Bir zamanlar ABD karşıtıydı. AB'ye hayır diyordu. İslam dünyasındaki ve diğer coğrafyalardaki zulmün, savaşların sebebini Haçlı kapitalizme ve Siyonizm'e bağlıyordu. Ezilen halkların sözcüsü konumundaydı o zamanlar(!). Türkiye'deki İslam karşıtı zihniyete verdiği cevaplar, halkta müthiş bir sevgi uyandırmıştı. İsrail ve Filistinlilere yapılan zulüm hep dilindeydi. Vatandaşta seviniyordu; bizim gibi düşünen, bizim gibi konuşan, bizim gibi yaşayan artı lideri ve davası için her şeyini feda edecek genç, yetenekli, hazır cevap, korkusuz vs. bir siyasetçi (!) var diye. Hatta o tarihlerde liderine (Erbakan'a) içeriden ve dışarıdan İslam adına suçlayıcı, siyasi hedeflerinin İslam'ı hâkim kılmak (!) olduğu yönünde suçlama ve eleştiriler yapılıyordu. Bu genç siyasetçi; "Bakın benim liderime din hakkında suçlamalar yapıyorlar, İslam adına suçluyorlar. Eee kâfirin şahitliği en makbul olanıdır" diye, hem liderine sahip çıkıyor, hem de milletin gönlüne bu sözlerini kazıyordu. Evet, kâfirin şahitliği en makbul olanıdır. Doğru. Yani bir kâfir, seni Müslüman olmakla, İslam olmakla suçluyor, sana karşı mücadele ediyor, seni ezmeye kalkıyorsa manevi bağlamda, senin için çok büyük artılara sahip olmana sebep oluyor. Ha, kim miydi bu genç siyasetçi? Recep Tayyip Erdoğan. Hele 94'te İstanbul Belediye Başkanı olunca ve başkanlığı dönemindeki hitap, çıkış ve tanımlamalarıyla halkın gözdesi oldu. Tabi bu sıralarda bir süreç işledi. Refah partisi kapatıldı. Peşinden bir 28 Şubat yaşandı. Depremler, krizler derken bir parti kuruldu. Adı AKP. Başkanı R. T. Erdoğan. Yeni bir parti ve "Biz o gömleği (milli görüş) çıkardık" diyen yeni bir başkan. Tabi millet, milli görüşün ne olduğunu anlamadığı gibi o gömleği çıkaranları da anlamadı. Aradan 10 yıl geçti. En son, bizzat Tayyip bey (AKP'nin 10. Kuruluş yıl dönümünde) milli görüşünde, o gömleği çıkaranlarında ne olduğunu, amaçlarını kendisi anlattı; "İslâm devleti veya şeriat devleti modeli Türkiye'nin şartlarına uygun değildir. Erbakan modeli İslam'ın karikatürüdür. Varlığımızın temel şartı Batı'yı anlamak. Kapitalizme alternatif ekonomi rejimi yoktur?" Ama milletimiz yine anlamadı. Artı kâfirde şahitliğinden vazgeçti. Peş peşe ABD başkanlarının, AB devlet yöneticilerinin övgüleri, Vatikan ve Rum patriğinin sevgi dolu cümleleri medyalara manşet oldu bu lider ve partisi hakkında. Artık Erdoğan Türkiye'yi aşmış, dünya lideri olmuştu (!) Tabi ödüller peş peşe gelmeye başladı; *29 Ocak 2004 "Cesaret karakteri ödülü" Amerikan Yahudi Komitesi (AJC)*18 Nisan 2004 "Dünyanın En Etkili 100 Kişisinden biri" Time dergisi *1 Aralık 2004 "Yılın Avrupalısı" ödülü European Voice Dergisi *1 Haziran 2006 "Tatar Madalyası" Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından verilmiştir. *12 Mart 2007 "2007 Barış ve Diyalog Ödülü" Rumi Forum tarafından Başbakan Erdoğan'a ve İspanya Başbakanı Zapatero'ya sunulmuştur. *11 Mayıs 2009 "İbn-i Sina Ödülü" Kofi Annan ve Zapatero ile birlikte ödüle layık görülmüştür. *12 Ocak 2010 "İslam'a Hizmet Ödülü" Kral Faysal *23 Şubat 2010 "Sevilla, Kültürler Arasındaki Bağ Ödülü." İspanya'dan Medeniyetler İttifakı projesinin harekete geçirilmesinde üstlendiği önemli rolü nedeniyle verilmiştir.*29 Nisan 2010 "Dünyanın En Etkili 100 Kişisinden biri" Time dergisi (İkinci kez)*25 Kasım 2010 "Yılın Lideri" Arap Bankalar Birliği *29 Kasım 2010 "Kaddafi İnsan Hakları Ödülü" ve daha birçok ödül verildi Sayın Erdoğan'a. Ama vatandaşın gönlündeki Erdoğan bu Erdoğan değildi. Tarih 2005, 2007, 2011 olsa da millet hala o 90'lardaki Erdoğan'ı alkışlıyordu. Bir türlü değişen Erdoğan'ı görmedi millet, gösterilmedi. Ekonomide yaşanan gerçekler, devlet kurumlarının bir bir satılması, cari açıklar vs. Hadi onları geçtik. İslam coğrafyasındaki haçlı işgalinde, haçlıların safında yer alınması. Hadi onu da geçtik, yurt için "diyalog" adı altında "besmele" ile açılan kiliseler, harcanan trilyonlar, yine bu azınlıklar için çıkarılan kanunlar vs. Rum patriğinin istekleri bitmiyor. Bülent Arınç; bu istekleri yerine getirmek boynumuzun borcu, diyor.Dedim ya! Hafızalar hala 90'larda ki söylemlerde. Atlas Tarih dergisinin Ekim, Kasım sayısında ise ilginç bir başlık var; Erdoğan'ı bize tanrı gönderdi" diyor Fener Rum Patrikhanesi Basın Sözcüsü Peder Dositheos Anağnostopulos. Ayrıca Peder Dositheos Anağnostopulos, "Azınlık vakıflarına ait malların iadesi kararı sürpriz oldu mu? Duyduğunuz anda ne hissettiniz?" sorusunu şöyle yanıtlıyor;"3.5 yıldır bir çaba vardı. Çalışmalarımızın meyve vereceğini biliyorduk. Ama bu kadar çabuk olacağını tahmin edemedik. Ne hissettiğimi söylersem gülersiniz. Demek ki Müslüman Erdoğan'ı Tanrı bize gönderdi. Şakadır ama şunu düşündüm. Ben Yunanistan'da da, burada da, tüm dünyada da prensip olarak politikacılara inanmam. Siyasetçiler partisini, seçmenini, oyunu her şeyi düşünmek zorunda. Bu karardan sonra demek ki Sayın Başbakan, yalnız laftan ibaret değildir, hakikaten bir liderdir diye düşündüm."Artık millet olarak birazda biz düşünüp, beyinlerimizi güncellememiz gerek diyorum bende.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025