1915'de Ermeniler'in tehciri (zorunlu göç) ki, onlar ve de içimizdeki işbirlikçileri bunu "soykırım" diye yutturmaya çalışıyorlar; konunun siyasî, sosyal ve hukuksal boyutları buradaki köşemize sığmaz, yeri geldiğinde, taksit taksit de olsa, incelemeye çalışırız da gerisini tâziyelerini sunanlar düşünsün!Bir masal, bir yutturmaca da bizimkilerden: Kentsel Dönüşüm Projeleri? Peki, bu aykırı projelerle tehcirin ne ilgisi var derseniz, biz de tehcirin ta kendisi deriz, şöyle ki; Dönüşüm sonucu yerlerinden yurtlarından edilen dar gelirli insanlarımız TOKİ konutlarına yerleştiriliyor. İyi güzel de buralarda oturmaya icbar edilen (zorlanan) vatandaşlarımız aylık kredi taksitlerini ve dahi apartman aidatlarını ödeyememekte, nihayetinde konutlarını elden çıkarma durumunda kalmaktadırlar. Sonuç mu? Daha da yoksullaşan bu insanlar tekrar başa dönmekte, şehrin kenarlarında yaşama tutunmaya zorlanmaktadırlar. Kırsaldan kente göç etmiş yurttaşların göç serüveni Kentsel Dönüşüm Projeleri ile zorunlu hâle gelmekte; köyden kente, kentte TOKİ'ye, toplu konuttan kentin kenarlarına olmak üzere üç kere göçe zorlanmaktadır? Bunun adı tehcir değil de nedir, karşılığı tâziye değil, eziyettir. İnsanlarla birlikte şehirlerimiz de mağduriyetten nasibini almaktadır;Akılcı, çözüm üreten projeler yerine siyasî rant amaçlı, gösterişli fakat akıl ve bilimsellikten uzak, maliyeti yüksek, doğayı tahrip edici mega(!) projeler almış başını gidiyor.Gerçi bu aykırı projeciler takımı arada bir yargının tokadını yiyorlar; bunun son örneği de Danıştay'ın Taksim/Gezi Alanı Yayalaştırma Projesi'ni iptal kararıdır. Kültür Bakanlığı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın tüm itiraz ve gayretkeşliklerine rağmen İdarî Yargı aykırı projeye önce "dur!" demiş (Yürütmeyi Durdurma Kararı), sonrada tümüyle ortadan kaldırmştır (İptal Kararı). Meydanla ilgili yargı kararına değinmişken meydanlardan devam edelim; kentlerin kimlikleri gibidir meydanlar. Kentler orada yaşar, orada tanınırlar. Gereksiz projelerle meydanları, kentleri dönüştürmeye kalkışırsanız kentin tarihi ve kültürel mirasını giderek yok edersiniz.AKP Hükümeti'nin "büyüklere masallar" programının en etkili sahne gösterisi kentsel dönüşümdür. Bu masalın kahramanları çevre düzeninin altını üstüne getirirken, yaşam kalitesini de sıfırlamaktadırlar. Her ne kadar, sıfırcı Dışişleri Bakanı komşularımızla sorunları, babalar ve oğulları da paraları sıfırlayamadılar ise de, çılgın mega projeler imdada yetişmekte, çoğu değerlerimiz sıfırlanıp gitmektedir.Gelelim asıl meseleye. Neden "Kentsel Dönüşüm Projeleri" alelacele ortalığa saçıldı?Derde deva olacak projelerin yoksa ve de üretemiyorsan kentsel mekânları rant amaçlı kullanmayı, çare arayışında hedefe koyarsın. Cinliklerin biri gider bini gelir akıllarına ve kamu hizmetlerinden nasıl rant sağlarım noktasında özelleştirme mi yaparım yoksa fiyatlarda güzelleştirme mi, diye. Rantsal dönüşüm sürecinde hukuk, planlama, demokratik katılım hiç mi hiç bu arkadaşları ırgalamaz. Anayasa Mahkemesi'nden, Danıştay'dan, yürekli Başkan ve yargıçlarından yedikleri sillelere de aldırmadan, "yenilen pehlivan güreşe doymaz" misali hukukla güreşmeyi sürdürüp, hukukun sırtını yere getirmeyi hayallerken, gün gelip kendi göbeklerinin yıldız görebileceği (yağlı güreşte açığa düşmenin, sırtın yere "paralel" duruma gelmesinin, kesin yenilginin net ifadesidir bu) akıllarına gelmez. Minder güreşinde köprü kurarak tuş olmaktan kurtulursun ama er meydanı olan yağlı güreşte köprü projeleri de seni kurtarmaz, göbeğin yıldız görmüştür bir kere.Gözleri kara mı kara bu arkadaşların öyle ki, "benim gönlüm pek hoştur yıldızların altında" şarkısıyla teselli arayabilirler. Uçaktan düşen adamın da içi pek hoş olurmuş? kaidesi yere değene kadar.Ne diyorduk, aykırı dönüşüm sürecinde kamusal alanı, doğayı, tarihi kültür değerlerini yağmalama devam eder gider.Kapitalizmden de beklenen budur; emekçi ve yoksuldan alıp sermayeye aktarır. Dönüşüm projeleriyle daha önce dar gelirli kesimlerin elinde bulunan gecekondular, kamu gücü kullanılarak, yüksek gelirli kimselere verilir ve de verilmektedir.Yağma ve talanı önlemenin çaresi, devletin sosyalleşmesi, sosyal devlet olgusunun öne çıkmasına paralel olarak kent hizmetlerinin düşük bedelle ya da bedelsiz karşılanması politikalarıyla sosyal hakların hayat bulmasıdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023