Borç, yoksulluk, işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik gibi iktisadî temelli sıkıntılar esasen doğal değil, suni meselelerdir.
Kapitalizmin bilimsel olarak hiçbir zeminde doğruyu bulamadığı için bu rahatsızlıklar kangren gibi büyümekte ve birçok yurdu yok etme noktasına doğru gitmektedir.
Kapitalizm halihazırda hem fikirsel yönüyle hem eylemsel teyidiyle de batmıştır. Artık kapitalizmde iddia edilen hiçbir tezin, Milli Ekonomi Modeli'nin gelişiyle beraber doğru olduğu bilimsel olarak savunulamaz.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın eserinde ifade ettiği gibi, bugün yapılan "ölüyü makyajla yaşıyor göstermeye çalışmaktan" ibaret.
Aslen kapitalizm, bünyesinde barındırdığı birçok iddiayı, yayılmacı ve yıkıcı zulme zemin olması için ortaya atmıştır.
Kan ve gözyaşına bulanan dünyada, kapitalizm, ülkeleri ele geçirmek adına bir koz ve silah olarak kullanılmaktadır.
Milli Ekonomi Modeli ise bu zehre de panzehir olacak olan tek tezdir.
Ulusal kurtuluşun anahtarı olan Milli Ekonomi Modeli'nde sistem herkesin faydasını getirecek bir şekil ile işlemektedir.
İnsanı kendi ve toplum yararına kazanmayı öngören Milli Ekonomi Modeli, bu yönüyle de maddi sebeplere binaen zuhur eden ahlaki yozlaşmaları, suçları ve savaşları engelleyebilmenin mecburiyetidir.
Milli Ekonomi Modeli'nde her şey bir kaynaktır. "Şeylerin" arasındaki farklar, değerlendirilebilme açısından içerikçe farklıdır.
İnsanın insana yük olarak görüldüğü cimri ve açgözlü zihniyeti çöpe atarcasına MEM, her ferdi tüketimi kaynak olarak görmesi ve üretimin önündeki para engelini aşıyor olmasıyla parayı artık bir amaç değil, araç haline getirmiştir.
Artan nüfusu da bir kaynak olarak gören MEM; kapitalizmin aynı para ve teknolojiyle bir de "sınırlı kaynak" teziyle bakarak ortaya attığı azalan verimler teorisini de çöpe atmıştır. Kaynakların sınırsız olduğu gerçeği ve kabiliyetlerin açığa çıkması adına para engelinin kaldırıldığı eklenildiğinde, artan teknoloji ve bilimsel faaliyetler sayesinde artan nüfusun ürettiği katma değer geometrik, belki de üstel olarak artış gösterirken, nüfusun sayısal artışı bir nokta gibi kalmakta, sakin bir aritmetik artışı göstermektedir.
Kirli aynamızdan yansıtmaya çalıştığımız bu güneş, ekonomik refahı, hayal sandığımız zenginliği ve bağımsızlığımı kazanabilmemiz için altın kıymetinde olan her kelimesini yaşamamız gereken bir kanundur.
Özel olarak ülkemize baktığımızda da yaşadığımız her türlü problemin temelinde elbet bir Milli Ekonomi Modeli'sizlik yatmaktadır. Ancak Milli Ekonomi Modeli ile Atatürk ve kurucu değerlerimizle bir olunabilir.
Bu yönüyle de Bağımsız Türkiye Partisi lideri Prof. Dr. Haydar Baş, hastalıklarımızı çözebilecek tek hekim el olarak durmaktadır.
(Milli Ekonomi Modeli hakkında bkz: Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet Milli Devlet).
Kapitalizmin bilimsel olarak hiçbir zeminde doğruyu bulamadığı için bu rahatsızlıklar kangren gibi büyümekte ve birçok yurdu yok etme noktasına doğru gitmektedir.
Kapitalizm halihazırda hem fikirsel yönüyle hem eylemsel teyidiyle de batmıştır. Artık kapitalizmde iddia edilen hiçbir tezin, Milli Ekonomi Modeli'nin gelişiyle beraber doğru olduğu bilimsel olarak savunulamaz.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın eserinde ifade ettiği gibi, bugün yapılan "ölüyü makyajla yaşıyor göstermeye çalışmaktan" ibaret.
Aslen kapitalizm, bünyesinde barındırdığı birçok iddiayı, yayılmacı ve yıkıcı zulme zemin olması için ortaya atmıştır.
Kan ve gözyaşına bulanan dünyada, kapitalizm, ülkeleri ele geçirmek adına bir koz ve silah olarak kullanılmaktadır.
Milli Ekonomi Modeli ise bu zehre de panzehir olacak olan tek tezdir.
Ulusal kurtuluşun anahtarı olan Milli Ekonomi Modeli'nde sistem herkesin faydasını getirecek bir şekil ile işlemektedir.
İnsanı kendi ve toplum yararına kazanmayı öngören Milli Ekonomi Modeli, bu yönüyle de maddi sebeplere binaen zuhur eden ahlaki yozlaşmaları, suçları ve savaşları engelleyebilmenin mecburiyetidir.
Milli Ekonomi Modeli'nde her şey bir kaynaktır. "Şeylerin" arasındaki farklar, değerlendirilebilme açısından içerikçe farklıdır.
İnsanın insana yük olarak görüldüğü cimri ve açgözlü zihniyeti çöpe atarcasına MEM, her ferdi tüketimi kaynak olarak görmesi ve üretimin önündeki para engelini aşıyor olmasıyla parayı artık bir amaç değil, araç haline getirmiştir.
Artan nüfusu da bir kaynak olarak gören MEM; kapitalizmin aynı para ve teknolojiyle bir de "sınırlı kaynak" teziyle bakarak ortaya attığı azalan verimler teorisini de çöpe atmıştır. Kaynakların sınırsız olduğu gerçeği ve kabiliyetlerin açığa çıkması adına para engelinin kaldırıldığı eklenildiğinde, artan teknoloji ve bilimsel faaliyetler sayesinde artan nüfusun ürettiği katma değer geometrik, belki de üstel olarak artış gösterirken, nüfusun sayısal artışı bir nokta gibi kalmakta, sakin bir aritmetik artışı göstermektedir.
Kirli aynamızdan yansıtmaya çalıştığımız bu güneş, ekonomik refahı, hayal sandığımız zenginliği ve bağımsızlığımı kazanabilmemiz için altın kıymetinde olan her kelimesini yaşamamız gereken bir kanundur.
Özel olarak ülkemize baktığımızda da yaşadığımız her türlü problemin temelinde elbet bir Milli Ekonomi Modeli'sizlik yatmaktadır. Ancak Milli Ekonomi Modeli ile Atatürk ve kurucu değerlerimizle bir olunabilir.
Bu yönüyle de Bağımsız Türkiye Partisi lideri Prof. Dr. Haydar Baş, hastalıklarımızı çözebilecek tek hekim el olarak durmaktadır.
(Milli Ekonomi Modeli hakkında bkz: Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet Milli Devlet).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018