Boğaziçi Üniversitesi'nde, katıldığı bir konferans sonrasındaki yemekte konuşan AB Ankara Temsilcisi Karen Fogg (Lâf aramızda ben AB'nin Ankara'daki Temsilcilerini karıştırmış durumdayım, o kadar çoklar ki!!) Kıbrıslı Türklerin sokaklara dökülerek Denktaş ve Türkiye'den kurtulması gerektiğini söylemiş.
Kıbrıslı Türklerin Türkiye'yi istemediğini öne süren Fogg, "Kıbrıslı Türkler sokaklara dökülmeli, yollara oturmalı ve koloni olmaktan kurtulana kadar kalkmamalı, Kıbrıslı Türkler geleceklerini ilgilendiren konularda doğru karar verebilmek için 'Türkiye ve Denktaş'tan kurtulmalıdırlar" demiş..
Fogg bu sözleri, 3-4 Mayıs tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen "Kıbrıs Sorunu ve Kıbrıs'ın AB'ye girişi" konulu atölye çalışması ve konferanstan sonra gece üniversitede verilen yemekte Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mete Tümerkan, Kıbrıslı işadamı Engin Arı, Avrupa Araştırmaları Merkezi'nden (CEPS) araştırmacı Nathalie Tocci, Kıbrıs Rum Üniversitesi öğretim üyelerinden Yiannis Papadakis, Keely Üniversitesi'nden Chris Brewin ve Birmingham Üniversitesi'nden Thomas Diez ile beraber bulunduğu masada söylemiş.
Bu kadından lâf işitmek bazılarının hoşuna gidiyor galiba..Aksi takdirde şimdiye kadar çoktan defteri dürülürdü. Dünyanın hiç bir ülkesinde, bağımsızlığını yeni kazanan Afrika kabile devletleri dahil bir yabancı temsilci böyle lâfları söyleyemez, söylediği zaman da yerinde fazla kalamaz, sınır dışı edilir. Ulusal onurumuz daha ne kadar ayaklar altında kalacak, çiğnenecek? Sorumlular daha ne kadar bunu seyredecek? Sorumlu var mı; kim?
Fogg'un Kıbrıs'ta (dolayısı ile Türkiye'de) yaptıkları, "e-postaları" Aydınlık'ta yayınlandığından beri sır değil. Özetleyecek olursak Fogg; Türkiye'de bir "Kıbrıs'ı Verelim Lobisi" kuruyor, buna Kıbrıs'ta "Genç Aktivistler" diye adlandırdığı bir AB işbirlikçisi grubu ekliyor. Kıbrıs'ta "iç çatışmaya ivme kazandırmak için" AB'den 40 trilyonluk bir ödenek koparıyor. Şebekenin Kıbrıs ayağında üç siyasi parti ve 41 NGO var. Bu NGO'lar Rum tarafındaki paralelleriyle ilişki kuruyorlar. İstanbul'daki "Kıbrıs'ı Verelim" atölyeleri, Frederich Ebert ve Konrad Adenauer adlı Alman Vakıflarından aldıkları paralarla Kıbrıs'taki bu tezgâhın fikrî temelini oluşturuyorlar. Bu tezgâhın bilfiil içinde olan satılık-kiralık gazeteciler, eski hariciyeciler, "Kıbrıs"lı parti liderleri var.
Yâni daha o zaman önlem alınıp bu kadına haddi bildirilseydi, şimdi Boğaziçi Üniversitesi'ndeki yemekte yukarıdaki lâfları söyleyemeyecekti.
Dedik ya galiba birilerinin bu kadından bu lâfları işitmek, marazî zevkleri haline geldi.
İki noktaya dikkat çekmek istiyoruz. İlki Boğaziçi'ndeki toplantı ve yemeğe Kıbrıs Rum Üniversitesi'nden de bir öğretim üyesinin çağrılmış bulunması, ikincisi Karen Fogg'un çok sık kullandığı "Kıbrıs'lı Türkler" tanımı.
"Kıbrıslılık" adalılığı çağrıştırır. Türk ve Rum ayrımındansa adalılık-Kıbrıslılık kavramı etrafında birleşmeyi öngörür. Yâni ırklar, Türkler ve Rumlar yoktur, adalılar vardır. "Kıbrıs'lı Türkler" kavramında da bilinçli bir şekilde ferdin Kıbrıslılığı öne çıkarılır.
Fogg'lar ve Fogg'cular, KKTC'deki Rumcular, AB'ciler, satılmışlar bu deyimi tercih ederler. Bizim tercihimiz ise "Kıbrıs Türkleri" kavramıdır. Burada dikkat edilirse "Türklerin Kıbrıs'ta bulunan bölümü" anlayışının altı çizilmektedir.
Denktaş, Gürel ve Türk hariciyesinin dayatmaları sonucu şu anda ne çare koalisyon ortağı yapılan partinin Genel Başkanı Serdar Denktaş da "Kıbrıslılık" kavramının iflâh olmaz savunucularındandır.
Bu arada Fogg'a karşı olanların ille de Denktaş yanlısı olmaları gerekmez. Okuyucu bizim hem Fogg, Hem de Denktaş karşıtı olduğumuz iyi bilir ve nedenlerini eski.yazılarımızda bulabilir.
Son söz Simitis'den.. Yunan Başbakanı Ege'de yakın zamanda köklü değişiklikler olacağını söylemiş. Hatırlarsanız bir süre önce Ecevit Cem ile Papandreu'nun "gizli" çalışmalar içinde bulunduklarını söylemişti de Yunan basını kıyameti koparmıştı ama bizden nedense çıt çıkmamıştı.
