Hz Peygamber'in varlığı, Allah'ın kadın kulları için huzurun garantisiydi. Resulullah (s.a.v) Efendimizin bedeni sığınacak bir kale gibiydi. Resulullah Efendimizin vefatından hemen sonra kadınıyla, erkeğiyle bütün insanlar onun sözlerini dinlemek, davranışlarını örnek almak, yaşam tarzını Kur'an ve Ehl-i Beyt'in yaşam tarzıyla sürdürmeleri gerekirken çok kısa bir sürede bu yaşantı tarzı unutulmaya başlandı.
Peygamber Efendimiz zamanında haklarında "Vahiy iner de azarlanırız korkusuyla" kadınlara karşı sahabe kötü söz söyleyemez ve istediği gibi konuşamazdı. Ne vakit Peygamber (s.a.v) vefat etti işte o zaman sahabelerden bazıları ağır konuşmaya ve rahatça dilediklerini yapmaya başladıklarını ifade ediyorlar.
Efendimiz aralarından ayrılalı çok zaman geçmemesine rağmen, insanlar arasında yaşanan; fitnenin, kavganın, bölünmenin sebebi Hakkı sahibine teslim etmemekten kaynaklıydı.
Kur'an'da ve Peygamber'in sünnetinde sadece Ehl-i Beyt kavramı varken birden selefiye, eş'ariyye, ehl-i sünnet, cebriye, hariciyye, kaderiye, mutezile gibi sapık mezhepler ortaya çıkmaya başladı. Halbuki Maide suresi 67. ayetiyle Allah, Hz Ali efendimizin velayetini Resulullah Efendimizden herkese duyurmasını istemişti.
Veda haccından dönerken Gadir-i Hum denilen mevkide insanları topladı. Hz Ali'yi yanına alarak elinden tuttu ve şöyle dedi: "Ali bin ebi Talip benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir, benden sonra imamdır. O'nun bana nispet makamı Harun'un Musa'ya olan makamı gibidir, şu farkla ki benden sonra peygamber gelmeyecektir. O, Allah ve Resul'ünden sonra sizlerin velisidir. (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Ali eseri s.357)
Halifelik makamı ayet ve hadisle açık bir şekilde belirlenmişken, Hz Ali efendimize bu hakkı bizzat Allah vermişken Sakife'deki toplantıda halifelik birkaç kişinin istişaresi ile Hz Ebubekir'e verildi. Hz Ali, Efendimizin dilinde; herkesin bildiği "Ben ilmin şehriyim Ali kapısı, ilim isteyen kimse bu kapıdan gelsin" dediği büyük insandı. O gün insanlar kapıdan değil bacadan girdikleri için paldır küldür İslami yaşantı zarar gördü. Basit bir araba kullanmak için bile ehliyet aranırken, insanlara manevi ve maddi önderlik edecek kişide ehliyet aranmadı. Yaşanan bu olaylar dinde, ahlakta, siyasette, toplumsal yaşamın bütününde bozulmalara çanak tuttu. Halbuki Hz Ali; karakteri, ahlakı, bakış açısı, ilmi Resulullah Efendimize en çok benzeyendi. Kadınlardan da en çok benzeyen Hz Fatıma'ydı.
Hz Fatıma da, Peygamber Efendimiz tarafından; "Ali olmasaydı Fatıma'ya denk kimse yoktu" dediği, ilmi ilmine denk, ahlak ahlakına denk biriydi. Hz Ali Efendimizin Câmia, Cifir mushafı vardı, Hz Fatıma annemizin Cifir, hutbeleri, dua hadis rivayetleri vardı. İkisi de ilimde doruk noktada bulunan örnek şahsiyetlerdi. Öyle ya insan yakınlarını doğru seçmeliydi.
Cebrail (a.s) Resulullah Efendimize gelerek İmam Ali ile Hz Fatıma'nın nikahını müjdeledi. Haydar Baş hocamızın deyimiyle "Allah sevdiği insanı çoğu zaman en yakınlarının diline ve gönlüne Hakk'ı koyarak ikaz, irşat veya teselli eder, yol gösterir. Bu cilve sebebiyle kişi hem hayat arkadaşını hem de dostlarını, gönlünü Allah'ın tecellisine layık hale getirmiş olanlardan seçmelidir ki ilahi rahmetten istifadesi çok olsun. (Prof. Dr. Haydar Baş / Rahmetellil âlemin eseri)
Bu seçim toplumun yöneticilerinden tutun da en küçük aileye kadar uyulduğunda beraberlikler hak için olduğunda denginle ilişki, iletişim kurduğunda hayat kolaylaşır ve güzelleşir. Allah'ın emrettiği, örnek almamızı, sevmemizi istediği Ehl-i Beyt'ten uzaklaştığımız için her geçen gün sosyal yapımız bozulmakta, cahiliye devri adetlerinin vuku bulmasına neden olmakta.
Karakter ve ahlaki davranışlar noktasında herkesin farklı farkındalıkları olabilir. İslam dini, burada indirilen kitap, gönderilen peygamberi yaşantıyla mü'minin hayatını dizayn etmesi gerekirken toplum içinde cehaleti ile "Ben eşime bir kere dahi şöyle yapmadım, davranmadım" diyerek övünen insanlara da rastlıyoruz.
Eşine yardım etmeyi kılıbıklık olarak gören insanlara Peygamber'in hayatına bakmalarını tavsiye ediyorum. Maalesef ölçü alınması gereken Kur'an, sünnet ve onların canlı müşahhas hali Ehl-i Beyt bırakılıp, ölçüsü olmayan insanlar örnek alındığında yozlaşma her geçen gün dünyamızı daha da yaşanmaz hale getirecektir.
Peygamber Efendimiz defalarca insanları adalete çağırmıştı. Fakiri, kadını, yaşlıyı, köleyi, çocuğu, yetimi zorlanarak hakları çiğnenebilecek kimselere koruma çağrısı vardı:
"Allah'ım ben iki zayıfın; yetimin ve kadının hakkına el uzatılmasını yasaklıyorum" çağrısı adaletinin bir parçasıydı.
- Hac Arafat’tır -2- / 08.07.2022
- Hac Arafat’tır / 30.06.2022
- Hac Arafat’tır / 30.05.2022
- Baş hocamın anısına / 11.04.2022
- Gülistanda yetişen gençlik ‘İCMAL’ -4- / 06.02.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ -3- / 28.01.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ -2- / 25.01.2022
- Gülistanda yetişen gençlik, ‘İcmal’ / 24.01.2022
- İslam’da kadın hakları -5- / 09.12.2021