Yazımızın başlığı, İSAV'ın (İslâmî İlimler Araştırma Vakfı) Topkapı'daki Eresin Otel'de Kasım ayı içinde düzenlediği bir toplantının ismini taşıyor.
İSAV'ı tanıyalım.
Vakfın merkezi, Fâtih Kıztaşı'nda.
Vakıf Başkanı, Prof. Dr. Ali Özek.
İkinci Başkan, Prof. Salih Tuğ.
Diğer isimler:
Sabri Özpala, Prof. Mustafa Köseoğlu, Prof. Bedreddin Çetiner, Mehdi Sungur, Ahmet Yıldız.
Sadece sayın Prof. Salih Tuğ ve Ahmet Yıldız'la konuşmuşluğumuz var.
Diğerlerini geriden tanıyorum.
İkinci gününden itibaren takip edebildiğim toplantıda dinlediklerim hakkında bilgi vereyim.
Konuşmacılardan Dr. Adnan Aslan, "Küreselleşme ve globalleşmenin bizim açımızdan faydalı değil zararlı olduğunu, bunun hususiyle İslâm'a zarar vermek için yapıldığını" izah ederek şuna vurgu yapıyordu:
-Küreselleşmenin dine tesiri, onu özelleştirmektir.
Devamla şunları söyledi:
-Halbuki, İslam sosyal hayatın içindedir ve doğrudan sosyal hayattır. Cuma namazı, bayram namazları, cenaze namazı, hatta 5 vakit namaz buna misaldir. 5 vakit namaz tek başına kılınıyorsa da cemaatle kılınması teşvik edilmektedir. Dolayısıyla, o da sosyal hayat içindedir.
Hac, zekat, sadaka da böyledir.
Ahlâk da sosyalleşmedir.
Küreselleşme, İslam'ın sosyal hayatı inşâ etmesini engellemek istiyor.
Milletleri bir potada eritmek istiyor.
Biz, bu tesbitlerin hepsine katılıyoruz.
Görebilen gözler için gizli değildi ki, ortadaki tatbikat da bunu gösteriyor zaten.
***
Esas bahsetmek istediğim, Ankara İlâhiyat'ın kadın profesörü Beyza Bilgin'in sinevizyonda gösterdiği şekil ve onunla ilgili konuşması.
Gösterdiği çizim şu:
Bir hilâl, bir haç ve altı köşeli bir yıldız birbirlerine girmiş vaziyette; içiçe...
Ortasında da "Abraham" yazılı.
Malûm...
Hilâl İslam'ı, haç Hıristiyanlığı, yıldız da Yahudiliği temsil ediyor.
Abraham da Hz. İbrahim'in onların dilindeki ismi...
Biz, İbrahim Aleyhisselam'a "Abraham" demekten Allah'a sığınırız. Onun İslam'daki/Kur'an'daki, dolayısıyla bizim dilimizdeki ismi İbrahim'dir.
Beyza Bilgin, Almanya'daki bir dostluk vakfının ortaya koyduğu bu şekli överek anlatıyor. Dostluk vakfıymış...
Neredeyse o dostluk?
Kurtla kuzu ne zamandan beri dost olmuşlar!
Tarihte de günümüzde de onlar dâima kurt olmuşlar, bizlerse onların gözünde kuzu...
200 sene devam eden 8 haçlı seferinde öldürülen dedelerimizin kanlarından seller akıtan, kemiklerinden de tepeler yapanlar, zamanımızda da ellerinden gelen kötülüğü yapmıyorlar mı bize?
Zehiri altın tabakta sunarlarmış.
Onlar da düşmanlıklarını "dostluk" ismi altında yapıyorlar.
İlahiyat profesörü Beyza Bilgin, bu dostluğu ve onların ortaya koyduğu hilal, haç ve yıldızlı dostluk amblemini övedursun, biz Kur'an'ımıza bakalım:
"Ey îman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. Kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ki, Allah zulmedenleri doğru yola eriştirmez" (Mâide: 51).
İlâhiyatçı profesörler varsın öyle dostlukları övedursunlar, bizim rehberimiz işte bu âyettir.
Lütfen dikkât!
Âyette, bir ikaz iki tehdit var.
İkaz, onlarla dost olmamamız.
Tehdidin birincisi, onlarla dost olanların onlardan sayılacağı.
