Son zamanlarda Kurban konusu tartışmaya açıldı. Önüne gelen ulu-orta bu konuyu konuşuyor. İşte bu anlayışın bir örneğini CNN televizyonunda izledik.
Prof. Nur Vergin hanımefendi ile yapılan değerlendirmede, programcı şahıs öncelikle şu bilgileri gündeme getirdi. Yaptırdığı ve söylediği araştırmaya göre;
Türkiye'de kurban kesmeyenlerin % 50'si ekonomik sıkıntıdan dolayı kesmemiş. % 17'si bu konuya inanmadığını söylemiş. % 17'si hayvanlara zulüm olduğunu söylemiş. % 7'si kent yaşamına aykırı olduğunu söylemiş.
Şimdi bu programın yapılış amacını ve taşıdığı niyeti sorgulamak istiyoruz.
Her zaman ispat edilebilir ki, bu ülkede kurbanı reddeden % 17'lik bir yekün mevcut değildir. Öyleyse sunulan rakamlar gerçeği göstermiyor. Hayvanlara zulmedildiği anlayışı ise Hint felsefesinin bir yaklaşımıdr. Türk toplumunda ne bilimsel manada, ne realitede bu anlayışın taraftarı bulunamaz. Kaldı ki, daha çok et, daha çok süt milli bir politika olmuştur.
Kent yaşamına aykırılık, halkın problemi değildir. Öncelikle belediyelerin halletmesi gereken bir iştir. Siz 10 milyonu aşkın İstanbul'da tedbir almayacaksınız, sonra kentlilik adına kurbana karşı çıkacaksınız. Bu tavrınızın hiçbir izahı yapılamaz.
Halkımız uyumludur, eğer imkan tanınırsa kurallara uyar ve kurbanını istenilen ortamda keser.
Bazı vatandaşların imkanları olduğu halde kurban kesmemeleri nasıl sorgulanmıyorsa, hiç kimse kurbanı ve kurban keseni sorgulayamaz.
Deriler konusunda, Sn. Nur Vergin, kişilerin serbest kalması fikrini savunması son derece doğru ve yerinde bir yaklaşımdı.
Programın sonuna değin sunucu bir ara sözü hacca getirdi. Yine Nur hanım kişilerin inançlarının gereğini yapmalarına karışmanın doğru olmadığını ifade etti.
Kurban; insanın, kendi nefsine bedel olarak bir hayvanı kesmesi ve arınması olayıdır. Hz. İbrahim ve oğlu İsmail olayını hatırlarsak konunun nüktesi daha iyi anlaşılır. Son derece duygu ve sorumluluğun yoğun olduğu kurbanda asıl olan et ve kan değildir; asıl olan kulun Rabb'ine karşı taşıdığı niyetidir. Yani teslimiyet, mahviyet ve feragattır.
Hz. ibrahim en değerli varlığı olan İsmail'ini kurban etmeye kalktı. Bu can imtihanını kazandı.
Sosyolojik yönden bakıldığında kurban toplumumuz tarafından hem din ve hem de örf olarak tam anlamı ile benimsenmiştir. Asırlardan beri bu anlayışla uygulanmıştır.
Kurban kesmeyi ibadet saymamak isteyen nadir insanlar çıkabilir. Fakat unutulmamalıdır ki, her can ölümü mutlaka tadacaktır. Her canlının ölümü sadece bir defa olacaktır. Öyleyse bu psikolojik durumu saptırmak da makul değildir.
Kurban edilen hayvan cinslerine baktığımızda 5 cins görürüz. Deve, manda, sığır, koyun ve keçi. Hepsi de evcil, hepsi de sütü ve eti için beslenen hayvanlardır.
Et ve kan asıl amaç olmamakla birlikte, et yemek ve topluma et ikram etmek çok güzel bir davranıştır. insanlar arasındaki bağları güçlendirir.
Kur'an ve hadisle emredilen kurban Müslümanların en güzel işlerinden birisidir. Bu konularda karalama yapmak isteyenler ancak kendilerini karalamışlardır.
