"İlmiyle amel etmeyen âlim, başkasını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir."
İmam Gazali (rah.)
Âlim kimse odur ki; edindiği tecrübeler ışığında ve aldığı ilimle toplum içinde söz sahibi olmuş, bilgi ve becerisini harmanlayarak insanlığa cevher olarak sunmuştur. İnsanlık her daim bilgiye ve yeni icatlara muhtaç, ilerlemenin getireceği yeniliklerden yararlanma yolunda beklenti halindedir. Her bir yeni buluş teknolojinin atardamarı konumundadır. Günümüz koşullarında yeniliklere açık ve değişik stratejilerin girişimlerini takip eden belirli kitleler vardır. Bilim dünyası ve yeni keşiflerin meraklıları her daim kendini biraz daha aşma yolunda gayret halindedir. Ama bir söz de vardır ki, "terzi kendi söküğünü dikemez" diye… Hayatını ilme adamış ve idrak kapasitesi de, insanlığa hizmet yönü de yeterince gelişmiş ve bu alanda kendini kanıtlamış olmasına rağmen, erdem yönünden fakir kaldıysa, yaydığı ışığın parıltısı kendisine uğramadan halka teğet geçer. Hal böyleyken ilminin idrakına varamayan sadece taşıyıcısı olan bir âlim, yaydığı ışığın ferinden yol bulamaz. İlminin rengi, tadı ne olursa olsun muhatabı olan çevre bu kültürden faydalanır, lakin kendi bu lezzetin tadına asla varamaz. Çünkü kendini bu lezzetin dışında bırakır bir halde bu kişiliğin yükünü taşımaktadır.
Erdemli vasıfları düstur edinmeyişi, sivri bir ifadeyi taşımasına sebebiyet vermektedir. Taşıdığı, sergilediği görüntü itibarıyla ne aldığı ilim, ne de yaydığı ışık uzun süre tesir bırakmaz, sadece ilminin ışığına ihtiyacı olan toplum, o cevherden istifade eder ama ilmi yayanın ahlakını kanıksamaz. İşte bu şartlarda irfan sahibi kimse aldığı yolda verimlilik görebilmesi için kişiliğinde de olumlu atılımlar yapmalı, toplum içinde saygın bir tutum sergilemelidir ki, edindiği tecrübeler kendisine de birşeyler kazandırsın.
Kendini doğru bir terazide tartmayı başaramayan, âlim dahi olsa, muhasebesini iyi yapamadığı davranışlarıyla hedef tahtası olmaya mahkum kalır. Hiçbir ilim, beraberinde güzel erdemleri taşımıyorsa, sadece ihtiyaçları gidermekle kalır ama kalıcı bir tesir bırakmaz. Âlim kimse ilminin hakkını veremediği, kendine pay çıkaramadığı sürece yük taşıyan bir merkebin kaderini taşır. Ve taşıdığı bilgi ona külfet olmaktan öteye gidemez. Bilge bir ilim erbabı odur ki; firasetli yaklaşımına güzel vasıfları da ekleyerek ilminin yansımasını kuvvetli bir ışıkla yansıtmaktan kendini alamaz. Aklı ile gönlünü birleştirip mantığının süzgecinden geçirdiği ilmi, gönül hanesinde yoğurup, halkın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek seviyeye getirdiği işlediği cevheri, onların beğenilerine sunmak âlim kimsenin öncelikleri arasındadır.
Öyle bir derya olmalı ki sunulan ilimde; hem eksikler giderilmeli, hem de nesilden nesile akıcı bir geçiş üstünlüğü olmalı. Öyle bir âlim olmalı ki; hem sunduğu hazine değerindeki ilmiyle, hem de tefekkürü elden bırakmayan ve hicab perdesinden ayrılmayan benliğiyle kalıcı bir yer tutmalı. İşte o zaman yaydığı ışık da, ismi de, varlığının geçmişi de akılda kalıcı olur.
İmam Gazali (rah.)
