Türkiye'deki "kayıtdışı ekonomi" problemini çözebilecek tek siyasi irade Bağımsız Türkiye Partisi(BTP)'dir.
Nedenlerine girmeden evvel ülkemizdeki kayıtdışı ekonomiyi biraz irdeyelim.
Önce problemi ortaya koyalım, sonra da çözümünü.
Türkiye'de kayıtdışılığın en büyük sebebi yıllardır uygulanan IMF ve AB yaptırımlı ekonomik politikalardır.
2001 krizinden sonra bazı Batılı ekonomistlerin bir yorumu oldu. Türkiye bu krizde tamamen batacaktı, onu iki şey kurtardı: kayıtdışı ekonomi ve sosyal dayanışma.
Ülkemizde oldukça orantısız vergi toplanmaktadır. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerekirken, özellikle para ile para kazanan, üretim yapmadan bu ülkenin bütün kaynaklarını emenlerden nerede ise sıfıra yakın vergi alınmaktadır.
304 milyara yakın faiz geliri olan bir rantiyeciden hiç vergi alınmazken, ekonomiye katkısı olan üreticiden, esnaftan, işçiden, memurdan, hatta emekliden yüksek vergi toplanmaktadır. Bütün yük emektarın sırtında.
Birileri paraya para demezken, toplumun yüzde 95'ini oluşturan vatandaşımız aç ve sefil bir şekilde yaşamaktadır.
Bunun neticesi olarak vatandaşımız asgari geçimini sağlayabilmek için mecburen kayıtdışılığa doğru itilmiştir.
İtilmiştir diyorum, çünkü normal şartlar altında hiç kimse kayıtdışı çalışmak istemez. Vatandaşımızı ekonomik şartlar, siyasilerimizin yanlış politikaları buna itmektedir.
Esasen suçlu aranıyorsa, bu öncelikle, şartların kötülüğünden dolayı kayıtdışı çalışmak zorunda kalan vatandaşlarımız değil, onu buna zorlayan, vatandaşlarımızın problemlerini çözmekle sorumlu olan iradedir.
Batılı ülkeler ve onların ekonomik sözcüsü IMF, baktılar ki 2001 krizi bekledikleri sonucu vermedi, kayıtdışı ve sosyal dayanışma ile bu ülkenin insanları ayakta kalabildi, mevcut hükümete bir taraftan sosyal dayanışmayı azaltacak siyasi yaptırımlar uygulatırken -Kıbrıs, Ermeni, azınlık meseleleri, misyonerlik çalışmalarına izin, din dersleri uygulamaları vs- diğer taraftan kayıtdışı ile mücadele başlattı.
Bu kapsamda bir taraftan vergi yükü arttırılırken diğer taraftan geçimini sağlamak isteyen ve mecburi olarak kayıtdışına yönelen vatandaşın üzerine gidildi.
Hatta öyle abartıldı ki, köylerde tarım köylüsünün yetiştirdiği 3-5 tavuk, inek, keçi bile kayıt altına alınmaya çalışıldı.
Kayıt altına alınmasın demiyoruz, ama hangi maksatla bunu yaptığın önemli?
Milli gelirini doğru hesaplayıp, parasal karşılığı olmayan bu ürünlerin karşılığında hakkın olan parayı basmak için mi, yoksa 2001 krizinde başaramadıkları yıkımın önündeki engelleri kaldırmak için mi?
IMF ve AB güdümlü AKP hükümetinin bunu hangi maksatla yaptığını gayet iyi biliyorsunuz.
Bu konuda çok şeyler söyleyebiliriz, ama isterseniz biraz da çözüme geçelim.
Niçin BTP?
Bağımsız Türkiye Partisi, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesine sahiptir, yani ülke problemlerine AB, ABD ve IMF gibi ülkemiz üzerinde hesapları olanların tavsiyeleriyle değil, milli ekonomik çözümlerle çözmeyi planlamaktadır.
Kayıtdışılığın tek çözümü BTP dedik, çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Sosyal Devlet Projesi'nde, "100 milyar TL'nin altında geliri olan vatandaştan vergi alınmayacaktır" maddesi vardır. 100 milyarın üzerinde geliri olandan ise makul bir vergi alınacak.
Bu maddeyle beraber, zaten kayıtdışı, yani kanunsuz çalışmak istemeyen vatandaşımız kendisi bizzat gelip hizmetini ve ürünlerini kayıt altına aldıracaktır.
Esnaf, seyyar satıcı, pazar esnafı, bakkal her işini resmi olarak yapmaya gayret edeceklerdir, zaten kiminle görüşürseniz görüşün bunu talep etmektedir.
