Bugün Türkiye'de sanayiciler yaşadıkları zorlukları ve ettikleri zararları konuşuyorlar, nasıl bir borçlanma ve faiz batağı içinde olduklarını raporlarla kamuoyuna anlatmaya çalışıyorlar.
Prof. Dr. Haydar Baş, dün gazetemizde yer alan "MEM toplantıları vaktidir" başlıklı yazısında bu konuyu ele almış ve yazının sonunda, "Bizim beklentimiz artık sanayi odalarında yapılan felaket toplantılarının birer MEM toplantısına dönüşerek çözümün konuşulmaya başlanmasıdır" ifadelerini kullanmıştı.
Gerçekten de, sadece mevcut durumu analiz ederek, tali sorunlardan bahsederek, asıl soruna inmeden, çözümü de ortaya koymadan toplanıp dağılmak kuru gürültüden ve boşa kürek sallamaktan başka bir şey değil. Maalesef bugün Türkiye'de sanayi odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının hali bu?
Sayın Baş, yazısında, "Oysa batmış olan Türk ekonomisinin ana nedeni kapitalizmin uygulanıyor olmasıdır" diyerek bütün problemlerin kapitalist anlayıştan kaynaklandığını belirtmiştir.
Sanayiciler problemlerini bir bir sayıyorlar, öncelikli olarak da finansman zorluğundan bahsediyorlar. İstanbul Sanayi Odası En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu 2016 raporunda borç/özkaynak ilişkisinde borcun payının yüzde 61,9 olduğu açıklandı. Özkaynaklar ise sadece yüzde 38,1 oranında? Yani sanayici borca endeksli üretim yapıyor ve dolayısıyla elde ettiği karının yüzde 55,4'ünü de faiz ödemesine aktarmak durumunda kalıyor.
Sanayicilerin yaşadığı bu finansman zorluğunun ana nedeni Sayın Baş'ın altını çizdiği gibi Kapitalizmin finans anlayışını uygulamamızdır. Kapitalizmde üretimde de, tüketimde de kullanılan para maliyetlidir yani birilerinin bu parada faiz üzerinden haksız geliri vardır.
Dolayısıyla Türkiye'de sanayici ürettiği halde kazananamakta, birileri ise üretmediği halde sanayicinin sırtından yüksek kazançlar elde etmektedir.
Sanayici, kur dalgalanmalarından şikayet etmektedir. Dalgalı kur sistemi de, kapital sahipleri kur oyunlarıyla ceplerini doldursun diye ülkelere dayatılan bir sistemdir, yine kapitalizmin bir sonucudur.
Birileri üretmesine rağmen kurlardaki oynaklık sebebiyle bir anda zarar ederken, birileri de para hareketleriyle döviz kurlarını kontrol ederek yüksek karlar elde etmektedir.
Sanayici, sosyal-siyasal sıkıntılardan, terörden ve jeopolitik olumsuzluklardan şikayetçidir. Bunlar da yine kapitalizmin yol açtığı gelir adaletsizliğinden, borçlanma sebebiyle yabancı ülkelere olan bağımlılıktan ve bu bağımlılık sebebiyle bu iradelerin üzerimizdeki emperyal hedeflerine bir çözüm geliştirememekten kaynaklanmaktadır.
Bugün yaşadığımız bütün sorunların ana nedeni Sayın Baş'ın önemle altını çizdiği gibi kapitalizmi uygulama konusundaki inadımızdır, milli çözümlere kapalı olmamızdır.
Halbuki, bugün BRICS kapsamında 4 milyar bir nüfus, içimizden çıkan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'yle sırtını giydirmektedir, karnını doyurmaktadır, cebini doldurmaktadır. Dünyada 120'yı aşkın ülke kriz döneminde Milli Ekonomi Modeli'nin tüketimi teşvik projeleriyle ayakta kalmayı başarabilmiştir.
Milli Ekonomi Modeli'nin sanayici, tüccar, çiftçi, emekli, işçi, memur, işsiz, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, kısaca her kesimden insana, yaşadıkları her problemin çözümü için bir formülü vardır.
Örneğin sanayicinin derdi finansman ve faizdir. MEM, sanayiciye uzun vadeli sıfır faizli krediyle finans imkanı sunmaktadır. Sanayicinin derdi pazar darlığıdır, MEM gelir adaletini sağlayarak, emek ve üretim karşılığı Milli Parayı basarak bunu sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine koyarak sanayiciye geniş bir pazar imkanı açmaktadır.
İthal ürünlere karşı yerli üreticiyi koruyarak, sanayicinin önünü açmaktadır. Milli Paranın diğer ülkelerde de alanını genişleterek, ayrıca vereceği teşviklerle sanayiciye geniş bir ihracat pazarı sunmaktadır.
MEM, tüketimi teşvik eden sosyal devlet projeleriyle, ekonomilerin ana hedefleri olan gelir adaletini; geniş pazar imkanları ve üretimi teşvik projeleriyle de sürekli sağlıklı büyümeyi, tam istihdamı sağlayabilecek tek modeldir.
Bu, sosyal ve siyasal sıkıntıların tamamen son bulması, terörün kökünün kuruması, sıfır işsizlik ve jeopolitik gelişmelerden hiç etkilenmemek demektir.