Prof. Nur Vergin hanımefendi ile yapılan değerlendirmede, programcı şahıs öncelikle şu bilgileri gündeme getirdi. Yaptırdığı ve söylediği araştırmaya göre;
Türkiye'de kurban kesmeyenlerin % 50'si ekonomik sıkıntıdan dolayı kesmemiş. % 17'si bu konuya inanmadığını söylemiş. % 17'si hayvanlara zulüm olduğunu söylemiş. % 7'si kent yaşamına aykırı olduğunu söylemiş.
Şimdi bu programın yapılış amacını ve taşıdığı niyeti sorgulamak istiyoruz.
Her zaman ispat edilebilir ki, bu ülkede kurbanı reddeden % 17'lik bir yekün mevcut değildir. Öyleyse sunulan rakamlar gerçeği göstermiyor. Hayvanlara zulmedildiği anlayışı ise Hint felsefesinin bir yaklaşımıdr. Türk toplumunda ne bilimsel manada, ne realitede bu anlayışın taraftarı bulunamaz. Kaldı ki, daha çok et, daha çok süt milli bir politika olmuştur.
Kent yaşamına aykırılık, halkın problemi değildir. Öncelikle belediyelerin halletmesi gereken bir iştir. Siz 10 milyonu aşkın İstanbul'da tedbir almayacaksınız, sonra kentlilik adına kurbana karşı çıkacaksınız. Bu tavrınızın hiçbir izahı yapılamaz.
Halkımız uyumludur, eğer imkan tanınırsa kurallara uyar ve kurbanını istenilen ortamda keser.
Bazı vatandaşların imkanları olduğu halde kurban kesmemeleri nasıl sorgulanmıyorsa, hiç kimse kurbanı ve kurban keseni sorgulayamaz.
Deriler konusunda, Sn. Nur Vergin, kişilerin serbest kalması fikrini savunması son derece doğru ve yerinde bir yaklaşımdı.
Programın sonuna değin sunucu bir ara sözü hacca getirdi. Yine Nur hanım kişilerin inançlarının gereğini yapmalarına karışmanın doğru olmadığını ifade etti.
Kurban; insanın, kendi nefsine bedel olarak bir hayvanı kesmesi ve arınması olayıdır. Hz. İbrahim ve oğlu İsmail olayını hatırlarsak konunun nüktesi daha iyi anlaşılır. Son derece duygu ve sorumluluğun yoğun olduğu kurbanda asıl olan et ve kan değildir; asıl olan kulun Rabb'ine karşı taşıdığı niyetidir. Yani teslimiyet, mahviyet ve feragattır.
Hz. ibrahim en değerli varlığı olan İsmail'ini kurban etmeye kalktı. Bu can imtihanını kazandı.
Sosyolojik yönden bakıldığında kurban toplumumuz tarafından hem din ve hem de örf olarak tam anlamı ile benimsenmiştir. Asırlardan beri bu anlayışla uygulanmıştır.
Kurban kesmeyi ibadet saymamak isteyen nadir insanlar çıkabilir. Fakat unutulmamalıdır ki, her can ölümü mutlaka tadacaktır. Her canlının ölümü sadece bir defa olacaktır. Öyleyse bu psikolojik durumu saptırmak da makul değildir.
Kurban edilen hayvan cinslerine baktığımızda 5 cins görürüz. Deve, manda, sığır, koyun ve keçi. Hepsi de evcil, hepsi de sütü ve eti için beslenen hayvanlardır.
Et ve kan asıl amaç olmamakla birlikte, et yemek ve topluma et ikram etmek çok güzel bir davranıştır. insanlar arasındaki bağları güçlendirir.
Kur'an ve hadisle emredilen kurban Müslümanların en güzel işlerinden birisidir. Bu konularda karalama yapmak isteyenler ancak kendilerini karalamışlardır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Baki Bektaş / diğer yazıları
- Gerçek hayat ahiret hayatıdır / 09.09.2003
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002
- Tek çare birlik / 11.09.2002
- Misyonerlik faaliyetlerinin boyutları / 30.05.2002
- Halkımız çok iyi bir gözlemci / 25.05.2002
- Derviş'e göre deniz bitti / 24.05.2002
- Aziz ol, Elazığ / 17.05.2002
- Kayseri, sen ne imişsin! / 15.05.2002
- Tek çare birlik / 15.04.2002
- Görebilmek / 08.04.2002
- En büyük terör işgaldir / 06.04.2002