ABD, Irak'ı işgal etmeye ve masum halkı katliama devam ediyor.
Kurtlar sofrasından acaba bizim de payımıza bir şeyler düşer mi, diyenler müstesna; tüm dünya, olaylar karşısında sadece protestocu, çaresiz?
Irak, tüm yüreğiyle direniyor.
Türkiye, ta işin başında olduğu gibi şimdi de misyonunun, tarihi coğrafyasındaki konumunun maalesef farkında değil. ABD'nin dümen suyunda savrulup gidiyoruz.
Irak, sınır komşumuz? Ama Irak, Ankara'ya çook ırak.
Irak, tüm yüreğiyle, izzetiyle, şerefiyle direniyor.
Beş paralık edilen biziz.
BM kararı olmadan olmaz, diye söze başladığımız nokta nere, şimdi geldiğimiz nokta nere? Kuzey Irak'ta etnik oluşumlar 'casus belli/savaş sebebi'dir dediğimiz hal ne, Türkiye'mizle eşgüdüm manevralarıyla kuvvetlendirilmelerinin ardından çapulcuların cirit attığı Musul-Kerkük'teki ahvalimiz ne?
Sürüklendiğimiz noktanın ne aklî, ne mantıkî, ne siyasi, ne askeri, ne ekonomik tutarlı bir yanı yok.
Yüreğimizi yitirdik, Irak'tan ırak düştük.
Tayyip Erdoğan, 1 Şubat 2003'te Amerikan Global Viewpoints dergisine "Başka bir liderin kararı bizi ilgilendirmez. Biz, sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararını hesaba katarız. 1991 Irak savaşında büyük bir bedel ödedik. 100 milyar dolardan fazla bedeli olan o savaşın faturasını halen ödüyoruz. Ekonomimiz bozuldu. Savaştan sonra ortaya çıkan terörizmden dolayı bu ulus binlerce vatandaşını kaybetti. Bir kez daha aynı bedeli ödemek istemiyoruz" diyor. Sözlerini, İtalyan Corriere della Sera gazetesi bile yayınlıyor.
Değişen kim, değişen ne?
O Türkiye, artık yok.
Hani Türkiye nerede? Somali, Bosna ve Afganistan başta olmak üzere tüm dünya sathında güveni tesis edebilecek kıvamda ve konumda olan ülke nerede?
Musul ve Kerkük'e adım atması yasak.
AB'liler, ABD'liler ve sair tüm Haçlılar topluca kükrediler, Türkiye oraya adım atamaz diye.
Türkiye'nin adım atmayacağı teminatı verdik; tarihi coğrafyamızdaki izzetimizi, ikbalimizi unuttuk, Misak-ı Milli'yi unuttuk, güya tüm 'stratejik talepleri' içimize sindirdik.
Ne oldu?
Atlantik ötesinden ABD geldi, oraya kondu. Çekiç Güç'ün ve ABD'nin beslemesi Peşmergeler de oralara kondu. Sağa sola kurşun atıyorlar, ilerledikçe ilerliyorlar.
Bir tek biz giremiyoruz. Elimiz-kolumuz bağlı bekliyoruz.
Fadime halalar bile Ankara'dan daha yürekli.
Ankara, lafı eveleyip geveliyor. Güya bir an oluyor uyarıyoruz; arkasından, yanlış anlaşılmasın böyle bir Nota vermedik, diye binbir dil döküyoruz. Müsteşar Uğur Ziyal, Musul-Kerkük ABD Büyükelçisi Pearson'a birkaç kem-küm yapmaya çalışırken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, sakın yanlış anlaşılmasın, Nota filan verdiğimiz yok, diyerek işi önden kesiveriyor.
Irak'taki bu ahvalimizle, sadece 'casus belli'den, Kuzey Irak'tan, bölgemizden vazgeçmiş pozisyona düşmedik; gayr-i meşru savaşın suçlularına yatakçılık eder vaziyet aldık.
Şimdi bir başka çukura itiliyoruz.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, Peşmergeler boş yere can vermiyor, onları bugüne kadar besleyenler, 'devletleşme' süreçlerini tamamlatma taahhütlerini yineleyip umut veriyorlar, cepheye sürüyorlar, diyor Meltem TV'de canlı yayında. Bu tespit, nazarı dikkate alınarak ABD'den tüm destek çekilmeli, milli stratejilere dönülmeli. Vakit geçmiş değil; gerçekten hala 'casus belli' ise Musul-Kerkük'ün güvenliğini Türkiye sağlamalı.
Şayet ABD, Türkiye'ye karşı samimi ise bundan hiç gocunmaz.
Ama değil? Gocunuyorlar; ABD de, AB de... Göreceksiniz, tam da bu 'stratejik nokta' ABD ile kapışma ya da bugüne kadarki 'politik rutin'i bozmadan 'teslim olma' noktamız olacaktır.
Bu coğrafya bizim, bu mahalle bizim, bu ev bizim. Yavuz hırsızların, ev sahiplerini bastırmalarına imkan verilmemeli.
ABD, üç-beş dolar atarak ısrarla Ankara'yı Irak'tan ırak düşürmeye çalışıyor; vatanımızın bütünlüğü ve bağımsızlığımız tehlikeye giriyor.
Halbuki vatanın ve bağımsızlığın bedeli olamaz.
Irak'ta bu görülmeli. Ankara, Irak'a ırak düşmemeli.
