Baştan şunu ifade etmeliyim ki, bir insana iftira atmak ne ise bir insana, kendisinde olmayan vasıfları yüklemekte odur. Hele hele bu vasıfları kendi siyasi ve ekonomik çıkarları için yükleyip, kullanmak iftiranın ötesinde bir şeydir. Artı maneviyat sahasında böyle bir şeye yeltenmek zulmün ta kendisidir. İki bölümlük bu yazımı okuyunca yüz yıllardır süren bu zulmün mahiyeti daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum. Konuya geçersek!
İslam tarihinde en çok suiistimal edilen konu Peygamber Efendimizin (s.a.a) söylediği veya söylemediği sözlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) "Benden Kur'an ayetleri dışında hiçbir şey yazmayınız' diye emir buyurarak bütün sahabeye hadis yazımını yasaklamıştır, yazılanların imha edilmesini emretmiştir.
TEK KİŞİ HARİÇ! Hz. Peygamber, sahabelere; "Benden Kur'an ayetleri dışında hiçbir şey yazmayınız' dedikten sonra Hz. Ali'yi çağırarak, Ona; 'Benden ne duyduysan yaz ya Ali' demiştir. Anlaşılacağı üzere hadis yazma yetkisine sahip tek kişi İmam Ali'dir.
İmam Ali (a.s) kimdir? Peygamber Efendimizin tarifiyle, 'ilim şehrinin kapısı, Allah'ın emriyle Resulüllah'dan sonra müminlerin imamı, halifesi, Resulüllah'a ilk iman eden kimse, hakkında onlarca ayet inen kişi, Resulüllah'ın bütün savaşlardaki ordu komutanı, Cebrail'in ismiyle hitap ettiği tek insan' gibi daha sayamadığım Peygamberlik hariç bütün kamil sıfatlara sahip bir sevilmiş ve seçilmiş bir insan.
Peygamber Efendimizin hadis yazma yasağı Hz. Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde de devam etmiş hatta Hz. Ömer yazılan hadisleri toplatarak yaktırmıştır. Bu dönemlerde halifeler ve Müslümanlar içinden çıkamadıkları konularda İmam Ali'ye müracaat edip, çıkış yolu bulmuşlardır.
Hatta Hz. Ömer, halifeliği döneminde 70'ten fazla meselede çaresiz kalmış ve İmam Ali'ye müracaat ederek Allah ve Resulünün hükmünü öğrenip, ona göre hüküm vermiştir. "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu" sözü Hz. Ömer'e aittir.
Emeviler döneminde ise İslam dünyası tam bir itikadı, ilmi, sosyal ve siyasal yıkıma maruz kalmıştır. İktidar sahipleri bizzat iktidarlarını korumak ve hak olan Ehl-i Beyt gerçeğini gizlemek için saraya, paralı alimler tutmuş ve hadis uydurma yöntemini fiiliyata geçirmişlerdir.
Zaten kaynaklar incelendiğinde bu açıkça görülecektir. Çocukluğundan beri Efendimizin yanında olan, bizzat kendisinin yetiştirdiği, Allah-u Teala'nın sevip, seçtiği, Peygamberimizin ilim şehrinin kapısı olarak tariflendirdiği İmam Ali'den, Sünni kaynaklarda 1000 kadar hadis rivayeti varken Peygamberimizin rıhletinden 18 ay önce Müslüman olan Ebu Hureyre'den 5700'den fazla hadisin olması konuyu zaten açıklamaktadır.
Hatta Buhari ve Muslim gibi Sünni eserlerde Hz. Ömer'in temelsiz hadis naklettiği için Ebu Hureyre'yi kırbaçlattığı ve kendi hükümranlığının sonuna kadar ona hadis nakletmeyi yasakladığı yazılıdır.
