ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak resmen tanımasına ve de ABD büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararına, dünya genelinde tepkiler artarak devam ederken, Kudüs başta olmak üzere Filistin coğrafyasında da gerilim ciddi boyutta arttı.
İşin garip tarafı, ABD cenahı hala attıkları bu adımın barışa katkı sağladıkları iddiasında? Sadece bu hadise bile ABD'nin "barış"tan ve "çözüm"den ne anladığını açıkça gözler önüne seriyor.
ABD'nin adımına tepki gösteren Filistinli Müslümanlar, Cuma gününü "öfke günü" olarak ilan ettiler, protesto eylemleri düzenlediler.
Kudüs'te yoğunluğunu artıran İsrail askerleri ise bu eylemlere oldukça sert müdahale etti; lastik yakma ve intifada eylemlerine göz yaşartıcı gaz, gerçek ve plastik mermilerle karşılık verdiler. Bunun sonucunda ölen Filistinliler olduğu gibi en az 760 Filistinli de yaralandı. ABD'nin barış adımına bakın siz! İslam ülkeleri bile "ABD'siz olmaz" mantığıyla, ABD'yi sığınılacak bir liman olarak görüyorlardı, bu İsrail yanlı duruşla birlikte ABD bir kez daha uluslararası hukuku da hiçe sayarak açıkça taraf olduğunu gösterdi.
Hukuksuz diyoruz, çünkü ABD'nin 5 daimi üyesinden birisi olduğu Birleşmiş Milletler (BM), İsrail'in 1967 yılında Doğu Kudüs'ü işgal etmesini ve de 1980 yılında da Kudüs'ü birleşik başkent ilan etmesini asla kabul etmedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1980 yılında aldığı 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı. Uluslar arası hukuksa, ABD'nin de içinde bulunduğu, kabul ettiği ve de başını çektiği BM bunu söylüyor.
Cuma günü 15 üyeli BMGK, 8 üyenin, yani İngiltere, Fransa, İsveç, Bolivya, Uruguay, İtalya, Senegal ve Mısır'ın talebiyle Kudüs gündemiyle New York'ta olağanüstü toplandı.
Toplantıda; Trump'ın Kudüs kararının BM kararlarına aykırı olduğu, bölgede sağlanmaya çalışılan barışa yardım etmediği belirtildi. İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm formulü yeniden vurgulandı. Filistinliler ile İsrailliler arasında barışın ilerletilmesi için uluslararası çaba sarf edilmesi çağrısında bulunuldu.
Fransa, Almanya, İtalya, İsveç ve İngiltere büyükelçilerinin toplantı akabinde yaptığı ortak açıklamada, "ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ve ülkenin Tel Aviv'deki büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması kararına katılmıyoruz. Bu karar, Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu olmamakla birlikte bölgedeki barış umutları açısından yararsız" ifadesine yer verildi. Kudüs'ün, nihayetinde İsrail ve Filistin devletlerinin her ikisinin başkenti olması gerektiği yönünde olduğunun belirtildiği açıklamada, "O zamana kadar Kudüs üzerinde bir egemenliği kabul etmiyoruz" denildi.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Trump'ın kararının soru işaretleri ve kaygıları artıracağını bildiğini ancak kararın İsrail ile Filistin arasındaki barışın ilerletilmesine yönelik olduğunu savundu.
BM'nin Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Nikolay Mladenov ise, Trump'ın kararı sebebiyle bölgede çatışmaların şiddetinin artabileceğini vurguladı, öyle de oldu.
Daha ilk günden çatışmalar çıktı, birçok Filistinli hayatını kaybetti, yüzlercesi de İsrail kurşunlarına hedef olarak yaralandı ve hala ABD, barışın ilerletilmesinden söz edebiliyor. Üstelik İsrail hemen hemen her gün Filistinlilerin yoğun yaşadığı Gazze şeridine 3'er 3'er füze gönderiyor, çoluk çocuk demeden sivilleri vuruyor ama dünya kamuoyunu "Hamas'ı vurdum" diye yanıltıyor.