Âlim kimse odur ki; edindiği tecrübeler ışığında ve aldığı ilimle toplum içinde söz sahibi olmuş, bilgi ve becerisini harmanlayarak insanlığa cevher olarak sunmuştur. İnsanlık her daim bilgiye ve yeni icatlara muhtaç, ilerlemenin getireceği yeniliklerden yararlanma yolunda beklenti halindedir. Her bir yeni buluş teknolojinin atardamarı konumundadır. Günümüz koşullarında yeniliklere açık ve değişik stratejilerin girişimlerini takip eden belirli kitleler vardır. Bilim dünyası ve yeni keşiflerin meraklıları her daim kendini biraz daha aşma yolunda gayret halindedir. Ama bir söz de vardır ki, "terzi kendi söküğünü dikemez" diye… Hayatını ilme adamış ve idrak kapasitesi de, insanlığa hizmet yönü de yeterince gelişmiş ve bu alanda kendini kanıtlamış olmasına rağmen, erdem yönünden fakir kaldıysa, yaydığı ışığın parıltısı kendisine uğramadan halka teğet geçer. Hal böyleyken ilminin idrakına varamayan sadece taşıyıcısı olan bir âlim, yaydığı ışığın ferinden yol bulamaz. İlminin rengi, tadı ne olursa olsun muhatabı olan çevre bu kültürden faydalanır, lakin kendi bu lezzetin tadına asla varamaz. Çünkü kendini bu lezzetin dışında bırakır bir halde bu kişiliğin yükünü taşımaktadır.
Erdemli vasıfları düstur edinmeyişi, sivri bir ifadeyi taşımasına sebebiyet vermektedir. Taşıdığı, sergilediği görüntü itibarıyla ne aldığı ilim, ne de yaydığı ışık uzun süre tesir bırakmaz, sadece ilminin ışığına ihtiyacı olan toplum, o cevherden istifade eder ama ilmi yayanın ahlakını kanıksamaz. İşte bu şartlarda irfan sahibi kimse aldığı yolda verimlilik görebilmesi için kişiliğinde de olumlu atılımlar yapmalı, toplum içinde saygın bir tutum sergilemelidir ki, edindiği tecrübeler kendisine de birşeyler kazandırsın.
Kendini doğru bir terazide tartmayı başaramayan, âlim dahi olsa, muhasebesini iyi yapamadığı davranışlarıyla hedef tahtası olmaya mahkum kalır. Hiçbir ilim, beraberinde güzel erdemleri taşımıyorsa, sadece ihtiyaçları gidermekle kalır ama kalıcı bir tesir bırakmaz. Âlim kimse ilminin hakkını veremediği, kendine pay çıkaramadığı sürece yük taşıyan bir merkebin kaderini taşır. Ve taşıdığı bilgi ona külfet olmaktan öteye gidemez. Bilge bir ilim erbabı odur ki; firasetli yaklaşımına güzel vasıfları da ekleyerek ilminin yansımasını kuvvetli bir ışıkla yansıtmaktan kendini alamaz. Aklı ile gönlünü birleştirip mantığının süzgecinden geçirdiği ilmi, gönül hanesinde yoğurup, halkın ihtiyaçlarına karşılık verebilecek seviyeye getirdiği işlediği cevheri, onların beğenilerine sunmak âlim kimsenin öncelikleri arasındadır.
Öyle bir derya olmalı ki sunulan ilimde; hem eksikler giderilmeli, hem de nesilden nesile akıcı bir geçiş üstünlüğü olmalı. Öyle bir âlim olmalı ki; hem sunduğu hazine değerindeki ilmiyle, hem de tefekkürü elden bırakmayan ve hicab perdesinden ayrılmayan benliğiyle kalıcı bir yer tutmalı. İşte o zaman yaydığı ışık da, ismi de, varlığının geçmişi de akılda kalıcı olur.
Yasemin Dokumacı / diğer yazıları
- İlmin paha biçilmez değeri / 30.10.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012
- Amellerin hesabı / 29.10.2012
- Kulluk zikirle yaşanır / 02.08.2012
- Ölüm ne güzel bir nasihat / 01.08.2012
- Dünya geçicidir / 31.07.2012
- Orucun öğrettikleri / 29.07.2012
- Nefsin tuzakları / 28.07.2012
- Allah’a vuslat / 26.07.2012
- Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan / 25.07.2012
- Alim; ilmiyle amel edendir / 22.07.2012