Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la çok önemli bir röportaj gerçekleştirdi.
Hükümet bu röportajın yapılmasını istemiyordu. Bundan dolayıdır ki davetli oldukları halde bazı gazeteciler hükümetin hışmına uğramamak için gitmeyeceklerini açıkladılar. Her şeye rağmen Esad’la tarihi bir röportaj gerçekleştirildi.
Esad’ın açıklamaları, hükümetin neden Esad’la röportaj yapılmasını istemediğini de ortaya koymuş oldu. Beşar Esad’ın açıklamaları gayet mantıklı ve Türkiye ile Suriye arasındaki harareti soğutmayı amaçlayan, iki ülkeyi çatışma zemininden uzaklaştıran açıklamalardı. Objektif bir bakış açısıyla değerlendirirsek, Esad’ın açıklamalarının ikna edici olduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Hükümet, Esad’ın kendini sansürsüz ifade etmesini istemiyor. Suriye krizinin başından bu yana Türkiye’de gündeme gelen Suriye haberlerinin büyük çoğunluğu Arap Baharı süzgecinden geçmiş haberler. Bu taraflı haberler Suriye’yi gerçeğinden çok farklı lanse etti. Bu dezenformasyonla Suriye halkıyla Türk halkı arasına gerilim sokulmak amaçlandı.
Esad’ın kendini Türk halkına ifade etme fırsatı bulduğu röportajında Türk uçağının geldiği güzergâhın İsrail uçaklarının daha önce 3 kez Suriye hava sahasına girdiği güzergâh olduğunu ifade ederek bu güzergâhı kullanan her uçak İsrail uçağı olarak algılanıp tepki verildiğini net bir şekilde ifade etti. Yani Türk uçağını bilerek vurmadıklarını Suriye en üst düzey ağızdan bir kez daha söylemiş oldu. Bu bir nevi özür olarak algılanabilir. Kaldı ki uluslararası hava sahasında düşürülmüş olması haline Türkiye’den özür dilemekte gecikmeyeceklerini de söyledi Esad.
Esad’ın, “Erdoğan hükümeti bu olayı kullanarak dar hesaplar peşinde. 15 aydır Suriye politikası konusunda Türk halkının desteğini alamamıştı. Şimdi bu olayı fırsat bilerek hükümetler arasındaki düşmanlığı halklar arası düşmanlığa çevirmek istiyor. Bu çok tehlikelidir” iddiası bence çok önemlidir.
Son 1,5-2 yıldır Türk halkı çok büyük bir Suriye kara propagandasına maruz kaldı. Buna rağmen yapılan anketlerde Türk halkının neredeyse tamamının Suriye’yle savaş istemediği ortaya çıktı. Yani hükümet, Suriye konusundaki yanlışlarına milleti ortak edemedi.
Beşar Esad’ın iddiası doğru ise, yani Türk milletini Suriye konusunda attığı ve atacağı yanlış adımlara ortak etmek için gayret eden hükümetin bu amaç için düşürülen uçağını bile kullanabilecek derecelere düşmesi tükendiğinin göstergesi değil midir?
Bu durum ABD, İsrail ve topyekûn batılı ülkelerin her türlü imkânlarını kullanan hükümetin, her şeye rağmen milletimizi ikna edemediğini ispatıdır.
Suriye konusunda Türkiye’nin yanlış yapmasının önündeki en büyük engel ne Rusya, ne Çin, ne de İran faktörüdür. Bu yanlışın önündeki en büyük engel, milletimizin işte bu doğru tavrıdır. Milletimizin bu doğru tavrı elbette kendi kendine oluşmamıştır.
Öncülük ettiği Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla Suriye’nin ve de Suriye halkını oluşturan Şiilerin bizim gibi Müslüman olduklarını milletimize anlatan ve de gösteren Prof. Dr. Haydar Baş’ın çalışmaları milletimizin bu doğru kulvara gelmesine vesile olmuştur.
Milletimiz bundan sonra önündeki Ehl-i Beyt ışığını, Prof. Dr. Haydar Baş ışığını kaybetmediği müddetçe hiçbir hükümet Suriye’yle bu milleti savaşa sokma cesaretini göstermeyecektir.