ABD temsilcisi Halley'in şu pişkin, özrü kabahatinden büyük ifadeleri de dikkat çekici, resmen dünyayla dalga geçiyorlar:
"BMGK'daki toplantının yapılması için çağrıda bulunan ülkelerin kaygılarını anlıyorum. Değişim zordur. İsrail, Birleşmiş Milletler veya İsrail'in güvenliğini umursamadıklarını kanıtlamış bir ülkeler topluluğu tarafından hiçbir zaman bir anlaşmaya zorlanmamalıdır."
Siz ne derseniz deyin, topunuz da bir araya gelseniz, İsrail bildiğini okuyacak, biz de destek olacağız modunda?
Toplantının neticesinde BM, kınama kararı bile alamadı, çünkü ABD'nin tek başına veto yetkisi var.
Bu şartlarda BM'den ya da Batılıların kontrolünde olan başka bir kurum ve birliktelikten Kudüs konusunda Müslümanların ve özelde de Filistinlilerin lehine bir karar çıkar mı? Elbette ki hayır?
O halde çözüm ne?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, geçtiğimiz gün Kudüs'le ilgili yazısında ifade etmişti: "Sen onlardan olmadıkça, Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar." (Bakara Suresi, 120) Pratik örnekler göstermiştir ki, onlara uşak olsan da onlar seni aralarına asla kabul etmezler.
O halde tek bir çözüm var ve Prof. Dr. Baş, yazısında bunu vurguluyor:
"İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmeli."
Mustafa Kemal Atatürk'ü diğer liderlerden farklı kılan, yaptığı her şeyi, batılılara ya da başkalarına güvenerek değil, milli iradeyle, tam bağımsız bir karakterle yapmasıdır.
İslam dünyası bugün Sayın Baş'ın "Hoş Geldin Atatürk" eserinde detaylarıyla anlattığı bu onurlu duruşu göstermek zorundadır, kendi meselesini birlik içinde kendisi çözmelidir.
İşin garip tarafı, ABD cenahı hala attıkları bu adımın barışa katkı sağladıkları iddiasında? Sadece bu hadise bile ABD'nin "barış"tan ve "çözüm"den ne anladığını açıkça gözler önüne seriyor.
ABD'nin adımına tepki gösteren Filistinli Müslümanlar, Cuma gününü "öfke günü" olarak ilan ettiler, protesto eylemleri düzenlediler.
Kudüs'te yoğunluğunu artıran İsrail askerleri ise bu eylemlere oldukça sert müdahale etti; lastik yakma ve intifada eylemlerine göz yaşartıcı gaz, gerçek ve plastik mermilerle karşılık verdiler. Bunun sonucunda ölen Filistinliler olduğu gibi en az 760 Filistinli de yaralandı. ABD'nin barış adımına bakın siz! İslam ülkeleri bile "ABD'siz olmaz" mantığıyla, ABD'yi sığınılacak bir liman olarak görüyorlardı, bu İsrail yanlı duruşla birlikte ABD bir kez daha uluslararası hukuku da hiçe sayarak açıkça taraf olduğunu gösterdi.
Hukuksuz diyoruz, çünkü ABD'nin 5 daimi üyesinden birisi olduğu Birleşmiş Milletler (BM), İsrail'in 1967 yılında Doğu Kudüs'ü işgal etmesini ve de 1980 yılında da Kudüs'ü birleşik başkent ilan etmesini asla kabul etmedi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1980 yılında aldığı 478 sayılı kararla, İsrail'in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saydı. Uluslar arası hukuksa, ABD'nin de içinde bulunduğu, kabul ettiği ve de başını çektiği BM bunu söylüyor.
Cuma günü 15 üyeli BMGK, 8 üyenin, yani İngiltere, Fransa, İsveç, Bolivya, Uruguay, İtalya, Senegal ve Mısır'ın talebiyle Kudüs gündemiyle New York'ta olağanüstü toplandı.
Toplantıda; Trump'ın Kudüs kararının BM kararlarına aykırı olduğu, bölgede sağlanmaya çalışılan barışa yardım etmediği belirtildi. İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm formulü yeniden vurgulandı. Filistinliler ile İsrailliler arasında barışın ilerletilmesi için uluslararası çaba sarf edilmesi çağrısında bulunuldu.
