim şekli oluşturulmalıdır.Halkın hak arama özgürlüğünün önemli güvencelerinden birisi olan avukatlık mesleğinin tüm zorluklarına, mesleğe yönelik tüm baskılara ve hukuk dışı uygulamalara rağmen, mücadele azmi ve mesleğe olan sevgisiyle görevlerini sürdüren meslektaşlarıma, baroların yönetimlerine tüm halkımızın desteğini umuyoruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023