Merhum Necip Fazıl, “marka Müslümanları”ndan söz etmişti 75’li yıllarda.
Onun “Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız!” hitabesi, orta yaş neslin hala hafızasında mevcuttur.
Biraz gözlemleyin; şunu göreceksiniz: Son dönemde bu marka bile kalmadı.
“Allah’ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o’ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek” bir iman ve kırattan söz etmişti.
Müslüman geçinenler, “kâinatın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Allah Sevgilisi”den koptu.
Dinler arası diyalog manevralarıyla “üç hak din” kavramı yerleştirildi.
Havra, kilise, cami birleştirildi.
Kelime-i Tevhid’den “Muhammed Rasulullah” kısmı çıkartıldı; İslam imanının “olmazsa olmaz” esası olan Tevhid, teslise çevrilerek küfrün ve şirke sürüklendi.
Müslümanlar, küfür ve şirk içerisinde olanlarla yoldaş, gayr-i Müslümlerle kardeş yapıldı.
Deccallar, Mehdi kesildi.
Hak ile batıl karmakarış oldu.
Güneşi ceketlerinin içinde kaybeden marka Müslümanları, güneşten gözleri kamaşan ve rahatsız olan “yarasa”lara döndü.
Güneşe sırtlarını döndüler.
Kalpleri de Mü’minlerden koptu, müşriklere döndü.
Onlar şimdi, işgalci ABD’nin Büyük Ortadoğu coğrafyasında “vahşi işgallere alkış” tutmaktadır.
Afganistan’da, Irak’ta ve sair İslam coğrafyasının “işgale hedef belirlenen 22 ülkesinde” Haçlıların safında, işgalcilere emir kulluğu yapmaktadırlar.
Dilleri, kendi beyanlarıyla “Kahraman Amerikan askerlerine dua” etmektedir.
Kalplerdeki imanın şiarı olan, “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek, Allah ve Rasulü’nü onların dışındaki her şeyden çok sevmek, ateşe düşer gibi küfre düşmekten korkmak” hasletleri kalmamıştır.
Bu “iman temelleri” yok olunca, kalpler batıla kaymış; Müslümanlar müşrik ve gayr-ı Müslimlerin safında yer tutmuştur.
Görünüşte Müslüman kisveliler az değildir; lakin iman, adeta gönüllerden sökülmüştür.
Nice takkeliler namazda Müslüman, oruçta Müslüman, Hicazda-hacda Müslüman; lakin işgalde gayr-ı müslim, kirli savaşta gayr-ı müslim, ekonomide gayr-ı müslim gibi oluvermiş.
Ayet okurken Müslüman, hadis okurken Müslüman, ibare okurken Müslüman; lakin televizyon ekranıyla olan tutsaklığında gayr-ı müslim, eşi ve çocuklarıyla olan hukukunda gayr-ı müslim, mü’min kullarla olan iletişim ve alış-verişinde gayr-ı müslim kesilivermiş.
Nitekim camideki Rasullullah’a amenna çeker; ama örnek Ehl-i Beyt ve mübarek aile reisi olarak Rasulullah’ı hazmedemez. Papazların ruhbanlık ve bekarlığını Müslümanlık ve takva olarak satar; Rasulullah’ın aile hayatını ve bu husustaki ölçülerini diline dolar, midesi kaldırmaz. Zinaya onay verir, hak sayar; İslam’ın nikahına karşı durur, ceza keser. Mescitte zikir halakalarında imam olan Rasulullah’a baş keser, güya can verir; ama aynı mescitte insanların dünyevi işlerini istişare ve halleden, insan idare etmede ve siyasette devletin başı olan Rasulullah’tan hazzetmez, kabul etmez. Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de, Hendek’te savaş peygamberi ve komutan olan Rasulullah’ı kabul edemez.
Rasulullah'ın sakalı ve cüppesi olmadan Müslümanlık olmaz diye ortalıkta gezinenler, Kelime-i Tevhit'ten Rasullah'ı çıkartanların karşısında el pençe divan duruyorlar, bu küfürlerine hikmet arıyor, beş paralık dünya menfaati karşılığında destek çıkıyorlar.
Böyle bir Müslüman, güneşi ceketinin astarında kaybetmiş marka Müslümanı bile değil; bilakis ne kadar marka ve apoleti varsa hepsini teker teker kendi elleriyle sökmüş ve sökmeye devam eden bir ahir zaman alametidir.
Böyle bir Müslüman tiplemesi, İslam’a, Allah’a, Rasulullah’a, Ehl-i Beyt’e, Mü’minlere uzak, rahmete ve cennete uzaktır…
Küfre yakın, şirke yakın, müşrike yakın, gayr-ı müslime yakın, işgale yakın, azaba ve cehenneme yakındır.
Alemlerin yaratıcısı ve sahibi olan, her dem kullarını murakebe ve tecelli eden Yüce Allah, üzerindeki Müslümanlık markasını bile yitirmiş böylesi bir millete rahmet nazarıyla bakmaz.
Onun “Siz güneşi ceketinizin astarı içinde kaybetmiş marka Müslümanlarısınız!” hitabesi, orta yaş neslin hala hafızasında mevcuttur.