Hükümet bu röportajın yapılmasını istemiyordu. Bundan dolayıdır ki davetli oldukları halde bazı gazeteciler hükümetin hışmına uğramamak için gitmeyeceklerini açıkladılar. Her şeye rağmen Esad’la tarihi bir röportaj gerçekleştirildi.
Esad’ın açıklamaları, hükümetin neden Esad’la röportaj yapılmasını istemediğini de ortaya koymuş oldu. Beşar Esad’ın açıklamaları gayet mantıklı ve Türkiye ile Suriye arasındaki harareti soğutmayı amaçlayan, iki ülkeyi çatışma zemininden uzaklaştıran açıklamalardı. Objektif bir bakış açısıyla değerlendirirsek, Esad’ın açıklamalarının ikna edici olduğu da rahatlıkla söylenebilir.
Hükümet, Esad’ın kendini sansürsüz ifade etmesini istemiyor. Suriye krizinin başından bu yana Türkiye’de gündeme gelen Suriye haberlerinin büyük çoğunluğu Arap Baharı süzgecinden geçmiş haberler. Bu taraflı haberler Suriye’yi gerçeğinden çok farklı lanse etti. Bu dezenformasyonla Suriye halkıyla Türk halkı arasına gerilim sokulmak amaçlandı.
Esad’ın kendini Türk halkına ifade etme fırsatı bulduğu röportajında Türk uçağının geldiği güzergâhın İsrail uçaklarının daha önce 3 kez Suriye hava sahasına girdiği güzergâh olduğunu ifade ederek bu güzergâhı kullanan her uçak İsrail uçağı olarak algılanıp tepki verildiğini net bir şekilde ifade etti. Yani Türk uçağını bilerek vurmadıklarını Suriye en üst düzey ağızdan bir kez daha söylemiş oldu. Bu bir nevi özür olarak algılanabilir. Kaldı ki uluslararası hava sahasında düşürülmüş olması haline Türkiye’den özür dilemekte gecikmeyeceklerini de söyledi Esad.
Esad’ın, “Erdoğan hükümeti bu olayı kullanarak dar hesaplar peşinde. 15 aydır Suriye politikası konusunda Türk halkının desteğini alamamıştı. Şimdi bu olayı fırsat bilerek hükümetler arasındaki düşmanlığı halklar arası düşmanlığa çevirmek istiyor. Bu çok tehlikelidir” iddiası bence çok önemlidir.
Son 1,5-2 yıldır Türk halkı çok büyük bir Suriye kara propagandasına maruz kaldı. Buna rağmen yapılan anketlerde Türk halkının neredeyse tamamının Suriye’yle savaş istemediği ortaya çıktı. Yani hükümet, Suriye konusundaki yanlışlarına milleti ortak edemedi.
Beşar Esad’ın iddiası doğru ise, yani Türk milletini Suriye konusunda attığı ve atacağı yanlış adımlara ortak etmek için gayret eden hükümetin bu amaç için düşürülen uçağını bile kullanabilecek derecelere düşmesi tükendiğinin göstergesi değil midir?
Bu durum ABD, İsrail ve topyekûn batılı ülkelerin her türlü imkânlarını kullanan hükümetin, her şeye rağmen milletimizi ikna edemediğini ispatıdır.
Suriye konusunda Türkiye’nin yanlış yapmasının önündeki en büyük engel ne Rusya, ne Çin, ne de İran faktörüdür. Bu yanlışın önündeki en büyük engel, milletimizin işte bu doğru tavrıdır. Milletimizin bu doğru tavrı elbette kendi kendine oluşmamıştır.
Öncülük ettiği Ehl-i Beyt sempozyumlarıyla Suriye’nin ve de Suriye halkını oluşturan Şiilerin bizim gibi Müslüman olduklarını milletimize anlatan ve de gösteren Prof. Dr. Haydar Baş’ın çalışmaları milletimizin bu doğru kulvara gelmesine vesile olmuştur.
Milletimiz bundan sonra önündeki Ehl-i Beyt ışığını, Prof. Dr. Haydar Baş ışığını kaybetmediği müddetçe hiçbir hükümet Suriye’yle bu milleti savaşa sokma cesaretini göstermeyecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024