Bölgemizi yeni bir savaşa sürüklüyorlar.
Vahşi bir katliamın hazırlılarını yapıyorlar.
Yine Müslümanların canlarına, mallarına, namuslarına hunharca çullanma telaşı içindeler…
Amerika ve Avrupa için artık bir şey söylemeye gerek yok… Onların kimlik, kişilik, tarih ve medeniyetlerinin karakteristiği işgal, sömürü ve katliam!
Kızılderili insanları, yol kenarlarında kazıklara asarak inek eti satan bir medeniyetin mahsulleri bunlar. “Vahşi Batı” diye nâm salmışlar.
Burada asıl sorgulanması gerekenler, Vahşi Batı’nın işgal ve katliamında onlara emir kulluğu yapan Müslüman kisveli zavallılardır.
Irak’ın işgaline gerekçe gösterilen “kimyasal silahlar” bahanesi, ne derece yalan, ne derece uydurma, ne kadar batıl bir bahane ise İran’a ve bölgemizi musallat olmak için üretilen bahane de o kadar sahte ve yalandır.
İran’ın nükleer çalışmaları işgal ve katliam için bahane olamaz.
Çünkü dünyada nükleer çalışmalar yapan, nükleer silah üreten sadece İran değil ki…
Suyun başında oturup aşağıya doğru “suyu bulandırıyorsunuz” diyen ABD, bizzat nükleer silah işinde baş çekiyor.
6 Ağustos 1945’de Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombasını, üç gün sonra da Nagasaki’ye plütonyum bombasını atan Amerika’dır. Hiroşma’da 90 bin, Nagasaki’de 72 bin insan anında can verdi; açığa çıkan radyasyon ve nükleer serpintisi, 300 bini aşkın insanın hayatına mal oldu.
Eğer böyle bir silahn varlığı “casus belli” ise bu işin başını Amerika çekiyor, bombalarıyla da göstere göstere insanlığı katlediyor.
Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail, Kuzey Kore de nükleer silah sahibi…
Hatta Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eski Devlet Başkanı F.W. de Klerk bile 1989 yılında başa geçtiğinde 6 adet nükleer silahın kontrolüne alıyor.
The Economist’e göre dünyada en çok nükleer silah metaryali Amerika’nın elinde bulunuyor… 500 tondan fazla nükleer silah maddesi!
ABD’yi Rusya, Fransa ve İngiltere 500 tona yaklaşan miktarla izliyor.
İsrail’in elinde 1.99 ton civarında nükleer madde var.
İran’ın elinde ise 5-20 kg nükleer silah maddesi bulunuyor.
Eğer nükleer silah sahibi olmak bir “savaş sebebi”, bir “ambargo gerekçesi” ise, neden İran dışındaki nükleer güç sahiplerine bir şey söylenmiyor?!
Eğer nükleer silah sahibi olmak “savaş sebebi” ise, BM veya Avrupa Birliği, bugüne kadar bu nükleer silah sahibi ülkeler için hangi yaptırım kararını aldı, ne yaptı, ne yapıyor?!
Makul, mantıklı, adil ve hukukî bir izahatı yok.
İran’ın nükleer zenginliği, Amerika’nın ağzına bakan ve onların kredileriyle geçinen bölgemizdeki züğürt devletlerin uzun zamandan beri elbette çenesini yoruyor.
Maalesef Amerika’nın işmarlarıyla yatıp kalkan Ankara’dakilerin de çenesi durmuyor.
Ancak İran ve Suriye’ye yönelik son dönemdeki tavır, çenebazlıktan öteye bir “vahşi Batı’nın katliam planı” olarak kendini gösteriyor.
ABD, BOP ekseninde yeni bir işgale iştah kabartabilir, kabartıyor. İsrail, bölgemizi ateşe vermek isteyebilir, istiyor, hatta bastırıyor.
Avrupa, vahim ekonomik vaziyeti yüzünden biraz gönülsüzce de olsa isteyebilir… Ama “petrol zoru”nu ve “ekonomik batağı”nı görüyor, hesap yapıyor.
Rusya, Çin, Japonya, Hindistan, Kuzey ve Güney Kore gibi ülkeler, böyle bir vahşi savaşa onay veremeyeceklerini açıkladılar.
Hesabı-kitabı olmayan, kendine has stratejisi bulunmayan ve kendisinin ve bölgesinin menfaatini, muhtemel bir savaş halinde zarar ve kârını düşünemeyen bir Türkiye var, bir Ankara var.
Türkiye, maalesef 7 kocalı Hürmüz gibi duruyor; ABD, AB ve hatta İsrail’in işmarlarına göre bir sağa, bir sola dönüyor.
Ankara’dakiler Türkiye’ye yazık ediyor.
Türkiye akıl tutulması yaşıyor… Elin gâvuru, Rus’u, Çin’i kadar olamıyor.
Bu bölgede yaşayıp da zerre kadar iz’anı, imanı, aklı ve vicdanı bulunan devlet ve milletler, Vahşi Batı’nın kirli savaşına onay veremez. Onların emir kulluğuna soyunamaz… Amerika ve İsrail’in emir kulluğuna soyunur, Haçlı’nın vahşi savaşına onay verirse; Allah da onun belasını verir!
Böylesi akıl ve hukuk dışı bir bahaneyle, bölgemizi vahşi bir savaşa sahne yapmak; elbette İran’ı hırpalar, ama asıl Türkiye’yi ve borç batağında debelendikçe batması hızlanan Avrupa’yı dağıtır.
