K. Marx kapitalizm ekonomisinin bir grup burjuva tabakasının kurumsal çıkarlarına hizmet ettiğini ve insanlığın bu çıkarlar doğrultusunda sömürüldüğünü bildirmiş ve ona alternatif olarak sosyalizm modelini ortaya koymuştur. Fakat o, faizli kredileri değil, özel mülkiyet, aile ve devleti kapitalizmin temel sömürü kaynağı olarak görmüştür. K. Marx, J. Locke tarafından ortaya koyulan progress (ilerleme, terakki) düşüncesini geliştirerek, ilerleme sürecinin sonucunda, yani komünizm toplumunda özel mülkiyet, devlet ve aile kurumlarının ortadan kalkacağını ileri sürmüştür. A. Smith'in devletsiz kendini yöneten pazar rasyonel-objektif bir sistemdir. K. Marx'ın komünist toplumu da kendi kendini yöneten aynı sistemdir. Yani, K. Marx, kapitalizmin temel felsefesini kuran J. Locke ve A. Smith düşüncelerine karşı çıkmadan, faizi sosyal-ekonomi sistemin temel sorunu olduğunu bildirmeden kapitalizme alternatif bir sistem oluşturmağa çalışıyor. Üstelik, bu sistemlerin her ikisinin de son amacı aynıdır: aile ve devletin ortadan kaldırılması.
K. Marx'ın devletin olmadığı komünist sistemde kurmak istediği sivil toplum düşüncesi bir efsanedir. Her hangi bir toplumun yasal bir devlet veya herhangi bir merkez tarafından yönetilmesi gerekmektedir. Eski zamanlarda da devletin meydana çıkması bu zaruretten doğmuştur. Devletin yaranmasına kadar olan dönemde de toplumlar dini kanunlar aracılığı ile bir merkezden yönetilmişlerdir. Toplum kendi kendini adil şekilde yönetmek iktidarında olsaydı, dinler ve peygamberlerin gelmesine, velayetin devam etmesine ihtiyaç olmazdı. Devletsiz, dinsiz, ailesiz insanların hayvan topluluğundan bir farkı bulunamazdı. Bu açıdan, toplum olan yerde devletin veya bir idare merkezinin olması gerekmektedir. Temel sorun, devlet kavramında değil, onu yöneten insanların ahlakındadır.
Piyasa ekonomisi ulusötesi güçler tarafından yönetiliyorsa, o zaman, Marx'ın komünist toplumu da onlar tarafından kontrol edilmelidir. Zira, A. Smith ve K. Marx'ın teorileri farklı dış görünüme sahip olsalar da, özde aynıdırlar. Ortak amaçlara hizmet eden kapitalizm ve sosyalizm paradigmaları, ulusötesi güçlerin elinde alternatif denetim araçlarıdır. Bu güçler, dış görünüşte kapitalist, sosyalist, İslamist ve her bir görünümde olabilirler. Fakat onlar için tüm tarihi dönemlerde değişmez olan maddi çıkarlarıdır. Bu çıkarları sağlayan mekanizma faizli kredilerdir. Bu nedenle, bu güçler, tüm tarihi dönemlerde tefecilikle çeşitli toplumlar ve onların iktidarları üzerinde egemen olmuş ve her zaman yürütülen politikalara yön vermişlerdir. K. Marx kendi teorisinde bu güçleri ortaya çıkaran faiz üzeride dayanmadığı için, onun teorisini samimi bulmuyoruz.
Bugün Avrupa ülkelerinde hakimiyet, sağcı, solcu ve merkezci grupların mücadele meydanına çevrilmesine rağmen, bu sahnenin arkasında olayları manipüle edenlerin olduğu anlaşılıyor. Zira batıda derin devlet yapısı çok güçlüdür. Bu yapı, yalnız Avrupa'nın değil, tüm dünya politikasının ve ekonomisinin iç yapısıdır. Dünyanın üzerine çökmüş bu örümcek ağının merkezi Şambaladır. Bu nedenle, tüm büyük ülkelerin istihbaratları Şambala ile ilişkiler kurmağa çalışıyor ve Şambalanın temsilcileri devletlerin derin yapılarında yer alıyorlar. Onlar bir zamanlar, firavunun sarayında Hz. Musanın asanın karşısına yılana dönen asalarını atan bir grup kahinler idiler. Fakat, Hz. Musanın asası onları yuttu ve gerçek olmadığını tasdik etti. İşte, hak geldi, batıl kayboldu.
Dünyanın birçok ünlü ekonomistleri (P. Frani, E. Memdel, Q. Dreyper, B. Rissi), SSCB'nin kapsamında olan sistemi devlet kapitalizmi olarak görmüşlerdir. L. Trotski 1937 yılında "Sadık devrim" eserinde bildiriyordu ki, Sovyet bürokrasisi verimsiz Sovyet kapitalizmini Batı kapitalist modeline uyarlaması için, bürokrasinin mülkiyet üzerinde hakkını tanımalı ve bununla sistemler arasındaki fark ortadan kalkmalıdır.
SSCB'de üretim riskleri 60-80'lerde artmış, piyasa sınırlı kalırken, ruble etkinliğini yitirmiştir. SSCB başkanı Y. Andropov, kapitalizm ve sosyalizmin birleştirilmesinden oluşan bir yaklaşımla mevcut krizin üstesinden gelmeye çalıştı. Ancak, bu adım daha sonra M. Gorbachev tarafından "Perestroyka" gibi formüle edildi. Bu adım Sovyet ekonomisini tamamen yok etti ve kapitalizme teslim etti. Bu nedenle, ABD ve diğer batılı ülkeler, Sovyet pazarını işgal ederek, onu ABD dolarının egemenliği altına aldılar. Sosyalizm sisteminin lokomotifi ve aşırı sol kanadı olan SSCB'nin çöküşü, aşırı kapitalist ABD'nin de zamanla çöküşüne neden oluyor. Zira, sosyalizm ve kapitalizm bir kuşun iki kanadı gibidirler. Bu nedenle, F. Fukuyaman'ın acele sevinci kendini haklı bulmadı.
