“Rabbini tanıyan insan kulluğun tadına, zikir ve taatin lezzetine varır.” -Zünnun-i Mısri (k.s.)-
Biz kullar kul olduğumuzun farkındaysak eğer, yani sadece Rabbimizin kulu olduğumuzun bilincindeysek, başka varlıklara kul olmak yerine, sadece O’na eğiyorsak başımızı, sadece O’nun hüküm ve emirlerine tâbi olacak şuurdaysak eğer, işte o zaman O’nun varlığını tanıyoruz ve bağlı kalıyoruz anlamına gelir.
Rabbimize itaat etmenin yolu ihlas ve takvadan geçer. Ve sadece varlığını bilmek yetmez, O’nun koyduğu kuralları ölçü almak da gereklidir. Böyle olunca, huzura ulaşır ruhumuz ve önümüzü kesen gizli düşmanlarımızın da sultasından bu vesileyle korunmuş oluruz. Kulluğun lezzeti, Rabbine kayıtsız şartsız bağlı olmaktan geçer. Önüne konulmuş emir ve yasaklar kulu hiçbir şekilde sorgulayıcı kılmaz, aksine bilir ki bu kurallar selameti içindir...
Zikir, kulların Rabbiyle kurduğu en değerli köprüdür. Rabbimize ulaşmanın en kestirme yolu, O’nu her fırsatta gerek dilimizle, gerek kalbimizle anmaktan geçer. Zikrullahın tadına varabilmek için Rabbimizi layıkıyla anlamak ve koyduğu kuralları koşulsuz benimsemek gerek.
Riya dolu gösteriş meraklısı bir kalp ve beden, taşıdığı duygudan hiçbir lezzet alamaz. Aksine hep arayış içinde kalır ve doyuma asla ulaşamaz.
Elbette Rabbimiz biz kullarını imtihan maksadıyla seveceğimiz varlıklarla dener ama ister ki, onlara, sadece bize ihtiyaç duydukları kadar alaka göstermeliyiz. Aşırıya gitmemiz ve Rabbimize olan itaatimizi ihmal edecek kadar sahip olduğumuzu sandığımız geçici varlıklarımıza düşkünlük göstermemiz, Rabbimizin bize küsmesine ve rıza dairesinden çıkarmasına sebebiyet verir.
Akıl öyle ince bir çizgi ki, eğer sahte ve yasak tadların peşine düşülürse, o çizginin dışına kayma ve elimizdeki bu hazineden olma riski var.
Tüm ibadetlerimizde ihlası ve huşuyu yakalayabilmek; Rabbimizle temaşa halinde kalmak, O’nu idrak etme yolunda mesafeler katetmek ve bunu hayat düsturu edinmekle kazanılır ancak. Öyleyse, bu demektir ki; hayatımızın merkezinde salih amelleri barındırırsak ancak, Rabbimizin de bize olan sevgisi ve rızası daim olur. Ruhumuzda kopan fırtınalar dinmiştir artık, kalbimiz de pak bir hale gelmiştir sonunda...
Biz kullar kul olduğumuzun farkındaysak eğer, yani sadece Rabbimizin kulu olduğumuzun bilincindeysek, başka varlıklara kul olmak yerine, sadece O’na eğiyorsak başımızı, sadece O’nun hüküm ve emirlerine tâbi olacak şuurdaysak eğer, işte o zaman O’nun varlığını tanıyoruz ve bağlı kalıyoruz anlamına gelir.
Rabbimize itaat etmenin yolu ihlas ve takvadan geçer. Ve sadece varlığını bilmek yetmez, O’nun koyduğu kuralları ölçü almak da gereklidir. Böyle olunca, huzura ulaşır ruhumuz ve önümüzü kesen gizli düşmanlarımızın da sultasından bu vesileyle korunmuş oluruz. Kulluğun lezzeti, Rabbine kayıtsız şartsız bağlı olmaktan geçer. Önüne konulmuş emir ve yasaklar kulu hiçbir şekilde sorgulayıcı kılmaz, aksine bilir ki bu kurallar selameti içindir...
Zikir, kulların Rabbiyle kurduğu en değerli köprüdür. Rabbimize ulaşmanın en kestirme yolu, O’nu her fırsatta gerek dilimizle, gerek kalbimizle anmaktan geçer. Zikrullahın tadına varabilmek için Rabbimizi layıkıyla anlamak ve koyduğu kuralları koşulsuz benimsemek gerek.
Riya dolu gösteriş meraklısı bir kalp ve beden, taşıdığı duygudan hiçbir lezzet alamaz. Aksine hep arayış içinde kalır ve doyuma asla ulaşamaz.
Elbette Rabbimiz biz kullarını imtihan maksadıyla seveceğimiz varlıklarla dener ama ister ki, onlara, sadece bize ihtiyaç duydukları kadar alaka göstermeliyiz. Aşırıya gitmemiz ve Rabbimize olan itaatimizi ihmal edecek kadar sahip olduğumuzu sandığımız geçici varlıklarımıza düşkünlük göstermemiz, Rabbimizin bize küsmesine ve rıza dairesinden çıkarmasına sebebiyet verir.
Akıl öyle ince bir çizgi ki, eğer sahte ve yasak tadların peşine düşülürse, o çizginin dışına kayma ve elimizdeki bu hazineden olma riski var.
Tüm ibadetlerimizde ihlası ve huşuyu yakalayabilmek; Rabbimizle temaşa halinde kalmak, O’nu idrak etme yolunda mesafeler katetmek ve bunu hayat düsturu edinmekle kazanılır ancak. Öyleyse, bu demektir ki; hayatımızın merkezinde salih amelleri barındırırsak ancak, Rabbimizin de bize olan sevgisi ve rızası daim olur. Ruhumuzda kopan fırtınalar dinmiştir artık, kalbimiz de pak bir hale gelmiştir sonunda...
Yasemin Dokumacı / diğer yazıları
- İlmin paha biçilmez değeri / 30.10.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012