Hz. Fâtıma'nın ilminin ve aklî olgunluğunun kanıtı olarak dehasının yüksek düzeyini yansıtan iki ünlü konuşması yeterlidir. Bu hutbelerden birini Hz. Peygamber'in (s.a.a) vefatından sonra sahabenin ileri gelenleri huzurunda Mescid-i Nebevî'de, diğerini ise evinde irad etmişti. Bu konuşmalar, düşüncesinin derinliğini, mantığının gücünü, önderlik kurumunun sapmasından sonra ümmetin geleceğine dair öngörüsünün gerçekliğinin parlak birer örneğidir. Bunun yanında yüksek bir edebe de sahipti. Allah için ve Allah yolunda büyük cihad veriyordu.
Hz. Zehra (a.s) Allah'tan korkup sakınan ve hikmetli Kur'an'ın açık ifadesiyle, Allah tarafından eğitilen Ehl-i Beyt'in bir ferdiydi. Allah ona ilimle ayrıcalık tanıdı, bu yüzden "Fâtıma" adını almıştı. Benzersizliği yüzünden de Betül (iffette eşsiz) diye isimlendirilmişti.
Câbir rivayet eder ki:
Bir bedevi Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki: "Ey Muhammed! Bana İslam'ı anlat."
Buyurdu ki: "İslam, tek ve ortaksız Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şahadet etmektir."
Bedevi dedi ki: "Bunu bana göstermenin karşılığında benden bir ücret istiyor musun?"
Buyurdu ki: "Hayır, sadece akrabaları sevmeni istiyorum."
Dedi ki: "Benim akrabalarımı mı, yoksa Senin akrabalarını mı?"
Buyurdu ki: "Benim akrabalarımı."
Bedevî dedi ki: "O zaman gel, Sana bu hususta biat edeyim. Seni ve Senin akrabalarını sevmeyene Allah lanet etsin."
Peygamberimiz (s.a.a) de, "Amin" dedi.
Mücahid, bu sevgiyi, Resûlullah'a (s.a.a) tâbi olmak, O'nu tasdik etmek ve O'nun akrabalarıyla ilişkiyi sürdürmek şeklinde tefsir etmiştir. (Hidayet Önderleri, c.3, s.31; Fedailü'l-Hamse Minal'ahadisü's-Sitte, s.307).
Yine Resûlullah (s.a.a) şöyle der: "Kemâle eren çok erkek vardır. Ama kadınlardan İmran kızı Meryem, Firavun'un karısı Mezahim kızı Asiye'den, Huvaylid kızı Hatice ve Muhammed kızı Fâtıma'dan başka kemâle eren kadın yoktur." (Hidayet Önderleri, c.3, s.35; El-Fusulu'l-Muhimme, s.27; Tefsirü'l-Vusul, c.2, s.159; Şerh-u Sulasiyati Müsned-i Ahmed, c.2, s.511).
Bir gün Resûlullah (s.a.a), Fâtıma (a.s.)'ın elinden tutarak halkın yanına çıktı ve şöyle dedi: "Şu kızı tanıyan tanıyordur. Tanımayan da bilsin ki bu, Muhammed'in kızı Fâtıma'dır. Bu benim bir parçamdır. Göğsümün içindeki kalbimdir. Onu inciten beni incitmiş olur. Beni inciten Allah'ı incitmiş olur." (Hidayet Önderleri, c.3, s.36; el-Fusulu'l-Muhimme, s.144; el-Muhtasar, Tefsiru's-Salebi, s.133).
Hasan Basri'den şöyle rivayet edilir: "Bu ümmet içinde Fâtıma'dan daha çok ibadet eden biri yoktu. Ayakları şişinceye kadar kıyamda durur, ibadet ederdi." (Biharu'l-Envar, c.43, s.84).
