Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nisan 2015'ten sonra İran'a ilk ziyaretini gerçekleştirdi.
4. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı kapsamında gerçekleştirilen ziyarette Sayın Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve dini lider Ayetullah Hamaney ile görüşmeler yaptı. Yanında 7 bakan ve önemli bürokratları götürmesi ziyarete verdiği önemi gösteriyor.
Gerek birebir gerekse heyetlerarası görüşmelerde, referandum gibi bölgesel sorunlar, ekonomi, savunma, gümrükler, yatırımlar, terörle mücadele ve daha birçok konu ele alındı, mutabakat sağlandı, anlaşmalar yapıldı.
Mutabık kalınan hususları ve alınan kararları özetle şöyle ifade edebiliriz:
* ABD, İsrail gibi küresel güçlerin bölge ülkelerini bölmek istediği belirtildi.
* Barzani'nin referandumunun gayrimeşru olduğu, Irak'ta muhatabın Merkezi Hükümet olduğu bir kez daha vurgulandı.
* Barzani eğer referandumu iptal etmezse, daha ağır yaptırımlar uygulanacağı ifade edildi.
* Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olunduğunun altı çizildi.
* Suriye'deki sorunun çözümü konusunda Rusya, Türkiye ve İran'ın beraber yürüttükleri Astana sürecine devam edilmesi kararlaştırıldı.
* Askeri ilişkilerin daha da geliştirileceği belirtildi.
* İki ülkenin bundan böyle "milli paralarla" ticaret yapması kararlaştırıldı.
* Karşılıklı ticaret hacminin 10 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkartılması hedeflendi.
* İki ülke arasındaki seyahatleri kolaylaştırma kararı alındı.
* 3 gümrük kapısının 24 saat çalıştırılması kararlaştırıldı.
* Türk tarafı İran'dan daha fazla doğalgaz alacak.
* Türk tarafı, İran'da daha fazla yatırım yapacak.
Öncelikle dünyanın merkezi konumunda olan Ortadoğu coğrafyasında Türkiye ve İran gibi bölge ülkelerinin bir araya gelmesi, ikili ilişkileri ve bölgesel sorunları masaya yatırarak çözümler bulmaya çalışması oldukça olumlu ve önemli bir gelişme?
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır "Ne AB, ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" demektedir, "Dış politikada ülkemiz üzerinde hesabı olmayanlarla ilişki kurmalıyız" demektedir ve "Bölgesel sorunlarımızı bölge ülkeleriyle baş başa vererek çözüme kavuşturmalıyız" vurgusu yapmaktadır.
Bugün siyasi irade geç de olsa bu adımları atmaya başlamıştır. Ama burada bir önemli nokta daha vardır; yapılan İran ziyaretiyle, varılan mutabakatla ilişkilerin çerçevesi çizilmiştir, bu olumlu bir gelişmedir ama asıl önemli olan bu çerçevenin içinin nasıl doldurulacağıdır.
Örneğin, milli paralarla ticaret mevzuu? Malum, Milli Paralarla Ticaret, ilk uluslararası kongresi 2005 yılında İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde gerçekleşen, yerli ve yabancı yüzlerce akademisyenin katılarak hakkında tebliğ sunduğu, "tek çözümdür" dediği, Prof. Dr. Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin bir projesidir.
Dikkatinizi çekerim, karşılıklı ticarette kendi para birimlerinizle alışveriş yaptığınız zaman milli paralarla ticaret yapmış olmuyorsunuz.
Sayın Baş'ın önemle altını çizdiği gibi, milli paralarla ticaretin yapılabilmesi için önce paranızın milli olması gerekmektedir. Türkiye'de ise üzerinde TL yazan paralarımız maalesef ABD'den faiziyle borç olarak alınan ve Merkez Bankası'na rezerv olarak konulan doların karşılığıdır. Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, bugün TL'miz ABD dolarının tercümesidir.
İhtiyaç duyduğumuzda basacağımız her TL için ABD'den faiziyle dolar borç almak zorundayız. Böyle bir ekonomi politikasında TL bastıkça ABD'ye borçlanıyoruz, görünüşte milli parayla ticaret yaptığınızı zannediyorsunuz ama kullandığınız TL'nin özü dolar?
Prof. Dr. Baş, modelinde, bir paranın gerçekten milli olabilmesi için milletin emek ve üretimi karşılığı basılması gerektiğini vurgular. Yani Sayın Baş'a göre milli para halkın emeğine karşılık olan paradır, halkın parasıdır.
Çerçevenin içini böyle doldurmazsanız, çerçeve olarak attığınız adım doğru da olsa bir neticesi olmaz ve bu işin bir bereketi de olmaz. Siz bu çerçevenin içini doldurma hadisesini diğer bütün maddeler için de genişletebilirsiniz.
4. Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantısı kapsamında gerçekleştirilen ziyarette Sayın Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ve dini lider Ayetullah Hamaney ile görüşmeler yaptı. Yanında 7 bakan ve önemli bürokratları götürmesi ziyarete verdiği önemi gösteriyor.
Gerek birebir gerekse heyetlerarası görüşmelerde, referandum gibi bölgesel sorunlar, ekonomi, savunma, gümrükler, yatırımlar, terörle mücadele ve daha birçok konu ele alındı, mutabakat sağlandı, anlaşmalar yapıldı.