Biraz gözlemleyin; şunu göreceksiniz: Son dönemde bu marka bile kalmadı.
“Allah’ın, kâinatı yüzüsuyu hürmetine yarattığı sevgilisinin âlemleri manto gibi bürüyen eteğine tutunacak, o’ndan başka hiçbir tutamak, dayanak, sığınak, barınak tanımayacak ve o’nun düşmanlarını ancak kubur farelerine denk muameleye lâyık görecek” bir iman ve kırattan söz etmişti.
Müslüman geçinenler, “kâinatın yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Allah Sevgilisi”den koptu.
Dinler arası diyalog manevralarıyla “üç hak din” kavramı yerleştirildi.
Havra, kilise, cami birleştirildi.
Kelime-i Tevhid’den “Muhammed Rasulullah” kısmı çıkartıldı; İslam imanının “olmazsa olmaz” esası olan Tevhid, teslise çevrilerek küfrün ve şirke sürüklendi.
Müslümanlar, küfür ve şirk içerisinde olanlarla yoldaş, gayr-i Müslümlerle kardeş yapıldı.
Deccallar, Mehdi kesildi.
Hak ile batıl karmakarış oldu.
Güneşi ceketlerinin içinde kaybeden marka Müslümanları, güneşten gözleri kamaşan ve rahatsız olan “yarasa”lara döndü.
Güneşe sırtlarını döndüler.
Kalpleri de Mü’minlerden koptu, müşriklere döndü.
Onlar şimdi, işgalci ABD’nin Büyük Ortadoğu coğrafyasında “vahşi işgallere alkış” tutmaktadır.
Afganistan’da, Irak’ta ve sair İslam coğrafyasının “işgale hedef belirlenen 22 ülkesinde” Haçlıların safında, işgalcilere emir kulluğu yapmaktadırlar.
Dilleri, kendi beyanlarıyla “Kahraman Amerikan askerlerine dua” etmektedir.
Kalplerdeki imanın şiarı olan, “Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek, Allah ve Rasulü’nü onların dışındaki her şeyden çok sevmek, ateşe düşer gibi küfre düşmekten korkmak” hasletleri kalmamıştır.
Bu “iman temelleri” yok olunca, kalpler batıla kaymış; Müslümanlar müşrik ve gayr-ı Müslimlerin safında yer tutmuştur.
Görünüşte Müslüman kisveliler az değildir; lakin iman, adeta gönüllerden sökülmüştür.
Nice takkeliler namazda Müslüman, oruçta Müslüman, Hicazda-hacda Müslüman; lakin işgalde gayr-ı müslim, kirli savaşta gayr-ı müslim, ekonomide gayr-ı müslim gibi oluvermiş.
Ayet okurken Müslüman, hadis okurken Müslüman, ibare okurken Müslüman; lakin televizyon ekranıyla olan tutsaklığında gayr-ı müslim, eşi ve çocuklarıyla olan hukukunda gayr-ı müslim, mü’min kullarla olan iletişim ve alış-verişinde gayr-ı müslim kesilivermiş.
Nitekim camideki Rasullullah’a amenna çeker; ama örnek Ehl-i Beyt ve mübarek aile reisi olarak Rasulullah’ı hazmedemez. Papazların ruhbanlık ve bekarlığını Müslümanlık ve takva olarak satar; Rasulullah’ın aile hayatını ve bu husustaki ölçülerini diline dolar, midesi kaldırmaz. Zinaya onay verir, hak sayar; İslam’ın nikahına karşı durur, ceza keser. Mescitte zikir halakalarında imam olan Rasulullah’a baş keser, güya can verir; ama aynı mescitte insanların dünyevi işlerini istişare ve halleden, insan idare etmede ve siyasette devletin başı olan Rasulullah’tan hazzetmez, kabul etmez. Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de, Hendek’te savaş peygamberi ve komutan olan Rasulullah’ı kabul edemez.
Rasulullah'ın sakalı ve cüppesi olmadan Müslümanlık olmaz diye ortalıkta gezinenler, Kelime-i Tevhit'ten Rasullah'ı çıkartanların karşısında el pençe divan duruyorlar, bu küfürlerine hikmet arıyor, beş paralık dünya menfaati karşılığında destek çıkıyorlar.
Böyle bir Müslüman, güneşi ceketinin astarında kaybetmiş marka Müslümanı bile değil; bilakis ne kadar marka ve apoleti varsa hepsini teker teker kendi elleriyle sökmüş ve sökmeye devam eden bir ahir zaman alametidir.
Böyle bir Müslüman tiplemesi, İslam’a, Allah’a, Rasulullah’a, Ehl-i Beyt’e, Mü’minlere uzak, rahmete ve cennete uzaktır…
Küfre yakın, şirke yakın, müşrike yakın, gayr-ı müslime yakın, işgale yakın, azaba ve cehenneme yakındır.
Alemlerin yaratıcısı ve sahibi olan, her dem kullarını murakebe ve tecelli eden Yüce Allah, üzerindeki Müslümanlık markasını bile yitirmiş böylesi bir millete rahmet nazarıyla bakmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019