Rasulullah'ın dar-ı bekaya rihletinden itibaren İslamve ilim dünyasının üzerine kâbus gibi çöken Sakife-Emevî siyaseti, İmam Ali'nin hilafet ve imametinin mütevatir kaynaklarını istediği gibi ortadan kaldıramadı.
Ancak Gadir-i Hum vakıasını, orada Hz. Peygamber'in irad ettiği hutbeyi ve bu husustaki hadisleri, Müslümanların gönüllerini bulandıracak kadar paramparça etti.
İslam'ın "hilafet ve velayet"e dair bu mütevatir ahkamından savrulup Haçlı safına demirleyen Sünni dünya, Amerika ve Avrupa'nın kapı kulu olarak İslam dünyasının celladı olmaya devam ediyor.
Bu bakımdan Sakife-Emevi siyasetinin İslam ve ilim dünyamıza kâbus gibi çökmesini irdelemek, Sünni dünyanın "küfr-i inadî"yi andıran bu bağlamdaki "kronik cehaleti"ni ortadan kaldırmanın zorluğunu idrak etmek için önemlidir.
80 yıl İmam Ali ve Ehl-i Beyt'e cami minberlerinden lanet okutan "kılıca endeksli Emevî siyaseti"nin kalburundan ve mezaliminden geçen İslam ve ilim dünyasında, Ehl-i Beyt'e dair veya Gadir-i Hum'da Hz. Peygamber'in ilan ettiği hakikatlere dair doğru-dürüst bir hadis veya haber beklemek, mucize kabilinden olsa gerektir.
Bugün Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın 220 Sünni kaynakla ortaya koyduğu Gadir-i Hum ve İmam Ali'nin hilafeti gerçeği, Yüce Allah'ın mü'minlere rahmeti ve Ehl-i Beyt'in bereketi vesilesiyledir.
Muaviye, Ehl-i Beyt'e lanet okunması için valilerine bizzat kendisi ferman göndermiştir. (Taberî, Tarih, c. VI, s. 124).
Hatta Sa'd b. EbîVakkas ve Said b. Zeyd gibi sahabilere, İmam Ali'ye lanet okumaları ve sövüp saymaları için bizzat baskı yapmıştır. (Müslim, Fezâilu's-Sahâbe, 32, No: 6220; Tirmizî, Menâkıb, 20, No: 3724).
Muaviye'nin, minberden bizzat lanet okumasının ardından minberlerde Hz. Ali'ye lanet okumak bir gelenek haline gelmiştir. (İbn Hacer, Feth, VII, 82).
Minberlerden İmam Ali'ye lanet okunması geleneği seksen yıl devam ettirilmiştir. (İbnAsâkir, TebyînuKezibi'l-MüfterîFîmâNüsibeİlel-İmâmEbi'l-Hasen el-Eş'arî, Beyrut-1404, s. 109)
Muaviye, kendisinin batıllarını onaylamayan Müslümanların başları üstünde kılıcını sallıyor, Hicazlılara yaptığı gibi, şöyle korku salıyordu:
"Ben, iktidarı bu kılıcımla ele geçirdim, ona göre..."(İbnAbdirabbih, c. IV, s. 82; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 132)
Muaviye'nin "kılıca endeksli iktidar geleneği"ni, kendinden sonrakiler ve valileri de sürdürüyordu. Nitekim Abdülmelik b. Mervan,Medine'ye geldiğinde Hz. Peygamber'in ashabını ve yakınlarını şöyle tembihliyordu:
"Ben, bu ümmete ârız olan hastalıkların tedavisi için kılıçtan başka çare göremiyorum. Şimdi içinizden birisi çıkar da bana 'Allah'tan kork!' derse hemen kellesini vururum."(İbnü'l Esir, el-Kâmil, c. IV, s. 41, 104).
Rasulullah'ın (s.a.a) ciğerpâresi İmam Hüseyin'den (ra) Ehl-i Beyt sevdalı yüce sahabi Hucr b. Adiyy'e, Ebu Hanife'den Said b. el-Müseyyeb'e, Ahmed b. Hanbel'den İmam Nesai'ye İslam'ın yüce zevatı, Emevî mezalimine tabi tutuluyordu.