Fransa, Almanya, İtalya, İsveç ve İngiltere büyükelçilerinin toplantı akabinde yaptığı ortak açıklamada, "ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ve ülkenin Tel Aviv'deki büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması kararına katılmıyoruz. Bu karar, Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu olmamakla birlikte bölgedeki barış umutları açısından yararsız" ifadesine yer verildi. Kudüs'ün, nihayetinde İsrail ve Filistin devletlerinin her ikisinin başkenti olması gerektiği yönünde olduğunun belirtildiği açıklamada, "O zamana kadar Kudüs üzerinde bir egemenliği kabul etmiyoruz" denildi.
ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, Trump'ın kararının soru işaretleri ve kaygıları artıracağını bildiğini ancak kararın İsrail ile Filistin arasındaki barışın ilerletilmesine yönelik olduğunu savundu.
BM'nin Ortadoğu Barış Süreci Özel Koordinatörü Nikolay Mladenov ise, Trump'ın kararı sebebiyle bölgede çatışmaların şiddetinin artabileceğini vurguladı, öyle de oldu.
Daha ilk günden çatışmalar çıktı, birçok Filistinli hayatını kaybetti, yüzlercesi de İsrail kurşunlarına hedef olarak yaralandı ve hala ABD, barışın ilerletilmesinden söz edebiliyor. Üstelik İsrail hemen hemen her gün Filistinlilerin yoğun yaşadığı Gazze şeridine 3'er 3'er füze gönderiyor, çoluk çocuk demeden sivilleri vuruyor ama dünya kamuoyunu "Hamas'ı vurdum" diye yanıltıyor.
ABD temsilcisi Halley'in şu pişkin, özrü kabahatinden büyük ifadeleri de dikkat çekici, resmen dünyayla dalga geçiyorlar:
"BMGK'daki toplantının yapılması için çağrıda bulunan ülkelerin kaygılarını anlıyorum. Değişim zordur. İsrail, Birleşmiş Milletler veya İsrail'in güvenliğini umursamadıklarını kanıtlamış bir ülkeler topluluğu tarafından hiçbir zaman bir anlaşmaya zorlanmamalıdır."
Siz ne derseniz deyin, topunuz da bir araya gelseniz, İsrail bildiğini okuyacak, biz de destek olacağız modunda?
Toplantının neticesinde BM, kınama kararı bile alamadı, çünkü ABD'nin tek başına veto yetkisi var.
Bu şartlarda BM'den ya da Batılıların kontrolünde olan başka bir kurum ve birliktelikten Kudüs konusunda Müslümanların ve özelde de Filistinlilerin lehine bir karar çıkar mı? Elbette ki hayır?
O halde çözüm ne?
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, geçtiğimiz gün Kudüs'le ilgili yazısında ifade etmişti: "Sen onlardan olmadıkça, Yahudiler de Hıristiyanlar da senden asla hoşnut olmazlar." (Bakara Suresi, 120) Pratik örnekler göstermiştir ki, onlara uşak olsan da onlar seni aralarına asla kabul etmezler.
O halde tek bir çözüm var ve Prof. Dr. Baş, yazısında bunu vurguluyor:
"İşlenen cinayete ümmetin tamamı tek vücut olarak karşı durmalı ve Mescid-i Aksa'yı Müslümanların başkenti ilan etmeli."
Mustafa Kemal Atatürk'ü diğer liderlerden farklı kılan, yaptığı her şeyi, batılılara ya da başkalarına güvenerek değil, milli iradeyle, tam bağımsız bir karakterle yapmasıdır.
İslam dünyası bugün Sayın Baş'ın "Hoş Geldin Atatürk" eserinde detaylarıyla anlattığı bu onurlu duruşu göstermek zorundadır, kendi meselesini birlik içinde kendisi çözmelidir.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Suriye’deki gelişmeler BOP’un uzantısı / 04.12.2024
- Fırat’ın batısı da, doğusu gibi devlet istiyor / 03.12.2024