Kıbrıs ve Ege hangi "gizli tezgâhın" içinde? Ankara'da herkesin birden mi bağırsakları, beyin damarları, duyma yetenekleri, algılama fonksiyonları düğümlendi?
Kıbrıslı Türklerin Türkiye'yi istemediğini öne süren Fogg, "Kıbrıslı Türkler sokaklara dökülmeli, yollara oturmalı ve koloni olmaktan kurtulana kadar kalkmamalı, Kıbrıslı Türkler geleceklerini ilgilendiren konularda doğru karar verebilmek için 'Türkiye ve Denktaş'tan kurtulmalıdırlar" demiş..
Fogg bu sözleri, 3-4 Mayıs tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen "Kıbrıs Sorunu ve Kıbrıs'ın AB'ye girişi" konulu atölye çalışması ve konferanstan sonra gece üniversitede verilen yemekte Kıbrıs Türk Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mete Tümerkan, Kıbrıslı işadamı Engin Arı, Avrupa Araştırmaları Merkezi'nden (CEPS) araştırmacı Nathalie Tocci, Kıbrıs Rum Üniversitesi öğretim üyelerinden Yiannis Papadakis, Keely Üniversitesi'nden Chris Brewin ve Birmingham Üniversitesi'nden Thomas Diez ile beraber bulunduğu masada söylemiş.
Bu kadından lâf işitmek bazılarının hoşuna gidiyor galiba..Aksi takdirde şimdiye kadar çoktan defteri dürülürdü. Dünyanın hiç bir ülkesinde, bağımsızlığını yeni kazanan Afrika kabile devletleri dahil bir yabancı temsilci böyle lâfları söyleyemez, söylediği zaman da yerinde fazla kalamaz, sınır dışı edilir. Ulusal onurumuz daha ne kadar ayaklar altında kalacak, çiğnenecek? Sorumlular daha ne kadar bunu seyredecek? Sorumlu var mı; kim?
Fogg'un Kıbrıs'ta (dolayısı ile Türkiye'de) yaptıkları, "e-postaları" Aydınlık'ta yayınlandığından beri sır değil. Özetleyecek olursak Fogg; Türkiye'de bir "Kıbrıs'ı Verelim Lobisi" kuruyor, buna Kıbrıs'ta "Genç Aktivistler" diye adlandırdığı bir AB işbirlikçisi grubu ekliyor. Kıbrıs'ta "iç çatışmaya ivme kazandırmak için" AB'den 40 trilyonluk bir ödenek koparıyor. Şebekenin Kıbrıs ayağında üç siyasi parti ve 41 NGO var. Bu NGO'lar Rum tarafındaki paralelleriyle ilişki kuruyorlar. İstanbul'daki "Kıbrıs'ı Verelim" atölyeleri, Frederich Ebert ve Konrad Adenauer adlı Alman Vakıflarından aldıkları paralarla Kıbrıs'taki bu tezgâhın fikrî temelini oluşturuyorlar. Bu tezgâhın bilfiil içinde olan satılık-kiralık gazeteciler, eski hariciyeciler, "Kıbrıs"lı parti liderleri var.
Yâni daha o zaman önlem alınıp bu kadına haddi bildirilseydi, şimdi Boğaziçi Üniversitesi'ndeki yemekte yukarıdaki lâfları söyleyemeyecekti.
Dedik ya galiba birilerinin bu kadından bu lâfları işitmek, marazî zevkleri haline geldi.
İki noktaya dikkat çekmek istiyoruz. İlki Boğaziçi'ndeki toplantı ve yemeğe Kıbrıs Rum Üniversitesi'nden de bir öğretim üyesinin çağrılmış bulunması, ikincisi Karen Fogg'un çok sık kullandığı "Kıbrıs'lı Türkler" tanımı.
"Kıbrıslılık" adalılığı çağrıştırır. Türk ve Rum ayrımındansa adalılık-Kıbrıslılık kavramı etrafında birleşmeyi öngörür. Yâni ırklar, Türkler ve Rumlar yoktur, adalılar vardır. "Kıbrıs'lı Türkler" kavramında da bilinçli bir şekilde ferdin Kıbrıslılığı öne çıkarılır.
Fogg'lar ve Fogg'cular, KKTC'deki Rumcular, AB'ciler, satılmışlar bu deyimi tercih ederler. Bizim tercihimiz ise "Kıbrıs Türkleri" kavramıdır. Burada dikkat edilirse "Türklerin Kıbrıs'ta bulunan bölümü" anlayışının altı çizilmektedir.
Denktaş, Gürel ve Türk hariciyesinin dayatmaları sonucu şu anda ne çare koalisyon ortağı yapılan partinin Genel Başkanı Serdar Denktaş da "Kıbrıslılık" kavramının iflâh olmaz savunucularındandır.
Bu arada Fogg'a karşı olanların ille de Denktaş yanlısı olmaları gerekmez. Okuyucu bizim hem Fogg, Hem de Denktaş karşıtı olduğumuz iyi bilir ve nedenlerini eski.yazılarımızda bulabilir.
Son söz Simitis'den.. Yunan Başbakanı Ege'de yakın zamanda köklü değişiklikler olacağını söylemiş. Hatırlarsanız bir süre önce Ecevit Cem ile Papandreu'nun "gizli" çalışmalar içinde bulunduklarını söylemişti de Yunan basını kıyameti koparmıştı ama bizden nedense çıt çıkmamıştı.
Kıbrıs ve Ege hangi "gizli tezgâhın" içinde? Ankara'da herkesin birden mi bağırsakları, beyin damarları, duyma yetenekleri, algılama fonksiyonları düğümlendi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002