Haydar Bey'in ekonomik modelinde 100 milyarın TL'nin üzerinde geliri olan sanayici, toptancı, ihracatçı, tüccar ve diğer iş sahiplerinin maliyet giderleri aşağıya çekilecektir.
Vergi makul seviyelerde alınacak, iş sahiplerine proje mukabili faizsiz kredi verilecek ve üretici dilerse bu krediyi ürettiği ürünle ödeyebilecek, daha ucuz ve yerli enerji kaynakları devreye sokulacak, yurt içinde tüketim desteklenerek pazar genişletilecek, dövizle oynanan oyunlara son verilerek yurt dışında da rekabet şansları arttırılacak ve her şeyden önemlisi pazar garantisi verilecek.
Bu şartlarda da hangi işletmeci, tüccar gayrı resmi çalışmak ister?
Bunların şu önemi vardır: Prof. Dr. Haydar Baş Bey IMF'den veya başka bir kurumdan borç almayacağını, Merkez Bankasını devreye koyacağını, hakkımız olan milli gelirin üçte biri olan parayı basacağını ifade ediyor.
Vatandaşın elinde mal var, üretim var, tavuk, inek, koyun keçi var, ama bunun karşılığında piyasada para yok. Bunların resmi olarak tespit edilmesi, devlete para basma hakkı kazandıracak, devlet olması gereken ekonomik bir düzeye gelecek.
Devletin var olan gücünü olması gereken noktalarda değerlendirmezsek, hep başkalarının eline avucuna bakarsak hiçbir problemi çözemeyiz.
Bir ülkenin kendi imkanlarını kullanmamasından daha kötü ne olabilir? Güçlü bir devlet adalet, güçlü bir millet demektir.
Gücü zayıflatılmış, elindeki imkanları alınmış bir devlet, ezilen vatandaşına sahip çıkabilir mi, milletin sırtından para kazananlara dur diyebilir mi?
Nedenlerine girmeden evvel ülkemizdeki kayıtdışı ekonomiyi biraz irdeyelim.
Önce problemi ortaya koyalım, sonra da çözümünü.
Türkiye'de kayıtdışılığın en büyük sebebi yıllardır uygulanan IMF ve AB yaptırımlı ekonomik politikalardır.
2001 krizinden sonra bazı Batılı ekonomistlerin bir yorumu oldu. Türkiye bu krizde tamamen batacaktı, onu iki şey kurtardı: kayıtdışı ekonomi ve sosyal dayanışma.
Ülkemizde oldukça orantısız vergi toplanmaktadır. Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alınması gerekirken, özellikle para ile para kazanan, üretim yapmadan bu ülkenin bütün kaynaklarını emenlerden nerede ise sıfıra yakın vergi alınmaktadır.
304 milyara yakın faiz geliri olan bir rantiyeciden hiç vergi alınmazken, ekonomiye katkısı olan üreticiden, esnaftan, işçiden, memurdan, hatta emekliden yüksek vergi toplanmaktadır. Bütün yük emektarın sırtında.
Birileri paraya para demezken, toplumun yüzde 95'ini oluşturan vatandaşımız aç ve sefil bir şekilde yaşamaktadır.
Bunun neticesi olarak vatandaşımız asgari geçimini sağlayabilmek için mecburen kayıtdışılığa doğru itilmiştir.
İtilmiştir diyorum, çünkü normal şartlar altında hiç kimse kayıtdışı çalışmak istemez. Vatandaşımızı ekonomik şartlar, siyasilerimizin yanlış politikaları buna itmektedir.
Esasen suçlu aranıyorsa, bu öncelikle, şartların kötülüğünden dolayı kayıtdışı çalışmak zorunda kalan vatandaşlarımız değil, onu buna zorlayan, vatandaşlarımızın problemlerini çözmekle sorumlu olan iradedir.
Batılı ülkeler ve onların ekonomik sözcüsü IMF, baktılar ki 2001 krizi bekledikleri sonucu vermedi, kayıtdışı ve sosyal dayanışma ile bu ülkenin insanları ayakta kalabildi, mevcut hükümete bir taraftan sosyal dayanışmayı azaltacak siyasi yaptırımlar uygulatırken -Kıbrıs, Ermeni, azınlık meseleleri, misyonerlik çalışmalarına izin, din dersleri uygulamaları vs- diğer taraftan kayıtdışı ile mücadele başlattı.
Bu kapsamda bir taraftan vergi yükü arttırılırken diğer taraftan geçimini sağlamak isteyen ve mecburi olarak kayıtdışına yönelen vatandaşın üzerine gidildi.