Mutabık kalınan hususları ve alınan kararları özetle şöyle ifade edebiliriz:
* ABD, İsrail gibi küresel güçlerin bölge ülkelerini bölmek istediği belirtildi.
* Barzani'nin referandumunun gayrimeşru olduğu, Irak'ta muhatabın Merkezi Hükümet olduğu bir kez daha vurgulandı.
* Barzani eğer referandumu iptal etmezse, daha ağır yaptırımlar uygulanacağı ifade edildi.
* Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğünden yana olunduğunun altı çizildi.
* Suriye'deki sorunun çözümü konusunda Rusya, Türkiye ve İran'ın beraber yürüttükleri Astana sürecine devam edilmesi kararlaştırıldı.
* Askeri ilişkilerin daha da geliştirileceği belirtildi.
* İki ülkenin bundan böyle "milli paralarla" ticaret yapması kararlaştırıldı.
* Karşılıklı ticaret hacminin 10 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkartılması hedeflendi.
* İki ülke arasındaki seyahatleri kolaylaştırma kararı alındı.
* 3 gümrük kapısının 24 saat çalıştırılması kararlaştırıldı.
* Türk tarafı İran'dan daha fazla doğalgaz alacak.
* Türk tarafı, İran'da daha fazla yatırım yapacak.
Öncelikle dünyanın merkezi konumunda olan Ortadoğu coğrafyasında Türkiye ve İran gibi bölge ülkelerinin bir araya gelmesi, ikili ilişkileri ve bölgesel sorunları masaya yatırarak çözümler bulmaya çalışması oldukça olumlu ve önemli bir gelişme?
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, yıllardır "Ne AB, ne ABD tek çözüm Bağımsız Türkiye" demektedir, "Dış politikada ülkemiz üzerinde hesabı olmayanlarla ilişki kurmalıyız" demektedir ve "Bölgesel sorunlarımızı bölge ülkeleriyle baş başa vererek çözüme kavuşturmalıyız" vurgusu yapmaktadır.
Bugün siyasi irade geç de olsa bu adımları atmaya başlamıştır. Ama burada bir önemli nokta daha vardır; yapılan İran ziyaretiyle, varılan mutabakatla ilişkilerin çerçevesi çizilmiştir, bu olumlu bir gelişmedir ama asıl önemli olan bu çerçevenin içinin nasıl doldurulacağıdır.
Örneğin, milli paralarla ticaret mevzuu? Malum, Milli Paralarla Ticaret, ilk uluslararası kongresi 2005 yılında İstanbul Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde gerçekleşen, yerli ve yabancı yüzlerce akademisyenin katılarak hakkında tebliğ sunduğu, "tek çözümdür" dediği, Prof. Dr. Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin bir projesidir.
Dikkatinizi çekerim, karşılıklı ticarette kendi para birimlerinizle alışveriş yaptığınız zaman milli paralarla ticaret yapmış olmuyorsunuz.
Sayın Baş'ın önemle altını çizdiği gibi, milli paralarla ticaretin yapılabilmesi için önce paranızın milli olması gerekmektedir. Türkiye'de ise üzerinde TL yazan paralarımız maalesef ABD'den faiziyle borç olarak alınan ve Merkez Bankası'na rezerv olarak konulan doların karşılığıdır. Prof. Dr. Baş'ın ifadesiyle, bugün TL'miz ABD dolarının tercümesidir.
İhtiyaç duyduğumuzda basacağımız her TL için ABD'den faiziyle dolar borç almak zorundayız. Böyle bir ekonomi politikasında TL bastıkça ABD'ye borçlanıyoruz, görünüşte milli parayla ticaret yaptığınızı zannediyorsunuz ama kullandığınız TL'nin özü dolar?
Prof. Dr. Baş, modelinde, bir paranın gerçekten milli olabilmesi için milletin emek ve üretimi karşılığı basılması gerektiğini vurgular. Yani Sayın Baş'a göre milli para halkın emeğine karşılık olan paradır, halkın parasıdır.
Çerçevenin içini böyle doldurmazsanız, çerçeve olarak attığınız adım doğru da olsa bir neticesi olmaz ve bu işin bir bereketi de olmaz. Siz bu çerçevenin içini doldurma hadisesini diğer bütün maddeler için de genişletebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- 1 Mayıs: İşçi de mağdur, işsiz de… / 30.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025
- Silah bırakması beklenen PKK, 'özerklik kongresi' yaptı / 29.04.2025
- BTP'nin Karaman Kongresi engellendi: Demokrasiye darbe / 28.04.2025
- Conkbayır'ında "Haka Dansı", anma etkinliği mi, tehdit mi? / 27.04.2025
- İstanbul'daki tüm riskli binalar yeniden inşa edilebilir! / 26.04.2025
- 23 Nisan neden çocuklara armağan edildi? / 23.04.2025
- Türki cumhuriyetlerin 'Kıbrıs' kararı, dış politikadaki zafiyetimizdir / 22.04.2025
- Ege politikamız da, Kıbrıs politikamız da fiyasko! / 19.04.2025
- Don felaketi tarımı vurdu, peki şimdi ne olacak? / 17.04.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş’ı tanımak sorumluluk gerektirir / 16.04.2025