Fâtıma'nın cömertliği ve başkalarını kendine tercih etmesi
Câbir bin Abdullah el-Ensari'nin (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir:
Bir gün Resûlullah (s.a.v.) bize ikindi namazını kıldırdı. Namazı tamamladıktan sonra, kıbleye bakan tarafta oturdu, insanlar da etrafında bir halka oluşturdular. Onlar bu şekildeyken Arap göçebelerinden yaşlı bir adam çıkageldi. Üzerinde eskimiş bir elbise vardı. Elbise dökülüyor gibiydi. Adam yaşlılıktan ve zayıflıktan kendini kontrol edemez bir durumdaydı.
Resûlullah (s.a.a) adama dönerek onu konuşturmaya çalıştı. Adam dedi ki: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben aç biriyim, beni doyur. Çıplağım, beni giydir; yoksulum, bana yardım et."
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sana verecek bir şeyim yok. Fakat hayrı gösteren kimse hayrı işleyen gibidir. Allah'ı ve Resulünü seven, Allah ve Resulü tarafından da sevilen, Allah'ı kendine tercih eden birinin evine git. Fâtıma'nın evine git." (Fâtıma'nın evi Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşlerinden ayrı olarak zaman zaman tek başına kaldığı evine bitişikti).
Daha sonra Resûlullah (s.a.a), "Ey Bilal, kalk ve bu adama Fâtıma'nın evini göster" buyurdu.
Bedevi adam Bilal ile birlikte yürüdü. Fâtıma'nın kapısına gelince, yüksek sesle bağırdı: "Esselamu aleyküm, ey nübüvvet Ehli Beyt'i! Ey meleklerin inip çıktıkları hanenin ehli! Ey Ruhu'l-Emin Cebrail'in alemlerin Rabbinin katından vahy indirdiği mekan!"
Fatıma şu karşılığı verdi: "Aleyk'es-Selam, kimsin sen?"
Adam, "Ben, yaşlı bir Arab'ım; içinde bulunduğum zorluktan dolayı insanlığın efendisi babana geldim. Ey Muhhammed'in kızı! Üzerimde giyeceğim bir elbise, karnımı doyuracağım bir yiyeceğim yok. Bana yardım et, Allah sana rahmet etsin" dedi.
(devam edecek?)
Hz. Zehra (a.s) Allah'tan korkup sakınan ve hikmetli Kur'an'ın açık ifadesiyle, Allah tarafından eğitilen Ehl-i Beyt'in bir ferdiydi. Allah ona ilimle ayrıcalık tanıdı, bu yüzden "Fâtıma" adını almıştı. Benzersizliği yüzünden de Betül (iffette eşsiz) diye isimlendirilmişti.
Câbir rivayet eder ki:
Bir bedevi Hz. Peygamber'in (s.a.a) yanına geldi ve dedi ki: "Ey Muhammed! Bana İslam'ı anlat."
Buyurdu ki: "İslam, tek ve ortaksız Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın kulu ve resulü olduğuna şahadet etmektir."
Bedevi dedi ki: "Bunu bana göstermenin karşılığında benden bir ücret istiyor musun?"
Buyurdu ki: "Hayır, sadece akrabaları sevmeni istiyorum."
Dedi ki: "Benim akrabalarımı mı, yoksa Senin akrabalarını mı?"
Buyurdu ki: "Benim akrabalarımı."
Bedevî dedi ki: "O zaman gel, Sana bu hususta biat edeyim. Seni ve Senin akrabalarını sevmeyene Allah lanet etsin."
Peygamberimiz (s.a.a) de, "Amin" dedi.
Mücahid, bu sevgiyi, Resûlullah'a (s.a.a) tâbi olmak, O'nu tasdik etmek ve O'nun akrabalarıyla ilişkiyi sürdürmek şeklinde tefsir etmiştir. (Hidayet Önderleri, c.3, s.31; Fedailü'l-Hamse Minal'ahadisü's-Sitte, s.307).
Yine Resûlullah (s.a.a) şöyle der: "Kemâle eren çok erkek vardır. Ama kadınlardan İmran kızı Meryem, Firavun'un karısı Mezahim kızı Asiye'den, Huvaylid kızı Hatice ve Muhammed kızı Fâtıma'dan başka kemâle eren kadın yoktur." (Hidayet Önderleri, c.3, s.35; El-Fusulu'l-Muhimme, s.27; Tefsirü'l-Vusul, c.2, s.159; Şerh-u Sulasiyati Müsned-i Ahmed, c.2, s.511).