Hatta öyle abartıldı ki, köylerde tarım köylüsünün yetiştirdiği 3-5 tavuk, inek, keçi bile kayıt altına alınmaya çalışıldı.
Kayıt altına alınmasın demiyoruz, ama hangi maksatla bunu yaptığın önemli?
Milli gelirini doğru hesaplayıp, parasal karşılığı olmayan bu ürünlerin karşılığında hakkın olan parayı basmak için mi, yoksa 2001 krizinde başaramadıkları yıkımın önündeki engelleri kaldırmak için mi?
IMF ve AB güdümlü AKP hükümetinin bunu hangi maksatla yaptığını gayet iyi biliyorsunuz.
Bu konuda çok şeyler söyleyebiliriz, ama isterseniz biraz da çözüme geçelim.
Niçin BTP?
Bağımsız Türkiye Partisi, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Projesine sahiptir, yani ülke problemlerine AB, ABD ve IMF gibi ülkemiz üzerinde hesapları olanların tavsiyeleriyle değil, milli ekonomik çözümlerle çözmeyi planlamaktadır.
Kayıtdışılığın tek çözümü BTP dedik, çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in Sosyal Devlet Projesi'nde, "100 milyar TL'nin altında geliri olan vatandaştan vergi alınmayacaktır" maddesi vardır. 100 milyarın üzerinde geliri olandan ise makul bir vergi alınacak.
Bu maddeyle beraber, zaten kayıtdışı, yani kanunsuz çalışmak istemeyen vatandaşımız kendisi bizzat gelip hizmetini ve ürünlerini kayıt altına aldıracaktır.
Esnaf, seyyar satıcı, pazar esnafı, bakkal her işini resmi olarak yapmaya gayret edeceklerdir, zaten kiminle görüşürseniz görüşün bunu talep etmektedir.
Haydar Bey'in ekonomik modelinde 100 milyarın TL'nin üzerinde geliri olan sanayici, toptancı, ihracatçı, tüccar ve diğer iş sahiplerinin maliyet giderleri aşağıya çekilecektir.
Vergi makul seviyelerde alınacak, iş sahiplerine proje mukabili faizsiz kredi verilecek ve üretici dilerse bu krediyi ürettiği ürünle ödeyebilecek, daha ucuz ve yerli enerji kaynakları devreye sokulacak, yurt içinde tüketim desteklenerek pazar genişletilecek, dövizle oynanan oyunlara son verilerek yurt dışında da rekabet şansları arttırılacak ve her şeyden önemlisi pazar garantisi verilecek.
Bu şartlarda da hangi işletmeci, tüccar gayrı resmi çalışmak ister?
Bunların şu önemi vardır: Prof. Dr. Haydar Baş Bey IMF'den veya başka bir kurumdan borç almayacağını, Merkez Bankasını devreye koyacağını, hakkımız olan milli gelirin üçte biri olan parayı basacağını ifade ediyor.
Vatandaşın elinde mal var, üretim var, tavuk, inek, koyun keçi var, ama bunun karşılığında piyasada para yok. Bunların resmi olarak tespit edilmesi, devlete para basma hakkı kazandıracak, devlet olması gereken ekonomik bir düzeye gelecek.
Devletin var olan gücünü olması gereken noktalarda değerlendirmezsek, hep başkalarının eline avucuna bakarsak hiçbir problemi çözemeyiz.
Bir ülkenin kendi imkanlarını kullanmamasından daha kötü ne olabilir? Güçlü bir devlet adalet, güçlü bir millet demektir.
Gücü zayıflatılmış, elindeki imkanları alınmış bir devlet, ezilen vatandaşına sahip çıkabilir mi, milletin sırtından para kazananlara dur diyebilir mi?
Murat Çabas / diğer yazıları
- Bugün yaşanan süreci 10 yıl önceden öngördü / 15.01.2025
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024
- Birliğimiz ve üniter yapımız tehlikede! / 14.01.2025
- ‘Kevser’, Hz. Fatıma’dır / 11.01.2025
- Suriye’de tuzak kokusu var, aman dikkat! / 10.01.2025
- Siyasetin gündemi ‘Öcalan’, milletin gündemi ‘geçim’ / 08.01.2025
- İktidarı ‘millet rotası’nda tutan muhalefettir / 07.01.2025
- ‘Biz anayasanın bize tanımladığı siyasetimizi yapıyoruz’ / 04.01.2025
- Atatürk: Camileri yenilemek görevimizdir / 03.01.2025
- 2024’e bakarak 2025’ten umutlanabiliyor muyuz? / 01.01.2025
- ‘Biz korkuyu Kerbela’da bıraktık’ / 31.12.2024