Seçimlere sayılı günler kaldı. Seçime katılacak partiler milletvekili aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu'na verdi. Öncesinde de "listeler savaşına" tanık olduk. Tepeden inme düzenlenen listelerin demokrasi açısından tartışmaya açık yönleri varsa da, bizim öne çıkarmak istediğimiz konu kadının siyasal katılımı…
Siyasal katılım hakkı demokratik toplumlarda hukuken tesis edilmiş olmasına rağmen, kadınlar siyasette, her ülkede farklılık göstermekle birlikte, düşük oranda temsil edilmeye devam etmektedir. Bu durum sadece Türkiye özelinde değil, tüm dünya için geçerli. İstatistiklere göre, parlamentodaki kadınların dünya çapındaki oranı yüzde 22.1 iken, Avrupa Konseyi ülkeleri için bu oranın yüzde 23, Avrupa Birliği ülkeleri için de yüzde 27 olduğu görülmektedir.
Türkiye'de bu oran sadece yüzde 14. Bu noktada, yetersiz temsilin giderilmesinde "kritik eşik" olarak adlandırılan ve parlamentolarda fiili değişiklik oluşturabilecek asgari temsil oranı olarak kabul edilen yüzde 30-35 seviyesi dahi uzakta kalmaktadır. Kaldı ki, günümüzde artık kritik eşik yerine, atama ya da seçimle iş başına gelinen tüm kamusal görevlerde "parite ya da denklik ilkesi" olarak bilinen eşit temsil ilkesinin gözetilmesi gereği kabul görmektedir. Kadın-erkek eşitliğini fiili/sonuç eşitliği olarak sağlamanın yolu budur. Bunu sağlamak hem demokrasinin bir gereği hem de uluslararası insan hakları hukukundan doğan bir yükümlülüktür.
Peki, ne yapılmalıdır? Bu sorunun öncelikli cevabı olarak, kadınların uğradığı ayrımcılıkla mücadele edilmesi, Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) deyişiyle, "devletin her iki cinsiyetten birinin üstünlüğü ve aşağılığına ilişkin klişeleşmiş cinsiyet rollerine dayanan önyargıları ve kültürel kalıpları değiştirme yükümlülüğü" nü yerine getirmesi gerekiyor.
Nitekim CEDAW Komitesi tarafından da teyit edildiği üzere, toplumsal cinsiyetin dayattığı roller kadının siyasal temsili yönünde temel bir engeldir ve bunların kaldırılması devletin yükümlülük alanına girmektedir. Diğer yandan, kadınların siyasal hayata katılımında klişeleşmiş cinsiyetçi rollerden arındırılarak eşitlik ilkesinin gözetilmesi gereği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da vurgulanmıştır.
Kadının siyasal temsili açısından bir çözüm yolu da, kamuoyunda çoğunlukla seçim kotası olarak bilinen ve literatürde ise genelde cinsiyet kotası olarak adlandırılan pozitif ayrımcılık önlemleridir.
Kadının siyasal hayata katılımının artırılması amacıyla uygulanan cinsiyet kotası, en genel şekilde, ulusal parlamento, yerel meclis, hükûmet vb. seçimle gelinen makamlara aday olacak ya da seçilecek kişiler arasındaki cinsiyet dağılımına ilişkin belli bir oran veya sayı şartı öngören pozitif ayrımcılık önlemleri olarak tanımlanmaktadır.
Cinsiyet kotası, üzerinde yapılabilecek tüm eleştirilere rağmen, kadın ve erkek arasında dengeli bir siyasal paylaşımı sağlayacak yol olarak görünmektedir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023