İslam'ın temel kavramlarından biri sırat-ı müstakimdir. Doğru yol manasına gelen sırat-ı müstakim, insanları Allah'ın rızasına kavuşturan davranışların tümüdür. Yani Allah'ın, "Ben bundan razıyım. Bu kulumun yaptığı işler güzeldir, doğrudur" dediği yol üzere insanın gitmesidir.
Öyle işler vardır ki siz bunları eda edersiniz, yerine getirirsiniz, görünüşte de çok güzel olur ve fakat bu yaptığınız işlerden Allah razı olmaz, hoşnut olmaz. O takdirde insan, görünürde çok güzel şeyler de yapmış olsa hakikatte sırat-ı müstakim, yani doğru yol üzere olmaz.
Çünkü yapılan işin özünde, merkezde, "Allah bu işten razı mıdır, değil midir?" sorusu vardır. "Evet! Bundan Allah razıdır" diyebiliyorsanız, o zaman yaptığınız iş hoşa gitmemiş olsa dahi, görüntüde mükemmel görünmese dahi sırat-ı müstakim üzeredir.
Allah (c.c.) Ali İmran 7. Ayetinde: "(Habibim) sana Kitabı indiren odur. Ondan bir kısım ayetler muhkemdir ki bunlar Kitabın anasıdır (temeli). Diğer bir kısmı da müşabihlerdir. İşte kalplerinde eğrilik bulunanlar sırf fitne aramak (ötekini berikini saptırmak) ve (kendi arzularına göre) onun te'vîline yeltenmek için onun müteşâbih olanına tâbi olurlar. Hâlbuki onun tevilini Allah'tan başkası bilmez, ilimde yüksek payeye erenler ise; 'Biz Ona inandık. Hepsi rabbimiz katındandır' derler. (Bunları) salim akıllardan başkası iyice düşünmez" buyurur.
Peygamber Efendimiz veda hutbesinde, "Ben sizin aranızda iki değerli (ağır) emanet bırakıyorum; onlara sarıldığınız sürece Benden sonra asla sapıklığa düşmezsiniz. Onlar, Allah'ın Kitabı (Kur'an) ve Benim ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir" buyurmuştur.
Allah'ın Kitabı olan Kur'an mücerrettir. Kur'an açılımı, yani ayetlerin ne anlama geldiğini ancak yaşayan Kur'anlar bize açıklayabilir. Peygamber efendimiz ve onun tertemiz olan Ehl-i Beyt'i müşahhaslardır. Yani yaşayan Kur'anlardır. Kur'an-ı Kerim'deki ayetlerin açılımını ve Allah'ımızın ayetlerdeki muratlarını ancak onların bize açıklamalarına bakarak, onların rehberliğinde hayatımızı yaşarsak, kalbimizde Allah'ın tecellilerini hissederek ibadetlerimizde ve hayatımızda mutlu ve huzurlu olabiliriz.
Ehl-i Beyt, Peygamberlik evinde eğitilen, terbiye edilen, küçük büyük her şeyi tanıyan, eşyanın hakikatini bilen, herkesi kuşatan, ilim ve yakın sahibi Resulü Ekrem Efendimizin soyundan olan kimselerdir ki bunlar; Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.
Kur'an-ı Kerim'de ve Resulüllah'ın (s.a.a.) yüzlerce hadisiyle sabittir ki Ehl-i Beyt saydığım 5 kişiden başkası değildir.
Peygamber Efendimizin eşi Hz. Ümmü Seleme (R.anha) anlatıyor: "Resulüllah, abasını Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in üzerine örterek buyurdu ki, "Allah'ım, bunlar Benim Ehl-i Beyti'm ve yakınlarımdır. Onlardan her türlü kötülüğü gider ve onları tertemiz kıl." Bunun üzerine Hz. Ümmü Seleme diyor ki; Ben de onlardan mıyım ya Resulüllah?"diye sordum. Resulüllah, hayır sen onlardan değilsin ancak "Sen hayır üzerinesin" buyurdu."
Peygamber Efendimiz, Hasan ve Hüseyin'in elinden tuttu ve şöyle buyurdu: "Her kim Beni sever, bu iki çocuğu, onların babalarını ve annelerini severse, kıyamet gününde Benimle beraberdir Benim derecemdedir."
Peygamber Efendimiz Ehl-i Beyt'i Nuh'un gemisine benzetmiştir. "Ehl-i Beyt 'im Nuh 'un gemisi gibidir. Binen kurtulur, binmeyen boğulur, yok olur" buyurmaktadır.
Allah (c.c.) "De ki, Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık, Ehl-i Beyt'ime sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum." (Şur'a, 23) buyurmuştur.
Allah (c.c.) "Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği defetmek ve sizi tertemiz yapmak ister. " (Ahzab, 33) buyurmuştur.
Cenab-ı Allah Kur'an'da Ehl-i Beyt'in sevmenin ve onlara uymanın hakkında onlarca ayetinde belirtmiştir.
İslam âlemi olarak birliğin adresinin Ehl-i Beyt olduğunu bilip, Ehl-i Beyt çatısı altıda toplanırsak mümin olduğumuzun farkına varmış oluruz. İnsanlar Allah'ın dinine göre hayatlarını yaşamadıkları ve nefislerine göre din aradıkları için akıllarına göre hükmettiklerinden dolayı hayattan lezzet alamazlar.
Merhum üstadım Prof. Dr. Haydar Baş hocam; Ehl-i Beyt ile ilgili Dünyada tek ve eşsiz olan Ehl-i Beyt Külliyatı'nı yazarak Sünni, Şii ve Alevilik gibi ayrılığın olmadığını, Müslüman olduklarını ve tevhidin merkezi olan Ehl-i Beyt çatısı altında toplanılmasının şart olduğunu ve böylece Müslümanların ayrılığa düşmeden bir ve beraber olabileceklerini hayatı boyunca savunmuştu.
Selam olsun, Allah (c.c.) askerleri olarak Kur'an ve Ehl-i Beyt'i yaşayan, yaşatan ve son nefesine kadar savunan yarenlere…
- Kerbela’dan günümüze / 13.07.2024
- Gadr-i Hum Bayramımız mübarek olsun / 25.06.2024
- Kur’ an ve Ehl-i Beyt rehberliğinde yaşamak / 24.05.2024
- Peygamber Efendimizin emanetlerine sahip çıkmak / 29.01.2024
- Cumhuriyetimizin 100. Yılı bayramı kutlu olsun / 27.10.2023
- Zafer Bayramımız kutlu olsun / 30.08.2023
- Hatem-ül Enbiya Peygamber Efendimiz / 22.08.2023
- Kerbela ve Aşura gününün düşündürdükleri / 26.07.2023
- Hicri yılbaşımız mübarek olsun / 19.07.2023