İkinci tehdit de, onları dost edinenlerin zulüm işlemiş olacakları ve kendilerine doğru yolun gösterilemeyeceği.
Sevgili okuyucular, hangi Müslüman, sonu ebedî Cehennem olan Hıristiyanlık veya Yahudiliği benimser?
Hiç bir Müslüman ama, bazı ilâhiyatçılara göre o da mühim değil.
Kur'an tersini söylese de, onlara göre Hıristiyan ve Yahudiler de Cennete gideceklermiş.
Beyza Bilgin'in bana söylediği de böyle.
-Nasıl olur? Allah'ın peygamberini kabul etmeyenler nasıl Cennete girebilirler? Peygamberimiz'in peygamberliği -hâşâ- solda sıfır mı, hiç mi değeri yok? gibi sorulara ise hiç kulak astığı falan yok.
Söylediği lafa ve ciddiyetine bakın:
-Canım, sen istemiyorsan onları Cennete koymazsın. Onlar Müslümanlar'ın gireceği Cennete değil de başka Cennete girerler.
-Cennet iki çeşit mi? Bir de Peygamberimiz'e inanmayanların gireceği Cennet mi var?
Ne derseniz deyin. Ciddiyet yok ki cevaplandırsın. Cevap yerine kahvesini yudumluyor... İlâhiyatta okuyan kızlarımız, başörtülerini çıkarmadan okullarına girmek ve okumak için direniyorlar.
Bu inançta, bu itikatta olan profesörlerin önünde ders okusalar ne olacak?
Âyet, "Onlarla dost olanlar da onlardandır" diye korkuturken, bunlar, bu dostluğu öve öve bitiremiyorlar.
İSAV, bunları çıkarıp da niçin böyle konuşmalar yaptırıyor onu da anlayabilmiş değilim.
Bunu da kendileriyle yüzyüze görüşerek onlardan sorup öğreneceğim...
İSAV'ı tanıyalım.
Vakfın merkezi, Fâtih Kıztaşı'nda.
Vakıf Başkanı, Prof. Dr. Ali Özek.
İkinci Başkan, Prof. Salih Tuğ.
Diğer isimler:
Sabri Özpala, Prof. Mustafa Köseoğlu, Prof. Bedreddin Çetiner, Mehdi Sungur, Ahmet Yıldız.
Sadece sayın Prof. Salih Tuğ ve Ahmet Yıldız'la konuşmuşluğumuz var.
Diğerlerini geriden tanıyorum.
İkinci gününden itibaren takip edebildiğim toplantıda dinlediklerim hakkında bilgi vereyim.
Konuşmacılardan Dr. Adnan Aslan, "Küreselleşme ve globalleşmenin bizim açımızdan faydalı değil zararlı olduğunu, bunun hususiyle İslâm'a zarar vermek için yapıldığını" izah ederek şuna vurgu yapıyordu:
-Küreselleşmenin dine tesiri, onu özelleştirmektir.
Devamla şunları söyledi:
-Halbuki, İslam sosyal hayatın içindedir ve doğrudan sosyal hayattır. Cuma namazı, bayram namazları, cenaze namazı, hatta 5 vakit namaz buna misaldir. 5 vakit namaz tek başına kılınıyorsa da cemaatle kılınması teşvik edilmektedir. Dolayısıyla, o da sosyal hayat içindedir.
Hac, zekat, sadaka da böyledir.
Ahlâk da sosyalleşmedir.
Küreselleşme, İslam'ın sosyal hayatı inşâ etmesini engellemek istiyor.
Milletleri bir potada eritmek istiyor.
Biz, bu tesbitlerin hepsine katılıyoruz.
Görebilen gözler için gizli değildi ki, ortadaki tatbikat da bunu gösteriyor zaten.
***
Esas bahsetmek istediğim, Ankara İlâhiyat'ın kadın profesörü Beyza Bilgin'in sinevizyonda gösterdiği şekil ve onunla ilgili konuşması.
Gösterdiği çizim şu:
Bir hilâl, bir haç ve altı köşeli bir yıldız birbirlerine girmiş vaziyette; içiçe...
Ortasında da "Abraham" yazılı.
Malûm...
Hilâl İslam'ı, haç Hıristiyanlığı, yıldız da Yahudiliği temsil ediyor.
Abraham da Hz. İbrahim'in onların dilindeki ismi...
