Birçok idareci milletine ihanet etmiştir. Bunlardan kimi ihaneti bilerek, kimi de bilmeyerek yapmıştır. Sonuç itibariyle her ikisi de aynı olmakla birlikte milletler, bilmeyerek ihanet edenleri diğerinden ayırmışlardır. Ancak şu kesindir. Hiçbir ihanet tarihin yargılamasından kurtulamamıştır. Bir başka deyişle, ihanet ilânihaye gizli ve sakla kalmamış, eninde sonunda ortaya çıkmıştır. Onun içindir ki, hainlerin sonu hep aynı olmuş, yani hainlikleri yanlarına kâr kalmamıştır.
İdareciler, niçin milletine ihanet ederler, bunun sebebi nedir? İhanetin birçok sebebi olabilir, ama birinci sebep, idarecilerin, kaderini yabancıların kaderi ile birleştirmeleridir. Böyle bir davranış, ihanete giden yoldur ve sonu mutlaka millete ihanetle biter. Şöyle söylemek de mümkün. Kaderini milletinin kaderi ile birleştirmeyen idareciler, milletine hizmet edemezler. Hizmetleri ancak kaderini birleştirdiği yabancıların müsaadesi kadar olur. O bakımdan, en hain idareciler bile, zaman zaman bazı hizmetlerde bulunabilirler. O hizmetlere aldanıp, ihaneti görmemek büyük bir gaflettir Bazen bu çeşit hizmetler, milletleri aldatmak için özellikle yapılır.
Bazıları, “Yabancılarla kader birliği demokratik ülkelerde olmaz” iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddianın hiçbir dayanağı yoktur. Demokratik ülkelerde de durum aynıdır. Demokratik ülkelerde buna tedbir olarak, yabancılardan yardım alma yasağı konulmuştur. Fakat bu yasak, belli yöntemlerle aşıldığı için hiçbir zaman önleyici olmamıştır. Yasak aşılmasa bile yine önleyici olamaz. Çünkü idarecilerin yabancılarla kader birliği yapmasının değişik birçok sebebi bulunmaktadır.
Dünyayı yönetmek için gönderildiğine inanan Yahudilere göre, İsrail’den başka ülkelerin başına idareci olmaya lâyık kişi, mutlaka Yahudi emellerine hizmet etmeli, yani hain olmalıdır. Bu kural ABD başkanları için de geçerlidir. İsrail’e yardım etmeyen, onun politikalarını desteklemeyen ABD’de başkan seçilememektedir. Başkan adayları, ABD halkından ziyade İsrail halkına vereceği mesajı önemsemektedirler. Daha açık ifade ile ABD ve İsrail, bir bütünün parçalarıdır. Bundan dolayı ABD de, İsrail gibi başka ülkelerin idarecilerinin milletine ihanet etmesini, işbirliği için şart koşar. ABD, kendisiyle işbirliği yaparak iktidara gelmek isteyenlerden, ilk başta talebi milletine birazcık ihanettir. Bunu kabul edenler, “Bu kadar ihanetten bir şey çıkmaz” diyerek işbirliği kapısını açarlar. Kapı bir kere açıldı mı, onun arkası gelmez. Milletine ihanet eden idareci, bıçak dayanıp, “yeter artık” dediğinde, gözünün yaşına bakılmadan ipi çekilir. Yakın tarih, bunun örnekleriyle doludur.
Hıristiyan ve Yahudilerin, kutsal kabul ettikleri topraklar Ortadoğu’da bulunduğu için, o ülkelerin idarecilerinin ABD ile işbirliği içerisinde olmasına özel bir önem atfedilir. Malumdur ki, ABD ile işbirliği, aynı zamanda İsrail ile işbirliği demektir. Ortadoğu’daki işbirlikçi idareciler, bu gerçeği gizlemek için, sözde İsrail’e karşı olur, ABD’nin dostluğuna ise toz kondurmazlar. Ortadoğu’daki idareciler, işbirlikçi olduktan sonra ABD, onların inançlarına, hayat tarzlarına hiç karışmaz. Eğer işbirlikçi değilse, Batı’nın bütün değerlerini benimsese dahi, Batılıların hışmına uğrar. Onu idareden uzaklaştırmak için her yola başvururlar. Özetle, başka ülkelerin idarecilerinin işbirlikçi olmamasına müsamaha ile bakılabilir, ama Ortadoğu’daki idareciler için böyle bir şey asla söz konusu değildir.
ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da işbirlikçi idareci araması normaldir. Normal olmayan bazı Müslümanların işbirliğini, “ABD’siz Ortadoğu’da politika yapılmaz, iktidara gelinmez, gelinse bile iktidarda durulmaz” diyerek kabullenmesidir. Bunu kabullenmek, özgüvenin yok olması demektir ki, silâhlı işgalden daha beter bir işgaldir. Böylesi bir işgalden korunmak, ancak ve ancak kaderini milletinin kaderi ile birleştiren idarecilerle mümkündür.
İdareciler, niçin milletine ihanet ederler, bunun sebebi nedir? İhanetin birçok sebebi olabilir, ama birinci sebep, idarecilerin, kaderini yabancıların kaderi ile birleştirmeleridir. Böyle bir davranış, ihanete giden yoldur ve sonu mutlaka millete ihanetle biter. Şöyle söylemek de mümkün. Kaderini milletinin kaderi ile birleştirmeyen idareciler, milletine hizmet edemezler. Hizmetleri ancak kaderini birleştirdiği yabancıların müsaadesi kadar olur. O bakımdan, en hain idareciler bile, zaman zaman bazı hizmetlerde bulunabilirler. O hizmetlere aldanıp, ihaneti görmemek büyük bir gaflettir Bazen bu çeşit hizmetler, milletleri aldatmak için özellikle yapılır.
Bazıları, “Yabancılarla kader birliği demokratik ülkelerde olmaz” iddiasında bulunmaktadırlar. Bu iddianın hiçbir dayanağı yoktur. Demokratik ülkelerde de durum aynıdır. Demokratik ülkelerde buna tedbir olarak, yabancılardan yardım alma yasağı konulmuştur. Fakat bu yasak, belli yöntemlerle aşıldığı için hiçbir zaman önleyici olmamıştır. Yasak aşılmasa bile yine önleyici olamaz. Çünkü idarecilerin yabancılarla kader birliği yapmasının değişik birçok sebebi bulunmaktadır.
Dünyayı yönetmek için gönderildiğine inanan Yahudilere göre, İsrail’den başka ülkelerin başına idareci olmaya lâyık kişi, mutlaka Yahudi emellerine hizmet etmeli, yani hain olmalıdır. Bu kural ABD başkanları için de geçerlidir. İsrail’e yardım etmeyen, onun politikalarını desteklemeyen ABD’de başkan seçilememektedir. Başkan adayları, ABD halkından ziyade İsrail halkına vereceği mesajı önemsemektedirler. Daha açık ifade ile ABD ve İsrail, bir bütünün parçalarıdır. Bundan dolayı ABD de, İsrail gibi başka ülkelerin idarecilerinin milletine ihanet etmesini, işbirliği için şart koşar. ABD, kendisiyle işbirliği yaparak iktidara gelmek isteyenlerden, ilk başta talebi milletine birazcık ihanettir. Bunu kabul edenler, “Bu kadar ihanetten bir şey çıkmaz” diyerek işbirliği kapısını açarlar. Kapı bir kere açıldı mı, onun arkası gelmez. Milletine ihanet eden idareci, bıçak dayanıp, “yeter artık” dediğinde, gözünün yaşına bakılmadan ipi çekilir. Yakın tarih, bunun örnekleriyle doludur.
Hıristiyan ve Yahudilerin, kutsal kabul ettikleri topraklar Ortadoğu’da bulunduğu için, o ülkelerin idarecilerinin ABD ile işbirliği içerisinde olmasına özel bir önem atfedilir. Malumdur ki, ABD ile işbirliği, aynı zamanda İsrail ile işbirliği demektir. Ortadoğu’daki işbirlikçi idareciler, bu gerçeği gizlemek için, sözde İsrail’e karşı olur, ABD’nin dostluğuna ise toz kondurmazlar. Ortadoğu’daki idareciler, işbirlikçi olduktan sonra ABD, onların inançlarına, hayat tarzlarına hiç karışmaz. Eğer işbirlikçi değilse, Batı’nın bütün değerlerini benimsese dahi, Batılıların hışmına uğrar. Onu idareden uzaklaştırmak için her yola başvururlar. Özetle, başka ülkelerin idarecilerinin işbirlikçi olmamasına müsamaha ile bakılabilir, ama Ortadoğu’daki idareciler için böyle bir şey asla söz konusu değildir.
ABD ve İsrail’in Ortadoğu’da işbirlikçi idareci araması normaldir. Normal olmayan bazı Müslümanların işbirliğini, “ABD’siz Ortadoğu’da politika yapılmaz, iktidara gelinmez, gelinse bile iktidarda durulmaz” diyerek kabullenmesidir. Bunu kabullenmek, özgüvenin yok olması demektir ki, silâhlı işgalden daha beter bir işgaldir. Böylesi bir işgalden korunmak, ancak ve ancak kaderini milletinin kaderi ile birleştiren idarecilerle mümkündür.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018