Türkiye olarak son 4 yılda biri pandemi, diğeri de 6 Şubat'taki Kahramanmaraş merkezli depremler olmak üzere iki büyük badire yaşadık.
İlkini zar zor atlattık, ikincisini atlatmak çok daha zor olacak. Açtığı yaralar ne kadar merhem sürülürse sürülsün kolay kolay kapanmayacak.
Sadi Şirazi der ki; 'merhem yarayı iyileştirmiyorsa, yaranın sebebi izinden ağırdır...'
Bizimse hem yaramız çok ağır, hem de izi çok ama çok daha ağır…
Çünkü yaramız kanarken yaşadıklarımız ortada…
Son yaşadığımız badire olan deprem, tarihimizin en büyük felaketlerinden biri.
Hükümet hemen kazmayı vurup inşaat faaliyetlerine başlasa da yaralar inşaat faaliyetiyle kolay kolay kapanmayacak kadar derin.
Pandemide maske sorunu yaşanmıştı hatırlarsanız.
Hükümetin yetkili 'şahısları' pandemi döneminde İngiltere'ye bile maske dahil sağlık yardımları yapmakla övünürlerken, ülkemizde biz maske bulamıyor ya da 50 kuruşluk maskeleri kat kat yüksek fiyata satın almak zorunda kalıyorduk.
Hatırlarsınız, herkesin evine maske göndereceklerini açıklamış, ancak bunu bile becerememişlerdi.
Pandemide yaşadığımız maske rezaleti artık geçmişte kaldı.
Şimdiki afette ise çadır rezaleti yaşıyoruz.
Deprem ve sel felaketleri gibi afetlerde vatandaşlarımızın yardımına koşan Kızılay, çadır ve yardım giysilerinin tüccarı olmuş.
Kızılay Holding'in başka şeyler de sattığına dair iddialar da yok değil…
Hatay'ın Samandağ ilçesinde bir depremzedenin açıklamalarını dün okudum.
Bu vatandaş, "Çadırı, genelde Kızılay'ın sattığı kişilerden aldık. Şahsen ben Kızılay'dan satın almadım. Normalde 180 TL edecek çadırı ben 900 TL vererek aldım" diyor.
Anlaşılan o ki deprem bölgesinde çadır karaborsaya düşmüş.
Holdingleşen Kızılay herhangi bir savaş durumunda düşman tarafı daha fazla ödeme yapacağını vaat ederse hangi tarafa hizmet vereceğine dair bir ikilem yaşar mı merak ediyorum?
Holdingleşmeden önce Kızılay'ın böyle afet durumlarında ne yapacağına dair kalbimizde hiçbir şüphe yer edinemezdi.
Ama artık bir holding ve kararlarını verirken bir ticarethane gibi karar veriyor.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024