Vahşi bir katliamın hazırlılarını yapıyorlar.
Yine Müslümanların canlarına, mallarına, namuslarına hunharca çullanma telaşı içindeler…
Amerika ve Avrupa için artık bir şey söylemeye gerek yok… Onların kimlik, kişilik, tarih ve medeniyetlerinin karakteristiği işgal, sömürü ve katliam!
Kızılderili insanları, yol kenarlarında kazıklara asarak inek eti satan bir medeniyetin mahsulleri bunlar. “Vahşi Batı” diye nâm salmışlar.
Burada asıl sorgulanması gerekenler, Vahşi Batı’nın işgal ve katliamında onlara emir kulluğu yapan Müslüman kisveli zavallılardır.
Irak’ın işgaline gerekçe gösterilen “kimyasal silahlar” bahanesi, ne derece yalan, ne derece uydurma, ne kadar batıl bir bahane ise İran’a ve bölgemizi musallat olmak için üretilen bahane de o kadar sahte ve yalandır.
İran’ın nükleer çalışmaları işgal ve katliam için bahane olamaz.
Çünkü dünyada nükleer çalışmalar yapan, nükleer silah üreten sadece İran değil ki…
Suyun başında oturup aşağıya doğru “suyu bulandırıyorsunuz” diyen ABD, bizzat nükleer silah işinde baş çekiyor.
6 Ağustos 1945’de Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombasını, üç gün sonra da Nagasaki’ye plütonyum bombasını atan Amerika’dır. Hiroşma’da 90 bin, Nagasaki’de 72 bin insan anında can verdi; açığa çıkan radyasyon ve nükleer serpintisi, 300 bini aşkın insanın hayatına mal oldu.
Eğer böyle bir silahn varlığı “casus belli” ise bu işin başını Amerika çekiyor, bombalarıyla da göstere göstere insanlığı katlediyor.
Rusya, Çin, Fransa, İngiltere, Hindistan, Pakistan, İsrail, Kuzey Kore de nükleer silah sahibi…
Hatta Güney Afrika Cumhuriyeti’nin eski Devlet Başkanı F.W. de Klerk bile 1989 yılında başa geçtiğinde 6 adet nükleer silahın kontrolüne alıyor.
The Economist’e göre dünyada en çok nükleer silah metaryali Amerika’nın elinde bulunuyor… 500 tondan fazla nükleer silah maddesi!
ABD’yi Rusya, Fransa ve İngiltere 500 tona yaklaşan miktarla izliyor.
İsrail’in elinde 1.99 ton civarında nükleer madde var.
İran’ın elinde ise 5-20 kg nükleer silah maddesi bulunuyor.
Eğer nükleer silah sahibi olmak bir “savaş sebebi”, bir “ambargo gerekçesi” ise, neden İran dışındaki nükleer güç sahiplerine bir şey söylenmiyor?!
Eğer nükleer silah sahibi olmak “savaş sebebi” ise, BM veya Avrupa Birliği, bugüne kadar bu nükleer silah sahibi ülkeler için hangi yaptırım kararını aldı, ne yaptı, ne yapıyor?!
Makul, mantıklı, adil ve hukukî bir izahatı yok.
İran’ın nükleer zenginliği, Amerika’nın ağzına bakan ve onların kredileriyle geçinen bölgemizdeki züğürt devletlerin uzun zamandan beri elbette çenesini yoruyor.
Maalesef Amerika’nın işmarlarıyla yatıp kalkan Ankara’dakilerin de çenesi durmuyor.
Ancak İran ve Suriye’ye yönelik son dönemdeki tavır, çenebazlıktan öteye bir “vahşi Batı’nın katliam planı” olarak kendini gösteriyor.
ABD, BOP ekseninde yeni bir işgale iştah kabartabilir, kabartıyor. İsrail, bölgemizi ateşe vermek isteyebilir, istiyor, hatta bastırıyor.
Avrupa, vahim ekonomik vaziyeti yüzünden biraz gönülsüzce de olsa isteyebilir… Ama “petrol zoru”nu ve “ekonomik batağı”nı görüyor, hesap yapıyor.
Rusya, Çin, Japonya, Hindistan, Kuzey ve Güney Kore gibi ülkeler, böyle bir vahşi savaşa onay veremeyeceklerini açıkladılar.
Hesabı-kitabı olmayan, kendine has stratejisi bulunmayan ve kendisinin ve bölgesinin menfaatini, muhtemel bir savaş halinde zarar ve kârını düşünemeyen bir Türkiye var, bir Ankara var.
Türkiye, maalesef 7 kocalı Hürmüz gibi duruyor; ABD, AB ve hatta İsrail’in işmarlarına göre bir sağa, bir sola dönüyor.
Ankara’dakiler Türkiye’ye yazık ediyor.
Türkiye akıl tutulması yaşıyor… Elin gâvuru, Rus’u, Çin’i kadar olamıyor.
Bu bölgede yaşayıp da zerre kadar iz’anı, imanı, aklı ve vicdanı bulunan devlet ve milletler, Vahşi Batı’nın kirli savaşına onay veremez. Onların emir kulluğuna soyunamaz… Amerika ve İsrail’in emir kulluğuna soyunur, Haçlı’nın vahşi savaşına onay verirse; Allah da onun belasını verir!
Böylesi akıl ve hukuk dışı bir bahaneyle, bölgemizi vahşi bir savaşa sahne yapmak; elbette İran’ı hırpalar, ama asıl Türkiye’yi ve borç batağında debelendikçe batması hızlanan Avrupa’yı dağıtır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019