Hz. Peygamber'in gözbebeği ve hakkın sancaktarı İmam Hüseyin'i batıl iktidarı uğruna 72 yareni ile kılıçtan geçirmeyi ibadet sayan ve Rasulullah'ın canlarına hayat hakkı tanımayan Emevî siyaseti, Ehl-i Beyt'in faziletine, hak ve hukukuna dair haber ve hadislere hayat hakkı tanır mı, yahut bunların talimine ve nakledilmesine edilmesine rıza gösterir mi?! (Geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, İstanbul-İcmal Yayınları)
Cuma minberlerinden İmam Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okunmasına ve sövülüp-sayılmasına karşı çıktığı için yüce sahabi Hucr b. Adiyy (r.a) bizzat Muaviye tarafından şehit edilmiştir. (İbnu'l-Esîr, Kâmil, c. III, s. 239-240; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 51-52)
Emevi entrikası öyle bir raddeye varmış ki, Muaviye'nin Kûfe valisi Ziyâd b. Ebîh, Hucr'un idamına ilişkin hazırladığı iddianamenin altına Kûfe ileri gelenleriyle birlikte Kadı Şureyh'inde ismini şahitler arasında yazmıştır.Adının yalancı şahit olarak yazıldığını fark eden Kadı Şureyh, acilen Muaviye'ye bir mektup yazarak, Hz. Hucr'un gerçek bir mü'min ve masum olduğunu, öldürülmesinin asla dinen caiz olmadığını beyan etmiştir.
Muaviye ise iktidarının selameti için yüce sahabiHucr ve arkadaşlarını idam etmiş, şehit etmiştir. Cemel savaşında Hz. Ali'nin komutanı olarak kendi karşısında bulunan Hz. Hucr'un katledildiği haberini alan Mü'minlerin annesi Aişe dahi, Muaviye'yi Hucr'un katili olarak nitelemiş, ona karşı çıkmıştır. (Belâzurî, Ensâbu'l-Eşrâf, c. V, s. 264-266, 283-284; İbnu'l-Esîr, Kâmil, c. III, s. 239-240; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 51-52).
Emevî siyaseti, kimilerini kılıçla susturmuş, kimilerini hapislerde çürütmüş, kimilerini de akçe ile dirhem ile satın alarak kendi batıl iktidarını ve mezalimini sürdürmüştür.
Bu batıl siyaset ve mezalim ikliminde Sünnilik namına tedvin olan ilimden ve Emevî beslemesi ulemadan Ehl-i Beyt'e dair hangi hak ve hakikat beklenebilir?!
Konuyu, kaynaklar ışığında önümüzdeki hafta detaylandırmaya devam edelim, nasipse?
Ancak Gadir-i Hum vakıasını, orada Hz. Peygamber'in irad ettiği hutbeyi ve bu husustaki hadisleri, Müslümanların gönüllerini bulandıracak kadar paramparça etti.
İslam'ın "hilafet ve velayet"e dair bu mütevatir ahkamından savrulup Haçlı safına demirleyen Sünni dünya, Amerika ve Avrupa'nın kapı kulu olarak İslam dünyasının celladı olmaya devam ediyor.
Bu bakımdan Sakife-Emevi siyasetinin İslam ve ilim dünyamıza kâbus gibi çökmesini irdelemek, Sünni dünyanın "küfr-i inadî"yi andıran bu bağlamdaki "kronik cehaleti"ni ortadan kaldırmanın zorluğunu idrak etmek için önemlidir.
80 yıl İmam Ali ve Ehl-i Beyt'e cami minberlerinden lanet okutan "kılıca endeksli Emevî siyaseti"nin kalburundan ve mezaliminden geçen İslam ve ilim dünyasında, Ehl-i Beyt'e dair veya Gadir-i Hum'da Hz. Peygamber'in ilan ettiği hakikatlere dair doğru-dürüst bir hadis veya haber beklemek, mucize kabilinden olsa gerektir.
Bugün Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın 220 Sünni kaynakla ortaya koyduğu Gadir-i Hum ve İmam Ali'nin hilafeti gerçeği, Yüce Allah'ın mü'minlere rahmeti ve Ehl-i Beyt'in bereketi vesilesiyledir.
Muaviye, Ehl-i Beyt'e lanet okunması için valilerine bizzat kendisi ferman göndermiştir. (Taberî, Tarih, c. VI, s. 124).
Hatta Sa'd b. EbîVakkas ve Said b. Zeyd gibi sahabilere, İmam Ali'ye lanet okumaları ve sövüp saymaları için bizzat baskı yapmıştır. (Müslim, Fezâilu's-Sahâbe, 32, No: 6220; Tirmizî, Menâkıb, 20, No: 3724).
Muaviye'nin, minberden bizzat lanet okumasının ardından minberlerde Hz. Ali'ye lanet okumak bir gelenek haline gelmiştir. (İbn Hacer, Feth, VII, 82).