Emeviler döneminde uydurma hadislerin çoğalması bizzat saltanat sahiplerinin eli ve emriyle olmuştur. Tabi bunun birçok sebebi vardır. Ehl-i Beyt'in, Kuran ve Peygamberce sevilip, seçilmiş olması, hilafetin Gadr-i Hum'da bizzat Allah'ın emri ile İmam Ali ve nesline verilmesi, Ümeyyeoğullarının, İmam Ali'ye olan kinleri ve iktidarlarının devamı için bu yola başvurmalarının başlıca sebeplerindendir, diyebiliriz.
Bu zihniyet uydurma hadis naklederken birçok yöntem deniyorlardı. Bunların başlıcaları Peygamber Efendimizin, Ehl-i Beyt hakkında buyurduğu hadislerde, Ehl-i Beyt isimlerini kaldırarak başka isimler ve ashap kavramlarını koymalarıdır.
Bir diğer yöntem ise İmam Ali'nin faziletini örtmek için Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'e, Peygamberimizin dilinden övgü dolu sözler uydurmaktır. Şüphesiz ki, Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın İslam tarihinde yerleri ayrıdır.
Ama bir insanı, onda olmayan vasıflarla taltif etmek ve bu taltifi kendi çıkar ve amaçları için kullanmak o insanlar için birer zulüm, kendileri için ise alçaklık olsa gerektir.
Bu konu o günde, bugünde tartışma konusudur. Ehl-i Beyt'in 9. İmamı Muhammed Taki (a.s) Hazretleri döneminde de, Abbasi Halifesi Mu'mun'un da katıldığı ve birçok bilginin yer aldığı bir toplantıda bu konu gündem edilmişti.
İmam Muhammed Taki Hazretleri, Kuran ışığında Hz. Ebu Bekir ve Ömer hakkında uydurulan hadislerin sahteliğini ispatlamış ve Hz. Ebu Bekir ve Ömer'i zandan, iftiradan kurtarmıştır.
Şimdi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın, İmam Muhammed Taki adlı eserinden konuyla ilgili bölümü aktarıyorum; (yarın)
İslam tarihinde en çok suiistimal edilen konu Peygamber Efendimizin (s.a.a) söylediği veya söylemediği sözlerdir. Peygamber Efendimiz (s.a.a) "Benden Kur'an ayetleri dışında hiçbir şey yazmayınız' diye emir buyurarak bütün sahabeye hadis yazımını yasaklamıştır, yazılanların imha edilmesini emretmiştir.
TEK KİŞİ HARİÇ! Hz. Peygamber, sahabelere; "Benden Kur'an ayetleri dışında hiçbir şey yazmayınız' dedikten sonra Hz. Ali'yi çağırarak, Ona; 'Benden ne duyduysan yaz ya Ali' demiştir. Anlaşılacağı üzere hadis yazma yetkisine sahip tek kişi İmam Ali'dir.
İmam Ali (a.s) kimdir? Peygamber Efendimizin tarifiyle, 'ilim şehrinin kapısı, Allah'ın emriyle Resulüllah'dan sonra müminlerin imamı, halifesi, Resulüllah'a ilk iman eden kimse, hakkında onlarca ayet inen kişi, Resulüllah'ın bütün savaşlardaki ordu komutanı, Cebrail'in ismiyle hitap ettiği tek insan' gibi daha sayamadığım Peygamberlik hariç bütün kamil sıfatlara sahip bir sevilmiş ve seçilmiş bir insan.
Peygamber Efendimizin hadis yazma yasağı Hz. Ebu Bekir ve Ömer dönemlerinde de devam etmiş hatta Hz. Ömer yazılan hadisleri toplatarak yaktırmıştır. Bu dönemlerde halifeler ve Müslümanlar içinden çıkamadıkları konularda İmam Ali'ye müracaat edip, çıkış yolu bulmuşlardır.
Hatta Hz. Ömer, halifeliği döneminde 70'ten fazla meselede çaresiz kalmış ve İmam Ali'ye müracaat ederek Allah ve Resulünün hükmünü öğrenip, ona göre hüküm vermiştir. "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu" sözü Hz. Ömer'e aittir.