MEM, tüm kurumlarıyla güçlü bir devlet demektir, yaşlısıyla genciyle güçlü, tek bilek tek yürek bir millet demektir. Dolayısıyla böyle bir devlet ve millet içinde sanayici olmak da dünyanın her yerinde büyük bir ayrıcalık olacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş, dün gazetemizde yer alan "MEM toplantıları vaktidir" başlıklı yazısında bu konuyu ele almış ve yazının sonunda, "Bizim beklentimiz artık sanayi odalarında yapılan felaket toplantılarının birer MEM toplantısına dönüşerek çözümün konuşulmaya başlanmasıdır" ifadelerini kullanmıştı.
Gerçekten de, sadece mevcut durumu analiz ederek, tali sorunlardan bahsederek, asıl soruna inmeden, çözümü de ortaya koymadan toplanıp dağılmak kuru gürültüden ve boşa kürek sallamaktan başka bir şey değil. Maalesef bugün Türkiye'de sanayi odalarının ve sivil toplum kuruluşlarının hali bu?
Sayın Baş, yazısında, "Oysa batmış olan Türk ekonomisinin ana nedeni kapitalizmin uygulanıyor olmasıdır" diyerek bütün problemlerin kapitalist anlayıştan kaynaklandığını belirtmiştir.
Sanayiciler problemlerini bir bir sayıyorlar, öncelikli olarak da finansman zorluğundan bahsediyorlar. İstanbul Sanayi Odası En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu 2016 raporunda borç/özkaynak ilişkisinde borcun payının yüzde 61,9 olduğu açıklandı. Özkaynaklar ise sadece yüzde 38,1 oranında? Yani sanayici borca endeksli üretim yapıyor ve dolayısıyla elde ettiği karının yüzde 55,4'ünü de faiz ödemesine aktarmak durumunda kalıyor.
Sanayicilerin yaşadığı bu finansman zorluğunun ana nedeni Sayın Baş'ın altını çizdiği gibi Kapitalizmin finans anlayışını uygulamamızdır. Kapitalizmde üretimde de, tüketimde de kullanılan para maliyetlidir yani birilerinin bu parada faiz üzerinden haksız geliri vardır.
Dolayısıyla Türkiye'de sanayici ürettiği halde kazananamakta, birileri ise üretmediği halde sanayicinin sırtından yüksek kazançlar elde etmektedir.
Sanayici, kur dalgalanmalarından şikayet etmektedir. Dalgalı kur sistemi de, kapital sahipleri kur oyunlarıyla ceplerini doldursun diye ülkelere dayatılan bir sistemdir, yine kapitalizmin bir sonucudur.
Birileri üretmesine rağmen kurlardaki oynaklık sebebiyle bir anda zarar ederken, birileri de para hareketleriyle döviz kurlarını kontrol ederek yüksek karlar elde etmektedir.
Sanayici, sosyal-siyasal sıkıntılardan, terörden ve jeopolitik olumsuzluklardan şikayetçidir. Bunlar da yine kapitalizmin yol açtığı gelir adaletsizliğinden, borçlanma sebebiyle yabancı ülkelere olan bağımlılıktan ve bu bağımlılık sebebiyle bu iradelerin üzerimizdeki emperyal hedeflerine bir çözüm geliştirememekten kaynaklanmaktadır.
Bugün yaşadığımız bütün sorunların ana nedeni Sayın Baş'ın önemle altını çizdiği gibi kapitalizmi uygulama konusundaki inadımızdır, milli çözümlere kapalı olmamızdır.
Halbuki, bugün BRICS kapsamında 4 milyar bir nüfus, içimizden çıkan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'yle sırtını giydirmektedir, karnını doyurmaktadır, cebini doldurmaktadır. Dünyada 120'yı aşkın ülke kriz döneminde Milli Ekonomi Modeli'nin tüketimi teşvik projeleriyle ayakta kalmayı başarabilmiştir.
Milli Ekonomi Modeli'nin sanayici, tüccar, çiftçi, emekli, işçi, memur, işsiz, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek, kısaca her kesimden insana, yaşadıkları her problemin çözümü için bir formülü vardır.
Örneğin sanayicinin derdi finansman ve faizdir. MEM, sanayiciye uzun vadeli sıfır faizli krediyle finans imkanı sunmaktadır. Sanayicinin derdi pazar darlığıdır, MEM gelir adaletini sağlayarak, emek ve üretim karşılığı Milli Parayı basarak bunu sosyal devlet projeleriyle vatandaşın cebine koyarak sanayiciye geniş bir pazar imkanı açmaktadır.
İthal ürünlere karşı yerli üreticiyi koruyarak, sanayicinin önünü açmaktadır. Milli Paranın diğer ülkelerde de alanını genişleterek, ayrıca vereceği teşviklerle sanayiciye geniş bir ihracat pazarı sunmaktadır.
MEM, tüketimi teşvik eden sosyal devlet projeleriyle, ekonomilerin ana hedefleri olan gelir adaletini; geniş pazar imkanları ve üretimi teşvik projeleriyle de sürekli sağlıklı büyümeyi, tam istihdamı sağlayabilecek tek modeldir.
Bu, sosyal ve siyasal sıkıntıların tamamen son bulması, terörün kökünün kuruması, sıfır işsizlik ve jeopolitik gelişmelerden hiç etkilenmemek demektir.
MEM, tüm kurumlarıyla güçlü bir devlet demektir, yaşlısıyla genciyle güçlü, tek bilek tek yürek bir millet demektir. Dolayısıyla böyle bir devlet ve millet içinde sanayici olmak da dünyanın her yerinde büyük bir ayrıcalık olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025