Dünya ekonomisi uzun süredir, 'Washington Mutabakatı' olarak adlandırılan politikalara göre şekillenmektedir. Bu mutabakat, bazı ulus-üstü şirketler, Wall Street Bankaları, Amerikan Federal Rezerv Bankası, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları arasında yapılmıştı. Dünya Bankası Başkan Yardımcısı ve Başekonomisti John Williamson'un önerisi üzerine imzalanan Washington Mutabakatı, sözde centilmen anlaşmaları türünden gayri resmi bir kabuller dizisinden oluşuyordu. Ancak özde bu mutabakat, tam anlamıyla bir dayatma idi. Çünkü hükümetler, IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşların desteğini talep ettiklerinde, kendilerinden Washington Mutabakatı'nda yer alan ilkelere uymaları istendi. O ilkelere uymadıkları takdirde destek sağlanmadı, dahası değişik ekonomik baskılara muhatap oldular. Washington Mutabakatı'nın temel ilkeleri kısaca şunlardı: "En yüksek gelir gruplarının vergi yükünü azaltarak, zenginleri yatırım yapmaya özendirmek, alt gelir gruplarının yararlandıkları vergi indirimlerini kaldırarak, vergi gelirlerini artırmak." Hükümetlere, açıkça"vergiyi zenginden değil, fakirden alacaksın" deniliyordu. Hükümetler de bu dayatmayı, "vergiyi tabana yaymak" sloganıyla, vergi reformu yaparak hayata geçiriyorlardı. Diğer bir ilke de şu idi: "Mali piyasalarda olabildiğince kapsamlı ve hızlı özelleştirme yapmak, yabancı sermayenin güvenliğini, dolayısıyla hacmini artırmak için yerli ve yabancı yatırımların yasalar karşısında eşitliğini sağlayan anlaşmaları gerçekleştirmek." Bazı ülkeler eşitlik şöyle dursun, yabancı yatırımlara tam bir imtiyaz sağladı, yani onları yerli yatırımlardan avantajlı konuma yükselttiler.En yakıcı ve yıkıcı ilkeler de şöyle sıralanıyordu: "Kamu sektörü işletmelerini özelleştirmek, ülke ekonomisini kurallardan arındırmak ve büyük bir serbestlik oluşturmak. Özel mülkiyeti güçlü bir şekilde koruma altına almak, gümrük tarifelerini indirmek, ithalatın önünü tamamen açmak. Altyapıyı güçlendirmeye yönelik devlet harcamalarına, diğer harcamalara göre öncelik kazandırmak."Özetle ifade edersek, neo-liberalizm olarak da nitelendirilen Washington Mutabakatı, özelleştirmeyi ve devleti küçültmeyi hedefliyordu. Küreselleşme karşıtları, söz konusu mutabakatı şöyle değerlendiriyorlardı: "Bu, bankacıların kendilerini daha çok zenginleştirmek için yaptıkları bir düzenlemedir."Böyle bir değerlendirmenin elbette haklılık payı vardı. Çünkü Washington Mutabakatı'ndan sonra ekonominin merkezine bankalar konuldu. Hükümetler, bankalara bakarak ekonomi hakkında hüküm vermeye başladılar. Öyle ki, halklar sokaklara çıkıp "işsiziz, açız" diye bağırdığında hükümetler, "ekonomimiz gayet iyi, bankalarımızın kârı artıyor" diyerek kendilerini savunuyor ve avutuyorlardı. Birçok hükümet, yaptığı yanlışlığı anladığı halde, ne yazık ki, AKP hükümeti aynı minval üzere devam etmektedir.Ulus-üstü şirketlere hizmet eden, devletleri etkisiz kılan ve halkı fakirleştiren, neo-liberal politikalara karşı, her ülkede gösteriler, protestolar ve hatta ayaklanmalar oldu. Ancak, bu kadar karşıtlığa rağmen, neo-liberalizme alternatif yeni bir ekonomi modeli ileri sürülemedi. Ne kadar iftihar etsek azdır ki, içimizden biri olan Prof. Dr. Haydar Baş, böyle bir modeli 'Milli Ekonomi Modeli' adıyla ortaya koymuştur. Milli Ekonomi Modeli, kısa sayılacak bir sürede, birçok ülkede ses getirdi ve uygulamaya kondu. Rusya, bu modeli en önce tanıyan ve uygulayan ülkeler arasında yer aldı. Rusya, bununla da yetinmedi. Dost ve müttefiklerine bu modeli tavsiye etti. En önemlisi de bir heyet göndererek, İstanbul'da BTP ile bir 'Mutabakat Zaptı' imzalamasıdır. Aslında bu mutabakat, sözünü ettiğimiz Washington Mutabakatı'nı, tarihin çöp sepetine atan bir mutabakattır. Bazıları bunu görmezden gelse de, önemsemese de gerçek budur. Bunun böyle olduğunu zaman gösterecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018