Minberlerden İmam Ali'ye lanet okunması geleneği seksen yıl devam ettirilmiştir. (İbnAsâkir, TebyînuKezibi'l-MüfterîFîmâNüsibeİlel-İmâmEbi'l-Hasen el-Eş'arî, Beyrut-1404, s. 109)
Muaviye, kendisinin batıllarını onaylamayan Müslümanların başları üstünde kılıcını sallıyor, Hicazlılara yaptığı gibi, şöyle korku salıyordu:
"Ben, iktidarı bu kılıcımla ele geçirdim, ona göre..."(İbnAbdirabbih, c. IV, s. 82; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 132)
Muaviye'nin "kılıca endeksli iktidar geleneği"ni, kendinden sonrakiler ve valileri de sürdürüyordu. Nitekim Abdülmelik b. Mervan,Medine'ye geldiğinde Hz. Peygamber'in ashabını ve yakınlarını şöyle tembihliyordu:
"Ben, bu ümmete ârız olan hastalıkların tedavisi için kılıçtan başka çare göremiyorum. Şimdi içinizden birisi çıkar da bana 'Allah'tan kork!' derse hemen kellesini vururum."(İbnü'l Esir, el-Kâmil, c. IV, s. 41, 104).
Rasulullah'ın (s.a.a) ciğerpâresi İmam Hüseyin'den (ra) Ehl-i Beyt sevdalı yüce sahabi Hucr b. Adiyy'e, Ebu Hanife'den Said b. el-Müseyyeb'e, Ahmed b. Hanbel'den İmam Nesai'ye İslam'ın yüce zevatı, Emevî mezalimine tabi tutuluyordu.
Hz. Peygamber'in gözbebeği ve hakkın sancaktarı İmam Hüseyin'i batıl iktidarı uğruna 72 yareni ile kılıçtan geçirmeyi ibadet sayan ve Rasulullah'ın canlarına hayat hakkı tanımayan Emevî siyaseti, Ehl-i Beyt'in faziletine, hak ve hukukuna dair haber ve hadislere hayat hakkı tanır mı, yahut bunların talimine ve nakledilmesine edilmesine rıza gösterir mi?! (Geniş bilgi için bkz: Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, İstanbul-İcmal Yayınları)
Cuma minberlerinden İmam Ali ve Ehl-i Beyt'e lanet okunmasına ve sövülüp-sayılmasına karşı çıktığı için yüce sahabi Hucr b. Adiyy (r.a) bizzat Muaviye tarafından şehit edilmiştir. (İbnu'l-Esîr, Kâmil, c. III, s. 239-240; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 51-52)
Emevi entrikası öyle bir raddeye varmış ki, Muaviye'nin Kûfe valisi Ziyâd b. Ebîh, Hucr'un idamına ilişkin hazırladığı iddianamenin altına Kûfe ileri gelenleriyle birlikte Kadı Şureyh'inde ismini şahitler arasında yazmıştır.Adının yalancı şahit olarak yazıldığını fark eden Kadı Şureyh, acilen Muaviye'ye bir mektup yazarak, Hz. Hucr'un gerçek bir mü'min ve masum olduğunu, öldürülmesinin asla dinen caiz olmadığını beyan etmiştir.
Muaviye ise iktidarının selameti için yüce sahabiHucr ve arkadaşlarını idam etmiş, şehit etmiştir. Cemel savaşında Hz. Ali'nin komutanı olarak kendi karşısında bulunan Hz. Hucr'un katledildiği haberini alan Mü'minlerin annesi Aişe dahi, Muaviye'yi Hucr'un katili olarak nitelemiş, ona karşı çıkmıştır. (Belâzurî, Ensâbu'l-Eşrâf, c. V, s. 264-266, 283-284; İbnu'l-Esîr, Kâmil, c. III, s. 239-240; İbnKesîr, el-Bidâye, c. VIII, s. 51-52).
Emevî siyaseti, kimilerini kılıçla susturmuş, kimilerini hapislerde çürütmüş, kimilerini de akçe ile dirhem ile satın alarak kendi batıl iktidarını ve mezalimini sürdürmüştür.
Bu batıl siyaset ve mezalim ikliminde Sünnilik namına tedvin olan ilimden ve Emevî beslemesi ulemadan Ehl-i Beyt'e dair hangi hak ve hakikat beklenebilir?!
Konuyu, kaynaklar ışığında önümüzdeki hafta detaylandırmaya devam edelim, nasipse?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019