"Dinde (Allah'ın yaratısı sistem ve düzeni konusunda, inanç ve itikat bakımından Sünnetullah'ı kabul etme hususunda) zorlama yoktur!" (Bakara: 256).
İslam inancına göre kişinin muhatabı Allah ve Resulüdür! Bunların dışında kişinin inancını kimseye ispatlama mecburiyeti yoktur. Kişi inanır veya inanmaz, bunun sonuçlarını da ölüm ötesi yaşamda görür. Çünkü bu dünya zorlama değil, "teklif ve sınav" dünyasıdır! Kimsenin başkalarını herhangi bir konuda inanmaya zorlama hakkı yoktur.
Ne var ki Kur'an-ı Kerim'in bu açık hükmünü ifade eden ayetine rağmen, Müslüman olduğunu ifade eden birçok kişi tarafından uyulmamaktadır. Çeşitli mantık oyunlarıyla insanlara zorla-baskıyla İslam önerileri uygulattırılmak istenmektedir. Hatta Müslüman olmalarına rağmen kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanları tekfir etmektedirler. Bu tutum ve davranış İslam'a ve ahlaka aykırıdır.
Yani, insanlar, inanmadıkları şeyi yapmaya zorlanarak, "münafık-ikiyüzlü" hâle getirilmek istenmektedir! Oysa yaşadığımız dünya "teklif-öneri" dünyasıdır. "İman eden" imanının gereğini 'imanı' kadarıyla yapar; 'iman'ı olmayan da dilediği gibi yaşar ve ölüm ötesinde bunun sonuçlarına katlanır!
"Ceza" yani yapılan veya yapılmayanın karşılığı ölüm ötesinde İlahî sistem içinde alınacaktır! İnsanların önemli bir kısmında nefsinden ileri gelen duygu ve düşünce ile, çevresindekilere hükmetme; önde olma; baş olma; insanları gütme duyguları vardır. Oysa bu kişilerin çoğu, yaptıkları çalışmalarla kendilerini çevrelerine kabul ettiremediklerinden bu yollara başvururlar.
Bu durumda, kendi yetersizliklerini kapatmak için, dini kullanıp; 'Allah adına', 'Peygamber adına', 'Kur'an adına' diyerek; bir kisveye, etikete bürünüp, insanlara zorla yön vermeye çalışırlar!
Eğer bu kişiler psikoanalitik incelemeye tâbi tutulsalar; görülecektir ki, çoğunlukla bu kavramları kendi psikosomatik hallerini tatmin için ortaya koyarak, kendilerindeki küçüklük, geri kalmışlık duygusunu tatmin etmek isterler!
Ortaçağ'ın engizisyonlarını kuranlar ve o engizisyonları günümüze taşımaya çalışanlar, herkesi cehenneme postalayanlar hep bu tür kişilikler ile onlara körü körüne, düşünmeden tâbi olanlardır.
Oysa Kur'an-ı Kerim hükmüne göre; "Lâ ikraha fid din/Dinde ikrah yoktur." İkrahın anlamı zorlamadır! Bu bağlamda isteksiz, kerhen yapılan bir işte hayır yok; ibadette de sevap yoktur. İşte bu anlamı izah etme sadedinde sıra, İslam'ı kabul ve tasdikin ilk şartı olan 'Kelime-i Şahâdet'e gelir.
(devam edecek?)
İslam inancına göre kişinin muhatabı Allah ve Resulüdür! Bunların dışında kişinin inancını kimseye ispatlama mecburiyeti yoktur. Kişi inanır veya inanmaz, bunun sonuçlarını da ölüm ötesi yaşamda görür. Çünkü bu dünya zorlama değil, "teklif ve sınav" dünyasıdır! Kimsenin başkalarını herhangi bir konuda inanmaya zorlama hakkı yoktur.
Ne var ki Kur'an-ı Kerim'in bu açık hükmünü ifade eden ayetine rağmen, Müslüman olduğunu ifade eden birçok kişi tarafından uyulmamaktadır. Çeşitli mantık oyunlarıyla insanlara zorla-baskıyla İslam önerileri uygulattırılmak istenmektedir. Hatta Müslüman olmalarına rağmen kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanları tekfir etmektedirler. Bu tutum ve davranış İslam'a ve ahlaka aykırıdır.
Yani, insanlar, inanmadıkları şeyi yapmaya zorlanarak, "münafık-ikiyüzlü" hâle getirilmek istenmektedir! Oysa yaşadığımız dünya "teklif-öneri" dünyasıdır. "İman eden" imanının gereğini 'imanı' kadarıyla yapar; 'iman'ı olmayan da dilediği gibi yaşar ve ölüm ötesinde bunun sonuçlarına katlanır!
"Ceza" yani yapılan veya yapılmayanın karşılığı ölüm ötesinde İlahî sistem içinde alınacaktır! İnsanların önemli bir kısmında nefsinden ileri gelen duygu ve düşünce ile, çevresindekilere hükmetme; önde olma; baş olma; insanları gütme duyguları vardır. Oysa bu kişilerin çoğu, yaptıkları çalışmalarla kendilerini çevrelerine kabul ettiremediklerinden bu yollara başvururlar.
Bu durumda, kendi yetersizliklerini kapatmak için, dini kullanıp; 'Allah adına', 'Peygamber adına', 'Kur'an adına' diyerek; bir kisveye, etikete bürünüp, insanlara zorla yön vermeye çalışırlar!
Eğer bu kişiler psikoanalitik incelemeye tâbi tutulsalar; görülecektir ki, çoğunlukla bu kavramları kendi psikosomatik hallerini tatmin için ortaya koyarak, kendilerindeki küçüklük, geri kalmışlık duygusunu tatmin etmek isterler!
Ortaçağ'ın engizisyonlarını kuranlar ve o engizisyonları günümüze taşımaya çalışanlar, herkesi cehenneme postalayanlar hep bu tür kişilikler ile onlara körü körüne, düşünmeden tâbi olanlardır.
Oysa Kur'an-ı Kerim hükmüne göre; "Lâ ikraha fid din/Dinde ikrah yoktur." İkrahın anlamı zorlamadır! Bu bağlamda isteksiz, kerhen yapılan bir işte hayır yok; ibadette de sevap yoktur. İşte bu anlamı izah etme sadedinde sıra, İslam'ı kabul ve tasdikin ilk şartı olan 'Kelime-i Şahâdet'e gelir.
(devam edecek?)
Ahmet Topacık / diğer yazıları
- Hz. İbrahim'in kavminden örnekler / 23.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017