70'li yıllardan başlayarak SSCB ve ABD'nin ekonomik sistemleri derin krizle karşı karşıya kaldılar. Bugüne kadar daha da derinleşen ekonomi-siyasi krizlerin temelinde iki kutuplu sistemin çöküşü ve tek kutuplu sistemin imkânsızlığı gerçeği dayanıyor. Sosyalizm sistemini SSCB'nin yönetimindeki oligarşiler nasıl çöktürdü? ABD'yi bugün yönetenler de aynıyla devleti içinden çöktürmek doğrultusunda çalışıyorlar. Zira, artık dünya ticaretinin merkezi Atlantik'ten Avrasya'ya taşınıyor. Bu, SSCB'nin ortadan kaybolmasının temel nedenlerinden biriydi. Bugün Pekin'den Londra'ya uzanan "İpek Yolu" projesi üzerinde yapılan çalışmalar, Hong Kong gibi finans merkezlerinin nüfuzunun artması, büyük güç merkezlerinin Atlantik'in Avrasya mekanına yöneldiğini gösteriyor.
Dünya pazarının kapanması ve ekonomik krizlerin başlaması, kapitalizme alternatif modeller hakkında düşünmeyi gerekli kılıyor. Kapitalizmin çöküşü, sosyalist modellerin ve solcuların faallaşmasına zemin hazırlıyor. Nitekim son dönemde yeni sosyalist ekonomi modeller daha çok devreye giriyor. 20. yüzyılın 80'lerinin başında A. Peters'in eşdeğer ekonomi teorisini, M. Albert ve R. Hanel'in ortaya koyduğu alternatif "Parecon" modelini, S. Shalom tarafından önerilen alternatif ekonomi teorisini (Parpolite), Frankfurt felsefe okulunun temsilcilerini, neotrotskistleri (P. Frank, D. Kennon, E. Mandel), libertar sosyalizm ve anarşizm taraftarlarını (T. Fotopulos, H. Homski) örnek olarak gösterebiliriz. Fakat, bu yeni teorilerin hiç birinde sömürücü grupların sömürüsünü sağlayan faizli kredi mekanizması eleştirilmiyor.
Sosyalist odaklı modelleri birleştiren ortak özellikler, özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve onun devletin elinde biriktirilmesidir. Bu modellerin çalışması, dünyayı yönetenlerin halkın mülkünü kamusal mülkiyet gibi ele geçirmesine ve ucuz insan kaynaklarının sömürülmesine katkı sağlayacaktır. Zira, bu modellerde faizli kredi sistemi ortadan kaldırılmıyor. Sosyalist modellerin dünyanın bazı bölgelerinde (örneğin Latin Amerika'da) kabul edilmesi mümkündür.
Sosyalizm ve kapitalizmin farklı ve benzer özellikleri şu şekilde
1- Kapitalizmin piyasa ekonomisi, devletin varlığını kabul etmez ve onu bir tehdit olarak görür. Zira, devletin ve ulusötesi güçlerin çıkarları birbirini dışlar. Sosyalist sistemde ise (SSCB'de), insanlar özel mülkiyet hakkından yoksun bırakılırlar ve tüm mülkler devletin elinde toplanır.
2- Kapitalizmde özel mülkiyet, ulusötesi güçlerin tekelci politikaları ile insanların ve devletlerin elinden alınıyor veya kendilerinin çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. Sosyalizmde özel mülkiyet eksikliği, çalışma gayretini azaltıyor ve ekonomik gelişmenin dinamiklerini zayıflatıyor. Bu durum, devletin küresel güçlerden bağımlı hale gelmesini sağlıyor ve devlet dahilinde insanları korku, ideoloji baskı yoluyla çalışmaya zorluyor. Her iki durumda, devlet başkanları küresel güçlerin bir parçası haline gelerek halkları birlikte sömürüyorlar.
3- Kapitalizmde sürekli krizler ve kredilerden borçlanma, girişimcilik riskini artırmaktadır. Sistem, girişimcileri bir yandan faizli kredi götürmeğe taşvik ediyor, diğer yandan da oluşturdukları krizlerle onların kazandıklarını ellerinden alıyor. Sosyalizmde de bunlar devlet tarafından yerine getiriliyor.
4- Kapitalist toplumda bireycilik aşırı sınırlara ulaşır ve insanlarda yabancılaşmayı (homo economicus) güçlendirir. Zira, sosyal dayanışma (kollektivizm) toplumun sömürü sürecinin hızını azaltıyor. Sosyalizmde ise, kollektivizm ekonomik gelişmenin temelinde dayanıyor. Fakat, bu geleneksel değil, işçi kollektivizmidir. Burada da, insanların yaşamları kollektif emeğin (sosyalizm yarışmaların) bir parçası haline gelir. Her iki durumda da, insan yaşamak için değil, çalışmak için yaşıyor.
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-II / 22.01.2021
- 44 günlük savaş: Karabağ zaferi-I / 21.01.2021
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-II / 08.08.2020
- Küresel güçlerin kapitalizme alternatifleri-I / 07.08.2020
- İslam ekonomisi ve Milli Ekonomi Model / 06.08.2020
- Kapitalizme alternatif modeller / 05.08.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-V / 30.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-IV / 29.07.2020
- Kapitalizmin gerçek sahipleri-III / 28.07.2020