Kurtlar sofrasından acaba bizim de payımıza bir şeyler düşer mi, diyenler müstesna; tüm dünya, olaylar karşısında sadece protestocu, çaresiz?
Irak, tüm yüreğiyle direniyor.
Türkiye, ta işin başında olduğu gibi şimdi de misyonunun, tarihi coğrafyasındaki konumunun maalesef farkında değil. ABD'nin dümen suyunda savrulup gidiyoruz.
Irak, sınır komşumuz? Ama Irak, Ankara'ya çook ırak.
Irak, tüm yüreğiyle, izzetiyle, şerefiyle direniyor.
Beş paralık edilen biziz.
BM kararı olmadan olmaz, diye söze başladığımız nokta nere, şimdi geldiğimiz nokta nere? Kuzey Irak'ta etnik oluşumlar 'casus belli/savaş sebebi'dir dediğimiz hal ne, Türkiye'mizle eşgüdüm manevralarıyla kuvvetlendirilmelerinin ardından çapulcuların cirit attığı Musul-Kerkük'teki ahvalimiz ne?
Sürüklendiğimiz noktanın ne aklî, ne mantıkî, ne siyasi, ne askeri, ne ekonomik tutarlı bir yanı yok.
Yüreğimizi yitirdik, Irak'tan ırak düştük.
Tayyip Erdoğan, 1 Şubat 2003'te Amerikan Global Viewpoints dergisine "Başka bir liderin kararı bizi ilgilendirmez. Biz, sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararını hesaba katarız. 1991 Irak savaşında büyük bir bedel ödedik. 100 milyar dolardan fazla bedeli olan o savaşın faturasını halen ödüyoruz. Ekonomimiz bozuldu. Savaştan sonra ortaya çıkan terörizmden dolayı bu ulus binlerce vatandaşını kaybetti. Bir kez daha aynı bedeli ödemek istemiyoruz" diyor. Sözlerini, İtalyan Corriere della Sera gazetesi bile yayınlıyor.
Değişen kim, değişen ne?
O Türkiye, artık yok.
Hani Türkiye nerede? Somali, Bosna ve Afganistan başta olmak üzere tüm dünya sathında güveni tesis edebilecek kıvamda ve konumda olan ülke nerede?
Musul ve Kerkük'e adım atması yasak.
AB'liler, ABD'liler ve sair tüm Haçlılar topluca kükrediler, Türkiye oraya adım atamaz diye.
Türkiye'nin adım atmayacağı teminatı verdik; tarihi coğrafyamızdaki izzetimizi, ikbalimizi unuttuk, Misak-ı Milli'yi unuttuk, güya tüm 'stratejik talepleri' içimize sindirdik.
Ne oldu?
Atlantik ötesinden ABD geldi, oraya kondu. Çekiç Güç'ün ve ABD'nin beslemesi Peşmergeler de oralara kondu. Sağa sola kurşun atıyorlar, ilerledikçe ilerliyorlar.
Bir tek biz giremiyoruz. Elimiz-kolumuz bağlı bekliyoruz.
Fadime halalar bile Ankara'dan daha yürekli.
Ankara, lafı eveleyip geveliyor. Güya bir an oluyor uyarıyoruz; arkasından, yanlış anlaşılmasın böyle bir Nota vermedik, diye binbir dil döküyoruz. Müsteşar Uğur Ziyal, Musul-Kerkük ABD Büyükelçisi Pearson'a birkaç kem-küm yapmaya çalışırken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, sakın yanlış anlaşılmasın, Nota filan verdiğimiz yok, diyerek işi önden kesiveriyor.
Irak'taki bu ahvalimizle, sadece 'casus belli'den, Kuzey Irak'tan, bölgemizden vazgeçmiş pozisyona düşmedik; gayr-i meşru savaşın suçlularına yatakçılık eder vaziyet aldık.
Şimdi bir başka çukura itiliyoruz.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, Peşmergeler boş yere can vermiyor, onları bugüne kadar besleyenler, 'devletleşme' süreçlerini tamamlatma taahhütlerini yineleyip umut veriyorlar, cepheye sürüyorlar, diyor Meltem TV'de canlı yayında. Bu tespit, nazarı dikkate alınarak ABD'den tüm destek çekilmeli, milli stratejilere dönülmeli. Vakit geçmiş değil; gerçekten hala 'casus belli' ise Musul-Kerkük'ün güvenliğini Türkiye sağlamalı.
Şayet ABD, Türkiye'ye karşı samimi ise bundan hiç gocunmaz.
Ama değil? Gocunuyorlar; ABD de, AB de... Göreceksiniz, tam da bu 'stratejik nokta' ABD ile kapışma ya da bugüne kadarki 'politik rutin'i bozmadan 'teslim olma' noktamız olacaktır.
Bu coğrafya bizim, bu mahalle bizim, bu ev bizim. Yavuz hırsızların, ev sahiplerini bastırmalarına imkan verilmemeli.
ABD, üç-beş dolar atarak ısrarla Ankara'yı Irak'tan ırak düşürmeye çalışıyor; vatanımızın bütünlüğü ve bağımsızlığımız tehlikeye giriyor.
Halbuki vatanın ve bağımsızlığın bedeli olamaz.
Irak'ta bu görülmeli. Ankara, Irak'a ırak düşmemeli.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019