Biz, İbrahim Aleyhisselam'a "Abraham" demekten Allah'a sığınırız. Onun İslam'daki/Kur'an'daki, dolayısıyla bizim dilimizdeki ismi İbrahim'dir.
Beyza Bilgin, Almanya'daki bir dostluk vakfının ortaya koyduğu bu şekli överek anlatıyor. Dostluk vakfıymış...
Neredeyse o dostluk?
Kurtla kuzu ne zamandan beri dost olmuşlar!
Tarihte de günümüzde de onlar dâima kurt olmuşlar, bizlerse onların gözünde kuzu...
200 sene devam eden 8 haçlı seferinde öldürülen dedelerimizin kanlarından seller akıtan, kemiklerinden de tepeler yapanlar, zamanımızda da ellerinden gelen kötülüğü yapmıyorlar mı bize?
Zehiri altın tabakta sunarlarmış.
Onlar da düşmanlıklarını "dostluk" ismi altında yapıyorlar.
İlahiyat profesörü Beyza Bilgin, bu dostluğu ve onların ortaya koyduğu hilal, haç ve yıldızlı dostluk amblemini övedursun, biz Kur'an'ımıza bakalım:
"Ey îman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. Kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ki, Allah zulmedenleri doğru yola eriştirmez" (Mâide: 51).
İlâhiyatçı profesörler varsın öyle dostlukları övedursunlar, bizim rehberimiz işte bu âyettir.
Lütfen dikkât!
Âyette, bir ikaz iki tehdit var.
İkaz, onlarla dost olmamamız.
Tehdidin birincisi, onlarla dost olanların onlardan sayılacağı.
İkinci tehdit de, onları dost edinenlerin zulüm işlemiş olacakları ve kendilerine doğru yolun gösterilemeyeceği.
Sevgili okuyucular, hangi Müslüman, sonu ebedî Cehennem olan Hıristiyanlık veya Yahudiliği benimser?
Hiç bir Müslüman ama, bazı ilâhiyatçılara göre o da mühim değil.
Kur'an tersini söylese de, onlara göre Hıristiyan ve Yahudiler de Cennete gideceklermiş.
Beyza Bilgin'in bana söylediği de böyle.
-Nasıl olur? Allah'ın peygamberini kabul etmeyenler nasıl Cennete girebilirler? Peygamberimiz'in peygamberliği -hâşâ- solda sıfır mı, hiç mi değeri yok? gibi sorulara ise hiç kulak astığı falan yok.
Söylediği lafa ve ciddiyetine bakın:
-Canım, sen istemiyorsan onları Cennete koymazsın. Onlar Müslümanlar'ın gireceği Cennete değil de başka Cennete girerler.
-Cennet iki çeşit mi? Bir de Peygamberimiz'e inanmayanların gireceği Cennet mi var?
Ne derseniz deyin. Ciddiyet yok ki cevaplandırsın. Cevap yerine kahvesini yudumluyor... İlâhiyatta okuyan kızlarımız, başörtülerini çıkarmadan okullarına girmek ve okumak için direniyorlar.
Bu inançta, bu itikatta olan profesörlerin önünde ders okusalar ne olacak?
Âyet, "Onlarla dost olanlar da onlardandır" diye korkuturken, bunlar, bu dostluğu öve öve bitiremiyorlar.
İSAV, bunları çıkarıp da niçin böyle konuşmalar yaptırıyor onu da anlayabilmiş değilim.
Bunu da kendileriyle yüzyüze görüşerek onlardan sorup öğreneceğim...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Eren / diğer yazıları
- Alın size Avrupa'dan taze cevap / 16.03.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002
- Derviş'e ODTÜ'yü dar etmek / 02.03.2002
- Bayram sonrası düşünceleri / 26.02.2002
- Artık açıkça "ha kilese ha câmi" diyebiliyorlar / 16.02.2002
- Müfsidi Kebir (Büyük Fesatçı) / 13.02.2002
- Bir maskara / 12.02.2002
- Tarihe ve zihinlere bir-iki hatıra kaydı / 09.02.2002
- Başbakanlığı al, neyi ver? / 02.02.2002
- Papa'nın davet etmemesine üzülünür (!) / 26.01.2002
- Bizi, onlarca sene dinsiz tanıtmışlar / 19.01.2002