Emeviler döneminde ise İslam dünyası tam bir itikadı, ilmi, sosyal ve siyasal yıkıma maruz kalmıştır. İktidar sahipleri bizzat iktidarlarını korumak ve hak olan Ehl-i Beyt gerçeğini gizlemek için saraya, paralı alimler tutmuş ve hadis uydurma yöntemini fiiliyata geçirmişlerdir.
Zaten kaynaklar incelendiğinde bu açıkça görülecektir. Çocukluğundan beri Efendimizin yanında olan, bizzat kendisinin yetiştirdiği, Allah-u Teala'nın sevip, seçtiği, Peygamberimizin ilim şehrinin kapısı olarak tariflendirdiği İmam Ali'den, Sünni kaynaklarda 1000 kadar hadis rivayeti varken Peygamberimizin rıhletinden 18 ay önce Müslüman olan Ebu Hureyre'den 5700'den fazla hadisin olması konuyu zaten açıklamaktadır.
Hatta Buhari ve Muslim gibi Sünni eserlerde Hz. Ömer'in temelsiz hadis naklettiği için Ebu Hureyre'yi kırbaçlattığı ve kendi hükümranlığının sonuna kadar ona hadis nakletmeyi yasakladığı yazılıdır.
Emeviler döneminde uydurma hadislerin çoğalması bizzat saltanat sahiplerinin eli ve emriyle olmuştur. Tabi bunun birçok sebebi vardır. Ehl-i Beyt'in, Kuran ve Peygamberce sevilip, seçilmiş olması, hilafetin Gadr-i Hum'da bizzat Allah'ın emri ile İmam Ali ve nesline verilmesi, Ümeyyeoğullarının, İmam Ali'ye olan kinleri ve iktidarlarının devamı için bu yola başvurmalarının başlıca sebeplerindendir, diyebiliriz.
Bu zihniyet uydurma hadis naklederken birçok yöntem deniyorlardı. Bunların başlıcaları Peygamber Efendimizin, Ehl-i Beyt hakkında buyurduğu hadislerde, Ehl-i Beyt isimlerini kaldırarak başka isimler ve ashap kavramlarını koymalarıdır.
Bir diğer yöntem ise İmam Ali'nin faziletini örtmek için Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer'e, Peygamberimizin dilinden övgü dolu sözler uydurmaktır. Şüphesiz ki, Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın İslam tarihinde yerleri ayrıdır.
Ama bir insanı, onda olmayan vasıflarla taltif etmek ve bu taltifi kendi çıkar ve amaçları için kullanmak o insanlar için birer zulüm, kendileri için ise alçaklık olsa gerektir.
Bu konu o günde, bugünde tartışma konusudur. Ehl-i Beyt'in 9. İmamı Muhammed Taki (a.s) Hazretleri döneminde de, Abbasi Halifesi Mu'mun'un da katıldığı ve birçok bilginin yer aldığı bir toplantıda bu konu gündem edilmişti.
İmam Muhammed Taki Hazretleri, Kuran ışığında Hz. Ebu Bekir ve Ömer hakkında uydurulan hadislerin sahteliğini ispatlamış ve Hz. Ebu Bekir ve Ömer'i zandan, iftiradan kurtarmıştır.
Şimdi Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın, İmam Muhammed Taki adlı eserinden konuyla ilgili bölümü aktarıyorum; (yarın)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -1- / 05.04.2025
- Boykotun babasını yaptılar, yapıyorlar / 04.04.2025
- Erdoğan’ın ‘Filistin’ nöbeti / 03.04.2025
- İktidar sanki hiç sandık gelmeyecekmiş gibi hareket ediyor / 01.04.2025
- İslam dünyasında bayram! / 31.03.2025
- ‘Cebrail dua etti, bende amin dedim’ / 30.03.2025
- Boykot, tehdit ve umut / 29.03.2025