Bir gün Resûlullah (s.a.a), Fâtıma (a.s.)'ın elinden tutarak halkın yanına çıktı ve şöyle dedi: "Şu kızı tanıyan tanıyordur. Tanımayan da bilsin ki bu, Muhammed'in kızı Fâtıma'dır. Bu benim bir parçamdır. Göğsümün içindeki kalbimdir. Onu inciten beni incitmiş olur. Beni inciten Allah'ı incitmiş olur." (Hidayet Önderleri, c.3, s.36; el-Fusulu'l-Muhimme, s.144; el-Muhtasar, Tefsiru's-Salebi, s.133).
Hasan Basri'den şöyle rivayet edilir: "Bu ümmet içinde Fâtıma'dan daha çok ibadet eden biri yoktu. Ayakları şişinceye kadar kıyamda durur, ibadet ederdi." (Biharu'l-Envar, c.43, s.84).
Fâtıma'nın cömertliği ve başkalarını kendine tercih etmesi
Câbir bin Abdullah el-Ensari'nin (r.a.) şöyle dediği rivayet edilir:
Bir gün Resûlullah (s.a.v.) bize ikindi namazını kıldırdı. Namazı tamamladıktan sonra, kıbleye bakan tarafta oturdu, insanlar da etrafında bir halka oluşturdular. Onlar bu şekildeyken Arap göçebelerinden yaşlı bir adam çıkageldi. Üzerinde eskimiş bir elbise vardı. Elbise dökülüyor gibiydi. Adam yaşlılıktan ve zayıflıktan kendini kontrol edemez bir durumdaydı.
Resûlullah (s.a.a) adama dönerek onu konuşturmaya çalıştı. Adam dedi ki: "Ey Allah'ın Peygamberi! Ben aç biriyim, beni doyur. Çıplağım, beni giydir; yoksulum, bana yardım et."
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sana verecek bir şeyim yok. Fakat hayrı gösteren kimse hayrı işleyen gibidir. Allah'ı ve Resulünü seven, Allah ve Resulü tarafından da sevilen, Allah'ı kendine tercih eden birinin evine git. Fâtıma'nın evine git." (Fâtıma'nın evi Hz. Peygamber'in (s.a.a) eşlerinden ayrı olarak zaman zaman tek başına kaldığı evine bitişikti).
Daha sonra Resûlullah (s.a.a), "Ey Bilal, kalk ve bu adama Fâtıma'nın evini göster" buyurdu.
Bedevi adam Bilal ile birlikte yürüdü. Fâtıma'nın kapısına gelince, yüksek sesle bağırdı: "Esselamu aleyküm, ey nübüvvet Ehli Beyt'i! Ey meleklerin inip çıktıkları hanenin ehli! Ey Ruhu'l-Emin Cebrail'in alemlerin Rabbinin katından vahy indirdiği mekan!"
Fatıma şu karşılığı verdi: "Aleyk'es-Selam, kimsin sen?"
Adam, "Ben, yaşlı bir Arab'ım; içinde bulunduğum zorluktan dolayı insanlığın efendisi babana geldim. Ey Muhhammed'in kızı! Üzerimde giyeceğim bir elbise, karnımı doyuracağım bir yiyeceğim yok. Bana yardım et, Allah sana rahmet etsin" dedi.
(devam edecek?)
Ahmet Topacık / diğer yazıları
- Hz. İbrahim'in kavminden örnekler / 23.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-7 / 22.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-6 / 21.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-5 / 20.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-4 / 19.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-3 / 18.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-2 / 17.03.2017
- Hz. Fâtımatü'z-Zehra (a.s.)-1 / 16.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-2 / 15.03.2017
- Harun Reşid ile İmam Musa Kâzım'ın (a.s.) tartışması-1 / 14.03.2017