Bir milletvekili sorumluluk alanını nasıl ifade eder çok merak ediyorum. Nasıl tanımlar acaba aldığı yetkiyi? Ne düşünür bu konuda? Nasıl bir çerçeve çizer sorulduğunda? Bu konu üzerine birileriyle konuşur mu mesela? Babasıyla, annesiyle, evladıyla, eşiyle ya da sokakta tanımadığı biriyle...Bu sorular kafama bir arı sürüsü gibi üşüşüyor bugünlerde. Benim kafam zonkluyor, düşüncesi bile yoruyor. Ya milletvekili ne yapıyor acaba?Meclis’te kendisine verilen yetkiyle oturduğu koltukta... Meclis dönüşü aracıyla eve giderken arşınladığı memleketimin sokaklarına, caddelerine baktığında... Evine vardığında, kendisini kapıda karşılayan eşinin yüzüne baktığında, çocuğu bütün saflığıyla ona sarıldığında... Televizyonun karşısına geçip sorumlu olduğu ülkenin ahvalini öğrenmek için açtığı haberleri izlediğinde...Ne yapıyor, ne düşünüyor?Evet dostlar, bu sorular daha bir anlam kazandı sanki bugünlerde? Ülkenin getirildiği noktadan ve geleceğinden endişe duyduğu için bizzat devreye girmek zorunda kalan, ‘iş başa düştü’ deyip haklarını sokaklarda biber gazına, tazyikli suya mâruz kalmasına rağmen haykıran, bu yüzden itilen, horlanan, öteki ilan edilen milletin, vekili ne işle meşguldür acaba, hangi düşünceler vardır kafasında, vicdanıyla arası nasıldır, kalbi zonklar mı, uykuları kaçar mı, aldığı maaş boğazından geçer mi?Ülkeyi geren, bölünmenin eşiğine getiren, vatandaşını ‘bana oy vermeyen yüzdedensin’ çirkinliğiyle yok farzeden bir anlayışla siyaset eden bir iktidarın milletvekillerinin ahvalini özellikle merak ediyorum. Neredeler bunlar, niye konuşmazlar?Ya konuşanlar? Onlara ne demeli? Konuşuyorlar ama kalpsiz, ruhsuz, sevgisiz, şefkatsiz, milletsiz. Evet, onların konuşmalarında kelimeler var, cümleler var, imalar var, hakaretler var, küçümsemeler var ama vekili oldukları milletten zerre eser yok.Bu tarzda konuşanları anlıyoruz; misyonları apaçık, ayan beyan… Konuşmayanları da anlıyoruz; kaygıları var besbelli, bir yerlerden çekiniyorlar... Ya ‘bu adam farklı galiba’ dedirtip hevesimizi kursağımızda bırakanlara ne demeli...Dün ANKA ajansı bir haber geçti. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı ve AKP İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit’in, New York’’ta yayınlanan Posta 212 gazetesine verdiği röportajı haber yapmış ajans. Habere göre Başbakan Erdoğan’ın Gezi Parkı olaylarına karşı takındığı sert tavrı eleştiren Yiğit, “Başbakan olaylar ve eleştiriler karşısında sinirleniyor. Yüzde 50’yi tutuyorum diyor. Türkiye’de iç savaş mı çıkaracaksınız, insanlar birbirlerini mi öldürecek? Başbakan her şeyden önce toparlayıcı olmalı, kucaklayıcı olmalı. Toplumda herkese eşit mesafede durmalı” demiş.Yetinmemiş, 3. Köprüye verilen isim tartışmasına da girmiş AKP’li Yiğit ve aynen söyle konuşmuş: “Ben Aleviyim... Yavuz Selim, Çaldıran olaylarında 40 bin Alevi’yi öldürdü. O zamandan beri Alevi kesiminde Yavuz Selim’e karşı bir alerji var. Dolayısıyla ismi köprüye koymaları çok yanlış oldu. O kadar güzel isimler var ki, Yunus Emre’yi koy, Mevlana’yı koy.”‘İşte bu dedim’ bu satırları okurken, sevindim, ümitlendim, tam ‘helal olsun’ diyecektim ki haberin devamı herşeyi başa sardırdı. Alevi bir vekil, hem de yukarıdaki sözleri söylemiş vekil, AKP döneminde Alevilik ve Bektaşiliğin ders kitaplarına girdiğini, Madımak Oteli’nin kamulaştırıldığını, Cem evlerine yasal statü kazandırma konusunda da beş kişilik bir komite oluşturulduğunu ancak araya seçimlerin girdiğini söylüyordu yukarıdaki haklı tespitlerin hemen akabinde. ‘Hoppala’ dedim kendi kendime, ‘demek buraya kadarmış.’Alevi bir vekil olacaksın, her türlü ayrımcılığa mâruz kalan insanların Meclis’teki temsilcisi olacaksın, çocuğa uzatılan şeker mesabesindeki uygulamaları önemli icraatlarmış gibi göstereceksin. Hem de 3. Köprü vesilesiyle ortaya konan art niyeti tespit edip eleştiri yaptıktan sonra… Oldu mu vekilim?Cemevi yasadışı mı ki yasal statüye kavuşturulsun. Cemevini ibadethane olarak kabul etmeyen bir partinin müntesibi olduğunuzu hatırlatırım size. Şimdi asıl şu sözlerine bakın sayın vekilimin: “Başbakan’ın böyle söylemleri oluyor ama yanlıştan dönmek de bir erdemdir. Ama yapıyor Başbakan bunu. Mesela Kürt milletvekillerine neler söyledi ama sonra Apo’yla bile görüştürdü.”Eyvah vekilim eyvah! Verdiğiniz örneğe bakın! Binlerce insanın ölümünden sorumlu olduğu mahkemelerce tescillenmiş terörist başına ve avanesine verilen tavizler, mağdur Alevi canlara verilmesi gereken haklara ilham kaynağı mı olacak. Sizin canlarınıza bakışınız bu mu? Böyle bir kıyastan hareketle Alevi canlara ‘ümitli olun’ mesajı mı veriyorsunuz. Son bir notla bitireyim. Sayın vekilimin 3. Köprü’ye verilen Yavuz isminden rahatsızlığını belirttikten sonra, köprüye konulmak üzere önerdiği Yunus ve Mevlana’yla birlikte bir isim daha var: ‘Recep Tayyip Erdoğan.’Sanırım şimdi taşlar oturdu.
Okan Egesel / diğer yazıları
- Hz. İnsan’a… / 20.04.2020
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018
- Koronavirüsten önce, koronavirüsten sonra... / 28.03.2020
- ‘Ben Ali’yim’ / 25.06.2019
- Atatürk keramet sahibi bir veliydi / 10.04.2019
- Çok şükür psikolojimiz yetmiyor! / 13.03.2019
- O günler geliyor, görüyorum / 22.02.2019
- Evet, bu seçim beka seçimidir / 06.02.2019
- Kumpasın arkasındakileri açıklıyorum / 11.01.2019
- Mustafa Kemal’in uçaklarına ne oldu? / 05.01.2019
- Yunan’ın galip gelmesini isteyen hainler / 26.12.2018